Depresyondan Kurtulmak Mümkün
Hepimiz olumsuz olaylarla karşılaştığımızda tükendiğimizi, takatimizin kesildiğini hisseder ve dibe vurduğumuzu düşünürüz. İşte bu durumun ne kadar sürdüğü ve hayatımızı nasıl etkilediği, depresyonda olup olmadığımız konusunda bize ipuçları verir.
İnsan hayatının neredeyse tümünü etkileyen ciddi bir hastalık olan depresyonun duygusal, bilişsel, davranışsal ve fiziksel semptomları bulunmaktadır. Anksiye (vesvese), bunalım hissi, asabilik, sürekli moral bozukluğu ya da sürekli üzüntü, umutsuz, çaresiz ve ağlamaklı hissetme, suçluluk duygusu, başkalarına karşı toleranssız davranma, motivasyon ve özgüven eksikliği, herhangi bir durumla ilgili karar vermekte zorlanma, hayattan zevk almama, endişeli hissetme, kendine zarar verme ve intihar düşünceleri depresyonun duygusal belirtileridir.
Bilişsel bulgular bellek (hafıza) yetersizliği, konsantrasyon güçlüğü ve ayırt etmekte güçlük çekmek olarak vurgulanmaktadır. Her zamankinden daha yavaş konuşmak ve hareket etmek, üzgün görünmek ise depresyonun davranışsal semptomlarıdır. Fiziksel olarak en yaygın görülen belirtiler de uyku ve iştah bozukluğu, kilo kaybı veya artışı, kabızlık, açıklanamayan ağrılar, adet düzensizliği ve enerji eksikliğidir.
Elbette depresyonun sosyal hayatımızı da baltalaması kaçınılmazdır. Depresyonlu kişinin her zaman yaptığı aktivitelere karşı ilgisini yitirmesi, arkadaşlarıyla ve çevresiyle iletişim kurmaktan kaçınması, iş ve eğitim hayatında başarısızlığa sürüklenmesinin yanı sıra ev ve aile hayatında güçlük yaşaması depresyonun sosyal bulgularını kapsar.
Depresyon teşhisinin konulması, kişide bu depresyon semptomlarından en az 5 tanesinin 2 hafta ya da daha fazla süre görülmesine bağlıdır. Uzmanlar depresyonu ciddiyet derecesine göre gruplandırmaktadır. Hafif depresyon kişinin günlük yaşamında bazı etkilerini gösterirken orta depresyon günlük hayatta ciddi etkilerini belli eder. Şiddetli depresyon ise kişinin neredeyse hayata karışmasına mani olmaktadır.
Çağımızın yaygın hastalığı olan depresyonun biyolojik, genetik, psikolojik ve sosyo-kültürel etkenlerle ilişkili olduğu belirtilmektedir. Yapılan araştırmalar depresyonlu bir aile ferdi olan kişilerin depresyona yakalanmaya diğer insanlara göre daha meyilli olduğunu ispatlamaktadır. Araştırmanın kişinin aşırı derecede stres altında kalmasıyla beynin hippocampus bölgesinde nörogenezin’in önemli ölçüde azalması, depresyonu biyolojik perspektiften açıklamaktadır.
İlaç tedavisi (antidepresanlar) ise hippocapusteki etkinleştirmenin normale dönmesinde yardımcı olmaktadır.
Biyolojik araştırmacılar bazı antidepresanların depresyon tedavisinde faydalı olduğunu birçok çalışma ile ispatlamaktadır. Zira biyolojik aktiviteler ile depresyon arasında güçlü bir bağ bulunması, ilaç kullanımının depresyon tedavisinde etkili olduğu görüşünü destekleyerek birçok uzman tarafından kabul görmektedir.
Öte yandan depresyon tedavisinde psikoterapilerin, ilaç tedavisi ile birlikte uygulanması etkili netice vermektedir.
Çünkü bu terapiler kişinin günlük hayatını etkileyen olumsuz ve yanlış düşünceleriyle baş etmesini sağlayacak stratejiler geliştirmesine yardımcı olmaktadır. Psikoterapinin yararlarını şu şekilde sıralayabiliriz; kişinin hayatındaki stresi azaltarak kişiye aile, iş ve sosyal hayatındaki problemleriyle ilgili yeni bakış açıları kazandırabilir. Kullanılan antidepresanların yan etkileriyle nasıl başa çıkılabileceğini ve kişinin genel anlamda ruh hâlini başkalarıyla konuşmanın yolunu öğretir. Kişinin depresyon düzeyinin kötüye gitmesinin belirtilerini erken teşhis etmekte yardımcı olur. Bunun yanı sıra bilişsel davranışçı terapiyle desteklenen tedavi, kişinin yanlış ve olumsuz düşüncelerini daha doğru ve daha dengeli düşüncelerle değiştirmeyi amaçlar. İngiltere’deki ulusal sağlık servisi, bilişsel davranışçı terapinin istatistiksel verileriyle depresyonu olan kişinin beyin kimyasını değiştirdiğini kanıtlamıştır. Bu yüzden uzmanlar ve araştırmacılar depresyon tedavisini ilaçların yanı sıra düzenli alınan terapiyle devam ettirmenin daha iyi sonuç verdiği kanısına varmaktadır.
Terapiler ve ilaç tedavileri dışında yapılması gereken bazı basit yöntemlerle depresyonun kişinin hayatında açtığı derin yaraları iyileştirmek mümkündür. Mesela, depresyonda olan kişinin kendisini arkadaşlarından, ailesinden ve çevresinden soyutlamaması tedavi sürecini hızlandırmaktadır. Kişiyi önemseyen, kişiye şartsız destek olmak isteyen ve değer veren yakınlarıyla zaman geçirmesi depresyon semptomlarını azaltmaya yardımcı olmaktadır. Depresyonlu insanların kendilerini sürekli aktif tutması gerekmektedir. Mesela egzersiz yaparak tükenen enerjinin yeniden kazanılmasının mümkün olduğu bilinen bilimsel bir gerçektir. Hareketsizlik ve bir meşguliyetin olmaması, kişinin depresif halini körükler ve semptomların kişinin üzerine çullanmasına sebep olur. Dolayısıyla depresyon hastalığına teslim olmamak için uzman yardımının yanı sıra kişinin kendisi için atacağı adımların da olduğu göz ardı edilmemelidir. Diğer bir adım ise pozitif düşünmektir. Olumsuz olay ve düşünceler üzerinde durmanın bize hiçbir şey kazandırmadığını, aksine depresyon semptomlarının kronikleşmesine sebep olduğunu unutmamak gerekir. Elbette olumsuz ve kötü deneyimler ya da olayları unutmak iyi şeyleri unutmaktan çok daha zordur. Fakat yaşanan olumsuz olaylar üzerinde inatla durmamak üzere kişi kendisini eğitmeli ki uzman yardımıyla aldığı tedaviden tam bir netice alabilsin. Tüm bu tedavi yöntemlerinin yanı sıra kişinin manevi hayatına dönmesi huzura kavuşması için başka bir basamak olacaktır. Zira bazı araştırmacılar dinî uygulamaların (ibadet ve dua etmek) depresyon tedavisinde yardımcı olduğu ve inançlı insanların depresyonun üstesinden daha kolay geldiğini belirtmişlerdir.
Yüce Gücün varlığına inanmak, kişinin güvende olduğunu ve sahipsiz olmadığını hissetmesini sağlayacak; olumsuz olayların beraberinde getirdiği ruhsal hastalıkları yenebileceğini gösterecektir. Çünkü iman sahibi olan kişinin dünyaya bakış açısı ve olayları yorumlama yeteneği muhakkak ki inancı olmayan insanlara nazaran daha farklıdır. İnancı olan kişinin, başına gelen olumsuz olayları doğru değerlendirdiği ve dünyadaki varoluş amacını iyi okuduğu; tıbbi yardımların yanı sıra teslimiyet ve tevekkül hırkasını sırtından çıkarmadığı müddetçe depresyon ve benzeri hastalıkların kendisine dokunsa bile onu yıkamayacağından şüphesi olmamalıdır.
Tuba Yelmen.