HZ. SELEME BİN EKVA ANLATIYOR:
O Ağacın Altında
Sevgili peygamberimiz şehrimiz medine'ye geldiğinde, 6 yaşlarında bir çocuktum ben. Müslüman bir ailede yetiştim ve yaşım büyüdükçe peygamberimizle birlikte birçok hatıram oldu.
mekkeli müşriklerle aramızda üç büyük savaş gerçekleşmişti. mekke'den gelen Müslüman kardeşlerimiz terk etmek zorunda kaldıkları vatanlarını çok özlüyorlardı. Ama sevaşlar sebebiyle Mekke'ye gidemiyorlardı. Sonunda Allah'ın izniyle Kabe'yi ziyaret amacıyla mekke'ye gidilmesine karar verildi Hazırlıklar başladı. Bu, Hendek Savaşı'ndan sonra olmuştu. hepimiz sevinç içindeydik.
Bembeyaz kıyafetler içinde medine'den çıktık. Binlerce kişiydik. kabe'ye hasretimizi giderecek, yine medine2ye dönecektik. amacımız sadece bu olduğu için, yanımıza silah bile almamıştık.
Mekke'nin girişinde Hudeybiye denilen bir yerde, mekkeliler tarafından durdurulduk. müşrikler, ''Şehre giremezsiniz! Eğer bizi zorlarsanız savaş çıkar!'' diye tehditler savuruyorlardı. peygamberimiz derdimizin savaşmak olmadığını, sadece kabe'yi ziyaret etmek istediğimizi anlatmaya çalıştı, ama dinlemediler. nihayet peygamberimiz, Hz. Osman'ı elçi olarak mekke'ye gönderdi. Osman r.a saygın biriydi, onun sözünü dinlerlerdi.
Aradan uzun zaman geçti, ama Osman r.a dönmüyordu!''Osman'ı öldürmüşler!'' diye bir haber yayıldı. Bu gerçekmiydi? Böyle bir şey olabilirmiydi?
Bu habere çok üzülen sevgili peygamberimiz oradaki bir ağacın altında bütün Müslümanlardan söz aldı. herkes sırayla peygamberimize geliyor, ne olursa olsun savaşmaktan kaçmayacağına, başına gelene sonuna kadar sabredeceğine dair yemin ediyordu. ben o gün tam dört defa peygamberimizin elini tutup ona bağlılık yemini ettim. Peygamberimiz her defasında bana gülümseyerek karşılık verdi.
Çok şükür ki hz. Osman üç gün sonra döndü. Öldüürldüğü haberi yalandı. biz endişeyle onu beklerken Peygamberimize ve İslam'a bağlılığımızı yenilemiş, imanlarımızı tazelemiştik. Peygamberimize bağlılık yemini ettiğimizi duyan müşriklerse,aramızdaki sarsılmaz ve sevgiye hayret etmişlerdi. Hatta bundan ürkmüşlerdi. böyle güçlü bir imanla birbirine kenetlenmiş insanların önünde hangi güç durabilirdi ki?