HZ. USEYD BİN HUDAYR ANLATIYOR:
Kur’an’ı Dinlemeye Gelen Melekler
İslam dini şehrimiz Medine’de yayılmaya başladığında, itilaf edeyim, burdan hiç hoşlanmamıştım. İslam’ı öğretmek üzere medine’ye gönderilen Musab’ın r.a çalışmaları beni çok rahatsız ediyordu. Yakın arkadaşım Sad bin Muaz r.a da benimle aynı şeyleri düşünüyordu. Fakat, Musab’ın r.a anlattıklarını dinler dinlemez görüşlerimiz tamamen değişti. İkimiz de Müslüman olduk. Bizimle birlikte kabilelerimiz de İslam’a girdi.
Bir gece Kur’an okuyordum. Yanı başımda atım bağlıydı; onun biraz ilerisinde de oğlum yahya uyuyordu. Ben okurken birden atım ayaklarını yere vurmaya başladı. Sanki bana bir şey göstermek ister gibiydi. Okumayı bıraktım, etrafıma bakındım. Kimsecikler yoktu; at da sakinleşmişti. Tekrar okumaya döndüğümde, atın yine ayaklarını yere vurarak, başını sağa sola sallamaya başladı. Belli ki, bir şey onu heycanlandırmıştı. Bunu üzerine ben de atın, oğlumu yahyayı rahatsız etmesinden endişe ettiğim için okumayı tamamen bıraktım. Yahya’yı atımın daha uzağa götürüp yatırdım.
O sırada başımı göğe kaldırdım. Bulutların arasında kandillere benzeyen şeyler ışıldıyordu. Ama az sonra yavaş yavaş gözden kayboldular.
Acaba onlar neydi? Yoksa gözlerim mi yanılmıştı?
Sabah olduğunda başıma gelenleri sevgili Peygamberimize anlatmak için mescide gittim. Peygamberimiz, anlattıklarımı gülümseyerek dinledikten sonra bana sordu:
‘’Kandil gibi ışıldadığını gördüğün o şeyler neydi biliyormusun?’’
‘’Hayır bilmiyorum.’’
‘’Onlar meleklerdi. Senin Kur’an okumanı dinlemek için gelmişlerdi. Eğer sabaha kadar okumaya devam etseydin, onlar da orada sabaha kadar kalacaklardı. Hatta insanlar bile onları görebilecekti.’’