Bağımlılık Psikolojisi
Madde bağımlılığı son yıllarda hekimlerin, okulların ve sosyal çalışmacıların gündemini yoğun olarak meşgul eden bir konudur. Bağımlılık özü itibarıyla, “bir maddenin yaşamı ve sağlığı olumsuz etkilemesine rağmen kullanmaya devam edilmesidir.” Bağımlılığın bir özelliği de maddeyi kullanmaya başladıktan sonra kişinin kendisini durduramamasıdır.
Bağımlılığın davranışsal, sosyal, biyolojik ve genetik sebepleri vardır. Madde kullanımının bağımlılığa dönüşmesinde birçok faktör bulunmasına rağmen bağımlılık esasen biyolojik bir süreçtir. Bireyin psikolojik özellikleri, genetik yatkınlık, çevresel etkenler, maddeye ulaşabilme kolaylığı, aile yapısı, toplumsal ve kültürel özellikler madde kullanmaya başlamada ve bunun bağımlılığa dönüşmesinde oldukça önemli faktörlerdir.
Psikiyatrik anlamda bireyin madde bağımlısı olarak tanımlanması için aşağıdaki belirtilerin en az üçünün olması gereklidir.
1. Bağımlı olunan maddeye karşı son bir yıl içinde bir tolerans geliştirilmiş olması. (Az miktarından etkilenmeyip başlangıçta yaşadığı etkiyi elde etmek için daha fazla miktarda kullanır hâle gelmesi.)
2. Yoksunluk belirtileri göstermek ve bundan kurtulmak için bağımlı olunan maddeyi veya benzerini almak.
3. Düşündüğünden yüksek dozlarda ve uzun dönemlerde maddeyi kullanmak.
4. Madde kullanımından kurtulmak veya kontrol altına almak için devamlı çaba içinde olmak.
5. Maddeyi bulmak, kullanmak ve etkilerinden kurtulmak için çok fazla zaman harcamak.
6. Maddeyi kullanmaktan dolayı sosyal, mesleki ve serbest zaman etkinliklerinde azalma veya bu etkinlikleri terk etmek.
7. Kullanılan maddeden dolayı fiziksel veya psikolojik sorunlarının varlığına rağmen madde kullanımına devam etmek.
Bağımlılık nasıl gelişir?
Dürtüsel, kolay risk alan, sürekli yenilik arayışı içinde olan, aile yapısı sorunlu, genetik yatkınlığı olan, stresle başa çıkma becerileri düşük olan kişilerde bağımlılık daha sık görülür.
İnsanlar genellikle maddeyi merak eder ancak oluşturacağı etkilerden de korkar. Eğer merakı korkusundan fazlaysa çoğunlukla “bir kereden bir şey olmaz” diyerek kullanmaya başlar ve bir daha denemeyeceğini sanır. Ancak süreç farklı gelişir. Bundan bir sonraki aşamada kişi madde kullanımı ile ilgili sorununu inkâr eder ve “kontrol bende, istediğim zaman bırakabilirim” der. Madde bağımlılığı gelişen kişiler kendini her ne kadar frenlemeye çalışsalar da maddeyi, tasarladığından daha fazla almaya başlarlar. Bırakma ya da kontrollü kullanma çabaları sonuç vermez.
Öğrencilerin okul devamlılıkları, akademik performansları düşer, aile ile çatışmaya girerler. Eve geç gelmeye, yalanlar söylemeye başlarlar.
Yetişkinler ise iş hayatlarında sorun yaşamaya başlar, ailelerine yeterince zaman ayırmaz, ihmal ederler. Daima çatışma ve tartışma hâlindedirler. Fiziksel ve psikolojik sorunları olduğunu inkâr ederek maddeyi kullanmaya devam ederler. Bırakma kararı alsalar da başaramazlar.
Başaramadıkları için suçluluk ve yetersizlik hislerine kapılırlar. Bu hislerden kurtulmak için daha çok miktarda ve/veya daha sık madde kullanırlar. Bunun yanı sıra fiziksel ve diğer psikolojik hastalıklar görülür.
Bağımlılığının sebepleri nelerdir?
Alkol ve madde bağımlılığı psikolojik bir ihtiyacın sonunda ortaya çıkar, bu da kullanan bireyin kişiliği ile yakından ilgilidir. Bağımlı kişi, hayatın zorluklarından kaçmak ve suni bir cennete sığınmak ister. Bağımlılığa yol açan sebepler şöyledir:
1. Zayıf bir kişilik yapısına sahip olma ve kaygıdan kaçma.
Bağımlıların özgüveni genellikle düşüktür ve kaygılı insanlardır. Yaşamın zorluklarından korkarak kaçma eğilimi taşırlar. Alkol ve uyuşturucu maddelerin kaygıyı azaltan niteliği, bunların zorluklardan kaçan kişilerce bir “destekleme aracı” olarak kullanılmasına yol açmaktadır. Alkol ve uyuşturucuların yarattığı geçici “sığınma ortamları” ve verdikleri geçici rahatlama, kullananlarda önceleri alışkanlığa, daha sonra ise bağımlılığa veya esarete dönüşmektedir.
2. İçten değil dıştan denetimli olmak.
Bireyin yaşadığı zorlukların hep kendi dışındaki sebeplere bağlı olduğunu düşünmesi ve sorunların çözümlerini de dışsal gelişmelere bağlaması, onun “dıştan denetimli” olduğunu gösterir. Ayrıca yaşadığı olaylarda kendi sorumluluğunu görebilen ve hayatındaki gelişmelere kısmen kendisinin yön verebileceğini düşünen bireyler "içten denetimli" olarak tanımlanırlar. İçten denetimli kişiler daha özerk davranan ve kendi eylemlerinin sorumluluğunu alabilen insanlardır. Dıştan denetimli olanların, içten denetimlilere göre bağımlılığa daha yatkın oldukları düşünülür.
3. Kendini değersiz algılama.
Bireyin kendini değersiz ve eksik biri gibi algılaması, alkol ve madde bağımlısı olmaya yatkın gençlerde gözlenen özelliklerdendir.
4. Duygusal açlık.
Çocukluk çağında ebeveyni tarafından istenmemiş, reddedilmiş olan, anne babasından sevgi ve hoşgörü görmemiş gençler, eksiklik duygularını alkol ve uyuşturucularla doyurmayı deneyebilir. Hazza yönelik arzularını kontrol edemeyen gençler bağımlılık yaratan maddelere yönelebilir.
Kimi zaman da heyecanlarını dengeleyemeyen gençler rahatlamak ve sakinleşmek için bağımlılık yaratan maddelere yönelir.
5. Hazza yönelik olma.
Bağımlılarda görülebilen bir özellik de değişiklikten heyecan duyma ve hazza odaklı olmaktır. Bedensel ve duygusal olarak yeni heyecanlar yaşama isteği ve kısa süreli de olsa yoğun şekilde zevk alma arzusu bireyin, uyuşturucu maddelere kapılmasına sebep olabilir.
6. Arkadaş çevresinin kötü alışkanlıkları olması.
Ergenlik döneminde arkadaş-akran etkisi çok yüksektir. Gençler kolaylıkla birbirinden etkilenir ve grup içinde popüler olmak için arkadaşlarının kötü alışkanlıklarını benimserler. Büyüdüğünü ya da toplumdan farklı veya güçlü olduğunu kanıtlamak için de gençlerde alkol ve madde kullanımı gelişebilmektedir.
Bağımlılık nasıl fark edilir?
Alkol ve madde bağımlılığını tespit etmenin en kesin yolu kan ve idrar tahlilidir. Bundan bir önceki aşamada ise aileler davranış değişiklikleri ve bedensel değişiklikleri gözlemleyerek bağımlılığı fark edebilirler. Bağımlı kişilerde şu değişiklikler gözlenir:
- Aileden, evden uzaklaşma
- İçe kapanma, sinirlilik
- Dış görünüm ve temizliğin bozulması
- Sık sık banyoya, tuvalete gitme
- Okul ve iş başarısında düşme
- Aşırı para harcama
- Çevre ve arkadaş değişiklikleri
- Uykusuzluk nedeni ile ilaç kullanma
- Sürekli baş ağrısı şikâyeti
- Mide ve karın ağrısı şikâyeti
- Dalgınlık yorgunluk halsizlik
- Unutkanlık
- Depresyon
- Vücutta yara bere ve enjeksiyon izleri
- Dilde sürçme, sarhoşluk hâli
- Gözlerde kanlanma, gözbebeği değişikliği
Aileler ne yapmalı?
Öncelikle aileler kesinlikle bu konuyu örtbas etme yoluna gitmemeli, korkutarak, baskıyla ya da “bir daha kullanmama sözü” alarak bu meselenin çözülmeyeceğini bilmelidirler. Durumu fark ettikleri andan itibaren vakit kaybetmeden bir psikiyatri kliniğine/hastanesine başvurmalı ve tedavisini sonuna kadar takip etmelidirler.
Tedavinin yanı sıra ailenin bağımlı kişi üzerindeki tutumu da önemlidir. Aşırı baskıcı ve otoriter tutum da, ilgisiz ve tutarsız davranmak da kişinin üzerinde olumsuz etkiler bırakır. Özellikle anne babanın ilgisiz ve tutarsız tutumu ergenlik çağındaki bağımlıların ev dışında olumsuz çevrelerin etkisinde kalmasına yol açabilir. Anne babadan bekledikleri ilgi ve sevgiyi bulamayan gençler bu tatminsizliklerini bağımlılık yaratan maddenin vereceği geçici hazla bastırmaya yönelir.
Aile fertlerinin birbirleriyle sözel iletişiminin az olduğu, aile içinde sevginin gösterilemediği, bireylerin birbirlerine destek olmadıkları, daha çok bencilce ilişkilerin hâkim olduğu evlerde yaşayan gençler bağımlılık doğuran maddeye daha çok yönelmektedirler. Aile bağımlı kişiyi yalnız bırakmamalı, arkadaşlarının ne tür alışkanlıkları olduğu ve hangi çevreden geldiklerini gözlemlemelidir. Bu şekilde evladını karşılaşabileceği muhtemel kötü durumlarla nasıl baş edebileceği konusunda donanımlı hâle getirmelidir.
Bağımlılık geliştiren gencin anne babası, ilişkileri bozuk bile olsa bu sorun ortaya çıktıktan sonra, sorunun çözümü için bir araya gelerek çocuklarına destek olmak durumundadır. Aile bağlarının zayıfladığı, eşler arası ilişkilerin bozulduğu durumlarda bu tarz hayati sorunlar, karı-kocayı çözüm aramak için bir araya getirebilir.
Bağımlının tedavisi zordur ve zaman gerektirir. Bu sırada ailenin desteği sürmelidir.
Rukiye Karaköse
Klinik Psikoloji Uzmanı-Aile Danışmanı