İLİŞKİLERDE İKİNCİ BAHAR NİYE TATLI?
Evlilik ilişkisi biten birisinin yeni bir evliliğe adım attığında niye daha mutlu hissettiğini merak ettiniz mi?
O meşhur şarkı;
İkinci bahar yaşıyor ömrüm…
Gel benim yarim oluver şimdi…
Seni gül gibi öpe koklaya…
Gözümden dilimden sakınır saklar…
Bugünkü aklımla severim şimdi…
…
"Bugünkü akıl(!)" ne kadar tatlı bir ifade…
Geçmişteki acemiliklerim yok, şimdiki olgun halimle seveyim seni…
Geçmişteki toplumsal basınçlarım yok, iç denetimimin süzgecinden geçireceğim seni…
Aile büyüklerimin kişisel beklentileri için değil, kendi içimdeki büyük hayallerime karşılık geleceğin için sevmek istiyorum seni…
Birileri onaylasın diye değil, onayımın ortaya çıkardığı duygu soluklanışım için istiyorum ikimizi…
Vitrin ilişkilerden sıkılarak sıyrıldım, kendim için özlüyorum artık ikili iyi hissedişi…
Herkesi memnun etmek için atılan adımlardan yoruldum, nefesindeki rüzgarla serinlemek için bekliyorum gelişini…
Geçmişin bana yüklediği zorlayıcı sosyal gerekliliklerin tamamından bunaldım, bu yaşımın aklı başında tercihleriyle istiyorum seni ve beni…
Herkesin beklentisi için yaptığım evliliğimden, kendi beklentilerime doğru geçiş yapabilmenin verdiği huzurlu sancıyla yoğuruyorum hevesli ümitlerimi…
Geçmişteki "benim zannettiğim tercihlerimle" değil, bu yaşımın bu aklımın farkına varışlarıyla belirlemek istiyorum artık yeni geleceğimi…!
Bugünkü aklımla seveceğim seni…!
Önce kendimi seveceğim, bugünkü aklımı seveceğim… sonra aklımın elinden tutup getirdiği çocuk heyecanımın meyvesini yani seni seveceğim…!
…
İnsanlar evleniyor, arada belirli yaşanmışlıklar oluyor ve işler yolunda gitmediğinde evlilik bitiyor. Bir eş niye gider, bir evlilik niçin son nefesini tüketir bilinmez. Her ilişkinin kendi içinde eğrisi doğrusu, gideri geliri vardır elbet.
Bugün farklı bir yerden bakmak istiyorum ilişkilere.
İkinci bahar(!) niye tatlı?
Erken yaşta başlayan ilk ilişkiler, toplumsal basınç ve beklentilerle yoğrulur. Kendisini tam olarak tanımayan, "Ne istiyorum?"un cevabını henüz bulamamış ilk evlilik yılları, iç dünyamızın donanımlarından ziyade, mevcut geleneksel beklentileri beslemeye dönüktür.
İnsanların ilişkilerinde genel, insani ve toplumsal kurallara göre davranmaları normaldir tabii ki. Bunun için ilişkileri başkalarının gözünde meşru kılmak, herkesin onay vereceği ilişkiler yaşamak için çabalar dururuz.
Bir ilişkiyi veya evliliği gereğinden fazla meşru ve toplumsal normlara uydurma çabası, bir süre sonra bu ilişkinin "kişiye özel" olmaktan çıkması anlamına gelebiliyor. Herkesin yaşadığına benzeyen, herkesin yaptığının aynısını yapmak için beklentilerinden ödün veren hale bürünmesine vesile oluyor.
Dikkat ederseniz birinci baharda, evlilik ilişkilerinin tercih kriterlerini toplumsal beklentiler, etraftaki insanlara hava atmayı kolaylaştıracak kriterler belirler. Evlilikler genelde vitrin için yapılır. Yakın çevre imrensin istenilir. "Ben böyle istiyorum" diye adın konulan seçeneklerin çoğu "ben" için değil, çevrenin "ben" üzerinde oluşturduğu basınç tarafından belirlenir. Şayet öyle olmasaydı gelinliğin fiyatı, takılan ziynet eşyalarının ucuzuna kaçılması, tutulan salonların kaçıncı kaliteyi temsil ettiğine bakılmazdı.
Birinci baharın çevre ve kültürel beklentilerinin yerini, ikinci baharda kişisel beklenti ve huzur duygusu alıyor sevgili okurlar! Belki bunun tersini yaşayan, adına mantık evliliği diyerek para kökenli evlilikler yaşayanlar vardır elbet. Bunları kastetmiyorum. Benim söylemek istediğim durum, ikinci baharın ikinci bahar olmasını sağlayan etkenin ne olduğu üzerine!
Yaş ilerleyince, kişiler genel klişeleşmiş ve kalıplaşmış anlamlardan çıkıp, kendi iç dünyalarının düzenekleri ve kendi iç dünyalarının ihtiyaçları için eş seçiyor. İlk evliliğinde anne babayı mutlu etmek için seçtiyse eşini, ikinci evliliğinde kendisine iyi geldiği için evlilik yapıyor.
İkinci bahar, dışsal kalıplara göre değil, içsel ihtiyaçlar öne geçtiği için daha tatlı yaşanıyor!
Yaş ilerleyince insanlar eş seçme kriterlerinde farklı hissetmeye başlar. Evlilik ilişkisini geleneksel baskıcı anlamlardan çıkararak yaşamaya çalışır. Onun anladığı mutluluk artık çok daha iç dünyasının beklentileriyle oluşmuştur. Daha kişiseldir. Daha özeldir. Karşısındaki kişiyi anlamaya, onunla bir olmaya dönüktür. ispatlar ve komplekslerden sıyrılmıştır. Evliliğin tanımı, o ikisinin arasında yeniden oluşturulmuştur. Herkesin yaşadığı şekliyle yaşamak zorunda değildir. Algılar, beklentilere göre değil, ikisinin arasında olagelene göre şekillenmiştir.
Gençlik yıllarının cesareti, gençlik cehaletinin yerini, oturmuş düşüncelerin ve kişisel huzur algısının sağlam dinamikleri almıştır.
Bunun için tatlıdır. Olgunlaştığımız, evliliği evcilik sanmadığımız, evliliğimizde gerçek huzur ve sahici ümitler barındırdığımız için adı "bahar"dır.
Sevgiler…
Mehtap KAYAOĞLU.
Psikolojik Danışman.