HZ.SELEM BİN EKVA ANLATIYOR:
Kul Hakkının Önemi
İslam’sdan önce biz Araplar birbirimize hiç iyi davranmazdık. Güçlü olan kişi haklıydı. Bir kimse kendisini savunamayacak durumda ise o mutlaka haksız çıkardı. Zenginlik, bütün kapıları açan bir anahtardı. Fakir ve kimsesizlerin, toplumda hiç bir hakkı yoktu.
Allah, sevgili Peygamberimizi bize gönderdikten sonra, herkese hakları verildi. Artık kimse kimseyi aldatmayacak, herkes kendi hakkını rahatça savunabilecekti. Allah katında ise zenginler ve fakirler tamamen eşitti. İnsanların Allah katındaki dereceleri, dünyada işledikleri sevaba göreydi.
Sevgili Peygamberimizin bize öğrettiği en önemli şeylerden biri kul hakkı konusuydu. Kimse kimsenin malını izinsiz almamalı, çalmamalıydı.insanalr birbirlerini kırmamalıydılar. Eğer birisi birini incittiyse mutlaka ondan özür dileyip gönlünü almalıydı. Alınan borçlar da mutlaka ödenmeliydi. İmkanı olduğu halde borcunu ödememek ve borç aldığı kişiyi zor durumda bırakmak büyük bir günahtı.
Bir gün Peygamberimizle birlikte mescitte otururken bir cenaze getirildi. Cenazenin yakınları, Peygamberimizden namazı kıldırmasını istediler. Peygamberimiz, ‘’Borcu varmıydı?’’ diye sordu. Evet, ölen kişinin borcu vardı. Fakat o borcu ödeyecek kadar mal bırakmamıştı ölürken. Bunun üzerine Peygamberimiz, namazı kıldırmak istemedi. Çünkü o kişinin üzerinde kul hakkı kalmıştı. Peygamberimizin namazı kıldırması, Allah’tan af dilemesi anlamına geliyordu. Oysa kul hakkı, mutlaka ölmeden önce ödenmesi gereken bir şeydi. Bir Peygamber bile olsa, kul hakkını affettiremezdi.
Orada bulunan Müslümanlardan Ebü Katade r.a ölenin borcunu tamamen üstlendi. Sevgili Peygamberimiz, cenaze namazını ancak ondan sonra kıldırdı.