AİLE BAKANLIĞI ERKEKLERİ AİLEDEN SAYMIYORMU?
Kadını koruyan yasalardan erkekleri korumak lazım!
Yakında çok sayıda dernek kurulacak. İsimleri farklı görünse de işlevleri ortalama aynı olacak: Erkekleri koruma derneği.
Ülkemizin yakın tarihi kadına yönelik şiddet öyküleriyle dolu. Az çekmedi kadın bu ülkede! Ortalama 19 yıldır aile danışmanlığı yapıyorum. Birebir insanların zorluklarıyla, problemleriyle çalışıyorum. İşin doğrusu, meslek hayatıma ilk başladığım yıllarda kadının Türkiye'de fazlasıyla yıpratıldığını, ikinci sınıf bir vatandaş muamelesi gördüğünü söylediğimde, feminist yazar, feminist uzman gözüyle değerlendiriliyordum. Üstelik öyle bir düşünce yapımın olmamasına rağmen.
Kadının değer görmesi, erkeğin alt katında ikinci sınıf vatandaş muamele görmemesi gibi düşüncelere sahip olmak feminizm değil, insanca düşünme şeklidir. Ama, şimdi kendi kendime dikkat ediyorum; benim dahilim olmadan bana yakıştırılan bu ifadeden sanki kopmaya başladım. Son 6-7 yıldır ve bunun ağırlıklı olarak son 3 yılı, bu yeni kanunların, yeni düzenlemelerin de gelmesiyle birlikte neredeyse "Erkekleri korumaya yönelik dernekler" kurar hale gelir miyiz diye endişelenmeye başladım. Demek ki günlük hayatımızda garip şeyler oluyor.
Yakın tarihimizde kadın mağdur edildi. Bu durumu öncelikle kabul etmek zorundayız. Çünkü "Anadolu kadını" dediğimiz şefkatli, verici, sevecen, çok yorulan, yıpratılan ciddi sayıda bir insan var. Ve bu insanlar kendilerine fazla değer vermeyen eşleri tarafından mağduriyetle yaşatıldılar uzun yıllar.
Kadının mağduriyeti son bulsun istendi ve medeni hukukta ciddi değişiklikler yapıldı. Kadının korunmasına hedefleyen bu değişiklikler, kadın mağduriyetini ortadan kaldırmadığı gibi erkek mağduriyetini ortaya çıkardı! Evet, yanlış anlamadınız! Şimdi erkekler mağduriyet yaşıyor!
Nasıl mı?
Bana her gün neredeyse birkaç tane gelen elektronik postalardan birisini sizlerle paylaşmaya karar verdim. Çünkü gönderen öğretim görevlisi beyefendi isim vermeden sizlerle paylaşmamı istedi:
...
"Aile Bakanlığına,
14.10.2014 tarihinde Ankara Batı Adliyesi'ne, ....esas nolu başanma davamda kararın, karşı davacı eski eşim kadın olduğu için nasılsa kazanacak düşüncesi ile önceden kadın lehine hazırlanmış bir kalıp üzerine yazıldığını bizzat görmem üzerine bu dilekçeyi gönderiyorum.
Öncelikle sormak istiyorum bu devlette vatandaş kavramının içinde erkekler de yer alıyor mu?
Aile Mahkemeleri kadınların isteklerini onaylattığı noter mi? Bu ülkede erkeklerin hayvanlar kadar hakkı var mı? Mavi nüfus cüzdanı taşımak suç mu?
Bu ülkede eşitlik ilkesi adı altında hazırlanan kanunlarda eve bakmakla yükümlü olan taraf neden erkek? Boşanmada kusurların eşit olması durumunda neden cezalandırılan erkek?
Çocuğu ile hiçbir problemi olmamasına rağmen ortak velayet verilmeyerek babalık yapma hakkı elinden alınan neden erkek?
Aile mahkemelerinde somut kanıtları ve tanık beyanları hiçe sayılan neden erkek? Kazancının ve gelecek kazançlarının neredeyse yarısından fazlasını boşandığı eşine yeni evliliğinin çeyiz parası ödettirilmek zorunda bırakılan neden erkek? Çocuğu mahkeme kararı ile dahi göremeyen ve sanki bir malmış gibi haciz ettirmeye mecbur bırakılan neden erkek?
Haciz ile çocuğunu almayı başarabilen erkelerin açtığı davalarda neden kadına hiç ceza verilmiyor? Kadının muhtaç olduğu düşüncesi ile boşanma sonrası soyulup soğana çevrilerek yeni bir hayat kurma şansı elinden alınan neden erkek? Mademki kadının erkeğe ihtiyacı var o zaman nasıl eşit oluyorlar?
Kadın ve erkek aslen eşit değil de birbirini tamamlayıcı eşler olmasın sakın? Eşit olan görevler toplamı olması gerekmez mi? Görevleriniz ayrı ancak görev toplamlarınız eşit çünkü siz tamamlayıcı unsurlarsınız demek daha akılcı bir çözüm olmaz mı? Eğer ki bu sorularımın yersiz olduğu düşünülüyor ise bana aile mahkemelerinde dava kazanan erkeklerin, dava kazanan kadınlara oranını da söyleyebilir misiniz? Yok, eğer pozitif ön eki takılarak sempatik gösterilmeye çalışılan ayrımcılığın (eziciliğin) doğru olduğunu düşünüyorsanız, bunun neticesinde Aile Mahkemesi kararları ile parasal olarak bitik hale getirilen erkeklerin, yeni eşi, annesi, kızkardeşleri vb. kadın değil mi?
Kadının tek tanığının çelişkilerle dolu ve aksi somut olarak ispat edilecek beyanının, erkeğin 8 tanığından ve somut delillerinden üstün olduğunu gördüğüm pek sayın mahkemelerinize neden erkekleri de alıyorsunuz? Doğrudan kadın haklıdır diyerek çözüm bulmak daha kolay değil mi? Kadınların boşanma davası açarsam nasılsa ben kazanırım çocuğu da göstermem diyerek erkekleri tehdit ettiğinden haberiniz var mı?
Nafaka adı altında eşitlik ilkesi ile hiçbir bağı olmayan gelir kapısı nedeniyle boşanmaların arttığından haberiniz var mı? Boşanmış kadınların Aile Mahkemeleri kararları ile alınan nafakalar sonucunda nasılsa asgari ücretten fazla gelirim var neden çalışayım dediklerini biliyor musunuz? Keza bu kadınların imam nikahı ile yaşayıp geçimini de eski eşinden sağladığından da haberiniz var mı?
Kadınların yaşamak için bu nafakaya ihtiyacı var derken nafaka ödeyebilmek için çocuğunu görmeye para ayıramayan babaların çocuklarının yetim gibi büyütülmek zorunda kalması hiç mi önemli değil? Toplumdaki psikolojik patlamanın ve boşanma sayılarının hızla artış sebebinin, pozitif ön ekli ayrımcılığın (eziciliğin) neticesinde sen daha üstünsün denilen kadınların artık erkeği ezebilirim düşüncesine inanmaları ve kadınlar tarafından ezilmeyi gururuna yediremeyen erkeklerin psikolojik tepkileri olduğunu bilmenizi isterim. Geçmişi mahvolmuş bir erkeğin geleceğinin de yasal destekle yok oluşunun neticesinde neleri düşündüğünü biliyor musunuz?
Çocukları eski eşinin gayrı meşru eşi tarafından büyütülmek zorunda kalan babaların neler hissettiğini biliyor musunuz? Üstelik bu durumdaki babaların bu gayrı meşru ilişkilerin geçimini sağlamak zorunda bırakılması sonucunda neleri yapmasının hak olduğu düşündüğünü biliyor musunuz? Çocuğunu baba gibi değil de uzaktan bir akraba gibi yılda yalnızca 3 gün görüp kendini değil de resmini öperek çocuklarını uyutmuş hissettiklerini biliyor musunuz?
Bu ülkedeki cinayetlerin yalnızca %2’sini oluşturan azınlık bir parçasının sadece cinsiyet sebebiyle mi gerçekleştiğini sanıyorsunuz? Sakın bu azınlık cinayetler anlattıklarımın sonucu olmasın? Ayrıca cinayet yerine intiharı seçen erkeklerin sayısının bu cinayet rakamlarından çok daha fazla olduğunu da biliyor musunuz?
Olaylara kadın erkek meselesi yerine iki insan olarak bakmak çözümün başlangıcı olabilir mi? Gerçekten haksızlığa uğrayan azınlık kadınların aslen hiç sesini çıkarmadığını ancak hiç sorun yaşamayan kadınların sırf erkeleri ezebilmeye yönelik kanunlar çıkartabilmek adına gürültü yaptığını biliyor musunuz?
Algı ile yönetilen ülkede basının sırf haber olsun diyerek abartarak anlattığı ve önemli detaylarını gizlediği haberlerin bu erkek ezme isteğine sahip kadın grubuna hizmet ettiğinden haberiniz var mı? Kadınların haberler ve kadın programlarından destek alarak nasıl mahkemede ben kazanırım düşüncesi ile erkekleri tehdit ettiğini ve psikolojik şiddette sınır tanımadığını bilmenizi isterim. Fiziksel şiddeti psikolojik şiddete karşı elinde kalan tek silah olarakgören erkeklerin bu silahı gasp edilen haklarını almak için kullandıklarını bilmenizi isterim.
Aile mahkemelerinin, çadır kabilelerinde dahi görülmeyecek bir tiyatroya dönüştüğünü bilmenizi isterim. Maalesef bu ülkede ezilenlerin çoğunluk olarak erkeklerden oluştuğunu bilmenizi isterim. Eşitlik adı altında hakları elinden alınırken yükümlülükleri yerinde bırakılan erkeklerin gurur yaptığı için olan biteni haber dahi edemediğini bilmenizi isterim.
İstatistiklerin kadınların ezildiğine dair sonuç bildirmesinin tek sebebi budur. Eğer ki kanunlar kâğıtlarda yazan rakamlara göre değil de bizzat kişilerle görüşülerek yapılmış olsa idi daha iyi olmaz mıydı? Önleyeceğiz denilen olayların bu şekilde önüne geçilemez mi? Sorunun bizzat içinde olan taraflara ve avukatlara danışmayı ne kadar denediniz?
Bu sorunların çözümü için 2 yıldır çalıştığını bildiğim bakanlık komisyonları düzgün çözümler üretene kadar çekilen acıları telafi edebilecek misiniz? Bebeklikleri geçip gitmiş çocukların babaları için kaybolan zamanı iade edebilecek misiniz? Eğer tamamını sabır ile okuduysanız toplumsal analizi bu yazdıklarıma göre de değerlendirmenizi ve çözüm için acele etmenizi rica ederim.
Aksi halde kanunlar ile cinsiyetleri birbirine düşman ettiğiniz bu toplumun geleceğinin hiç de iyi olmayacağını düşünüyorum. Ancak çok da umursanacağını sanmıyorum Bu yüzden kendi huzurum için acil tedbirler almam gerekiyor. Belki bu şekilde ezilen erkeklere de öncülük etmiş olurum. Neticede mesele artık erkeğim bana yakışmaz diyerek gurur düşünecek halden çıkmıştır.
Kendi davamdan çıkan kararı temyize götüreceğim elbette. Sonrasında büyük ihtimalle AİHM davası dahi olacak Ancak boşanma davalarında adalete zerre kadar inancım kalmadığı ve AİHM’nin çok daha adil ancak uzun ve yorucu bir süreç olduğunu bildiğim için huzur adına farklı yöntemler seçmeyi düşünüyorum.
Anlattıklarım neticesinde bu ülkede kadınlarla eşit haklara sahip olabilmek için pembe nüfus cüzdanı alarak cinsiyetimde kadın yazılmasını mahkemelerden talep edeceğim. Eğer kabul edilmezse hayvan haklarından yararlanabilmek için cinsiyetimde hayvan yazılmasını da talep edeceğim. Bu da olmazsa var olduğu idda edilen ancak hiçbir anlamı olmadığını öğrendiğim vatandaşlıktan çıkartılmamı talep edeceğim!
Bu ülkede bilim yapabilmek için, kıt kanaat geçindiği maaşı gasp edilerek kadınlara dağıtılan bir bilim adamı olup, her gün kafasında çocuğunu ve geleceğini düşünerek bilim adına bir şeyler üretebilmek çok zor olduğu için, insan yerine koyulacağım başka bir ülkeden vatandaşlık alabilmek için de var gücümle çalışacağım.
Bahsettiğim konular ile ilgili bir çalışmanız var mı? Varsa cevap göndermenizi rica ediyorum. Eğer ki bu dilekçe ile ilgilenecekseniz, somut bir cevap ile dönmenizi de rica ederim.
Maalesef "İlgileneceğiz, rahat olun." tarzı mesajlar işime yaramıyor."
...
Ben de bu konuda mağduriyet yaşayan erkek danışanlarım adına, kendi sorularımı sıralamak istiyorum;
Niçin eşine hayatında bir kez dahi vurmamış erkekler, bazı hırslı avukatların davayı kazanmak adına, müvekkillerini dayak mağduru göstermesine engel olunmuyor?
Niçin eşine şiddet uygulamadığı halde, sırf intikam olsun diye babalar çocuklarından uzaklaştırılıyor?
Niçin bu adamcağızlar tedbir nafakası ve boşanma sonrası ödemesi gereken tazminatlar ve aylık nafakalar yüzünden perişanları oynuyor? Bir kaç yıl evli kaldığı kadını bir ömür boyu sırtında taşıması gerektiği kararını kim veriyor?
Boşandığı eşinden aldığı parayla başka adamlarla birliktelik yaşayan kadın "iyi anne" sayılırken, çocuğunun her türlü maddi ihtiyacını gördüğü halde, özleyip görmesine engel olunan babanın "kötü adam/kötü baba" olduğunun kararını kim veriyor?
Babalar niye çocuklarını haciz yoluyla görmek zorunda kalıyor?
Niçin iyi bir adam, hayatı boyunca hiç bir kadına yan gözle bakmadığı halde, yeni kanunlarca oluşturulmuş dilekçelerde karısını aldatan erkek olarak tanımlanıyor?
Nasıl oluyorsa(!) bu erkeklerin hepsi evdeki eşlerini ve çocuklarını aç bırakmış! Erkek dışarıda zevk ve lüks içinde yaşarken, evde kadınlar ve çocuklar bir lokmaya muhtaç olarak yaşıyormuş. Niçin tazminat koparmaya dönük bu tip iftiralarla dolu dilekçelerin önü alınmıyor?
Niçin kadınlara akıl veren ve "erkeği iç çamaşırına kadar soyacağını(!)" vaad eden ve mesleğini kişisel çıkarlarını önde tutarak uygulayan kötü niyetli avukatlar hakkında önleyici işlem uygulanmıyor? Bu insanların, işini düzgün yapan meslektaşları gibi, meslek ahlakına uygun hareket etmelerini sağlayacak denetleyici bir sistem geliştirilmiyor?
...
Bu düzenlemeler ezilen kadını koruyamadığı(!) tam tersine gözü açık, erkekle başetme kapasitesi yüksek, evlilik ilişkisini ticarete çevirmiş kötü niyetli kadınların çok işine yaradı. Tepkisel kurallar, bana göre Anadolu annesine çok da fazla bir şey de katmadı. Zaten düzgün olan, fıtratı temiz olan erkekler üzerinde olumsuz bir hava estirdi diye düşünüyorum.
Aile Bakanlığı "ailenin" bakanlığıdır. Erkekler de ailenin bir parçasıdır! Ailede anne, baba ve çocuklar vardır. Birinin hakkını ötekine karşı koruyabilmeniz için, kanunları belirlerken, kanun uygulayıcıları da denetlemelisiniz.
Geçtiğimiz günlerde evlilik terapisi yaptığım çift arasında geçen konuşma aynen şöyleydi;
Koca: Mehtap Hanım, her şeyi hazmediyorum da... vallahi o dilekçede okuduklarımı hazmedemiyorum. Boşanmanın eşiğinden döndük. Dilekçede öyle şeyler yazıyordu ki gözlerime inanamadım. Eşimi her gün dövmüşüm, aç bırakmışım, başka kadınlarla ilişkilerim varmış... biz geçinemedik, anlaşamadık, ama ben bu yazılanların hiçbirini yapmadım.
Kadın: Yaa valla onları ben söylemedim Mehtap Hanım. Boşanma davalarının prosedürüymüş, böyle bir dilekçe yazarsak eşimden ayrılırken daha avantajlı olurmuşum. Bana öyle söylediler ve belgeye imza attırdılar. Yemin ederim o dilekçeyi ben yazmadım. Eşimi inandıramıyorum.
Eşinizi inandıramazsınız, ben de inanamıyorum! İnsanın aklı almıyor çünkü!
Eğitmediğimiz bir halka, eğitimsiz bir şekilde, uygulanmasında açıklar bulunan kurallar getirip dayatırsak kanun adına, emin olun, çok net söylüyorum, Türkiye'de ilerde evli karı-koca sayısında ciddi düşüşler olur. Çünkü erkekler, kadınlarla evlenmekten korkarlar.
İlginç bir örnek vereyim; çok imrendiğimiz ismi lazım olmayan bir Avrupa ülkesinde nüfusun çoğunu kadınlar oluşturuyor. Erkeklerin büyük çoğunluğu cinsel tercihlerinden dolayı kadın istemiyor. Bu ülkede evlenebilecek erkek sayısı neredeyse nüfusun yüzde onuna tekabül ediyor. Ve bu erkekler de boşanma travması ve mağduriyet gerekçesiyle resmi evlilikler kurmak istemiyorlar.
Özetle; evlilik için güzel şeyler yapalım derken, yanlışlıkla maksadını aşan durumlara imza atıp, ilerde yeni sorunlar ortaya çıkarmayalım.
Yapılan çalışmalar iyi niyetli. Tabii ki devam etmeli. Ancak kadın mağduriyetini ortadan kaldırıyoruz diye erkek mağduriyeti oluşturmamalı.
Kendimize dikkat edelim. Biz içimizdeki iyiyi barındıralım.
Karşılıklı yakınlaşma ihtiyacına karşılık gelen, ilgi görme ihtiyacımızı karşılayan sürece, biz iyi ilişki diyoruz. Yani birbirimizle iyi ilgilendiğimiz, birbirimizle yakın davrandığımız, birbirimizin duygusal ihtiyaçlarını tatmin ettiğimiz zaman iyi ilişki içerisinde olmuş olacağız.
Eğer, mümkünse ben bu ilişki sistemlerinin tamamının aile içerisinde iyi ilişki olarak yaşanmasından yanayım.
Sevgiler...
Mehtap KAYAOĞLU.
Psikolojik Danışman &Psikoterapist.