Gençlerde Kişilik Gelişimi Ve Büyüklerin Görevleri
Çocuğum ruh hastası mı?
Ergen, kendine has bir kişilik gelişimini sağlamalıdır. Bunun için rol ve görev dağıtımı yoluyla dışarıdan güçlendirilmiş bir iç denge gerekir. Başarılı sonuçlar elde ettiği davranışları sebebiyle, genç desteklenmeli ve cesaretlendirilmelidir. Bu şekilde yeni faaliyetlere başlamaya, yeni şeyler denemeye, yeni yollara gitmeye hazır hale gelir.
Genç, kişiliğini güçlendirip yeniden yönlendirme çabası sırasında, şüphesiz yanlış yollar, çıkmaz sokaklar ve yol ayrımları arasında dolanıp durabilir.
Yani benliğin oluşması dümdüz bir çizgi halinde gerçekleşmez. Sürekli değişiklikler olur, bu da hem ergenin hem de ebeveynin büyük heyecan ve gerilimler yaşaması demektir.
Bu sırada anne-babaların birçoğu çocuklarının akıllarından kuşkuya düşer, ruhsal bozukluğu olduğunu zannederler. Gençlerin bir kısmı ise kendi kendilerine acı çeker, bazıları da hiç gizlemeden göze batan bir şekilde sıkıntılarını dışa vururlar.
Kişiliğin oluşması için tüm iyi yönlerini ve eksikliklerini de görerek, gencin kendisini kabul etmesi gerekir. Bu sırada ortaya çıkan gerginliklere dayanabilmek ve katlanmak zorundadır. Yeni ve oturmuş bir kişiliğin oluşması uzun bir süreçtir ve devamlılığın yanı sıra, bazı terslikler de bu sürecin belirgin işaretleridir.
Gençlik dönemi belirtilerinin ruhsal hastalıklarla karışabileceğini söylemiştik. Bu şekilde muayeneye getirilen gençlerin ebeveynlerine, durumu “ergenlik problemi” olarak açıkladığımızda itiraz edenler oluyor: “Garip hareketler, olmadık fikirler görüyorum oğlumda. Bu delirme değil mi?” veya “Benim kızım çok inatçı, mızmız. Artık baş edemez hale geldim. Zehir gibi konuşuyor. Sonra da bana sarılıyor. Kafadan problemi yok mu sizce?” şeklinde konuşuyorlar.
Aslında delikanlı, ergenlik öncesi izlediği yolu bırakmış, yepyeni hedeflere yönelmiş bir haldedir ve bu hedeflere gidecek yolu aramanın şaşkınlığı, cesaret kırıklığı ve güvensizliği içindedir. İşte bu devrede öfke, şiddet, üzüntü ve gözyaşlarıyla dolu duygusal krizlere tutulabilir. Ebeveynler bu yüzden tahammüllü olmalıdırlar.
Bu krizler, ergenlik çağındakinin kendisiyle ve dünyayla yapması gereken çatışmaların işaretleridir. Bu dönemde genç, korumasız ve tehlikelere açık bir durumdadır. Desteğe, paylaşmaya ihtiyacı vardır. Duygusuzca zorlamalar ve bilmişçe tavırlardan rahatsızlık duyar.
Gençlikte yaşanılan gelgitler
Benliğin yeniden yapılandığı bu geçiş döneminin tipik özellikleri, abartılmış bir egosantrizm (benmerkezcilik) ve narsizmdir (kendini aşırı beğenme ve hayranlık duyma). Genç her şeyi kendi üstüne alınır, sadece kendini görür, başka bir şeye ve başkasına şans tanımaz.
İşte bu devrede, gencin özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
Uzlaşma yeteneğinden uzak bir tavır gösterir. Radikal bir dogmatizme ve siyah-beyaz düşünce tarzına sahiptir. Yani olmazsa olmaz doğruları ve yanlışları vardır, onun nazarında gri tonlara yer yoktur.
Büyüme fantezileri, davranışlarda bir geri dönüş gibi ortaya çıkmaktadır.
Keskin bir içe dönüş, kendinden şüphe duyma, güvensizlik, aşağılık duygusu, gelecekten duyulan endişe, dünyadan sıkıntı hissi, ebeveyn ve arkadaşlardan kendini çekme görülür.
Genç, bu sıkıntılı gözyaşı vadisinde ilerleyip gitmek zorundadır. Orijinal kişiliğin oluşmasına gidecek yol budur. Her şey bir akış içerisindedir. Kendi kendini yeniden oluşturma gayretleri boşuna değildir. Tıpkı bir masal kahramanı gibi, ergenlik çağındaki seyahatinin sonunda güçlenmiş olarak yuvaya dönecektir. Krizlere dayanmak ve katlanmakla, geçmiş ve gelecek için güç kazanacaktır. Böylece kendine güvenini ve yaşama sevincini elde edecektir.
Kişiliğin oluşumunu engelleyen faktörler:
• Aşırı korumacı ve kayırıcı veya güce dayalı bir eğitim ve yetiştirme tarzı, gencin olduğu yerde saymasına sebep olabilir.
Ailenin yedeği olarak görülüp ve böylece grup içinde kalması durumunda, gencin bağımsızlık isteğinin yaşanmaması sonucu ortaya çıkar. Ebeveynlerinin istekleri doğrultusunda yaşamak zorunda olan ergende, kendine has kişilik oluşamaz.
Yine, gerçek hayatında önünde olumlu örnekler yoksa genç, medyanın ve fantezilerin dünyasına dalar ve orada mevcut olup da kendinde bulunmayanları kıyaslamaya kalkarsa kişiliğinin oluşması engellenmiş olur.
Yardımcı olun ama bunu hissettirmeyin
Gençlik üzerinde yapılan araştırmalara göre, gençlerin yüzde 80–90 gibi büyük çoğunluğu, bu gelişim sürecinin üstesinden başarıyla gelebilmektedir. Burada önemli olan; kendi yaşıtları, ebeveynleri, kendilerinden daha büyük yaşta olan gençler ve öğretmenleri gibi diğer yetişkinlerin gençlere gelişimlerinde eşlik etmesidir.
Yaşıtları, gençlerin bir şeyleri değiş tokuş etmesine, dayanacak noktalar geliştirmesine, fikirler oluşturmasına, bazı rolleri üstlenmesine ve sorumluluk almasına yardımcı olur. Kendilerinden daha büyük olan gençler ve yetişkinler de kendi deneyimlerine dayanarak onlara nasihatler vererek, tavsiyelerde bulunarak yol gösterirler.
Ebeveynlerin yaklaşımları ise özellikle anlamlıdır. Anne-babalar gençlerin çağrısını şu şekilde algılamalıdır: “Bana yardım et, ama yardım ettiğini bana hissettirme!”
Bu prensibi temel alarak davranmak, şu maddelere uyularak sağlanır:
Ergenlik çağındaki genci kayıtsız-şartsız kabullenmelidir.
Cesaretlendirmek ve sorumluluk yüklemek yoluyla, gencin kendi kendine var olabileceğine dair güven sağlamalıdır.
Kendine güvenini ve bilinçlenmesini güçlendirmelidir.
Gençle gerekli durumlarda konuşmaya daima hazır olmalıdır.
Gencin kendisini devamlı başkalarıyla kıyaslamasını önleyecek şekilde davranmalıdır.
Ebeveyn model olmalı
Anne-babalar çocuklarına şahsi bir model oluşturmaktadırlar. Ergenlerin cinsellik hakkında fikir geliştirmeleri, ahlaki değerler ve standartlar konusunda olgunlaşmaları, hep anne-babanın evlatlarına örnek davranışlar sergilemeleriyle mümkün olur. Yetişmekte olan çocuğumuza; sonunda bağımsız olarak alacağı kararın, bizim kararımıza uygun olacağını veya en azından bize çok ters gelmeyeceğini göz önüne alarak destek vermeliyiz.
Ebeveynlerin çocuklarına bu sıkıntılı dönemlerinde eşlik etmeleri ve onlarla bir şeyleri paylaşmaları gereklidir. Ancak bu iletişimde, temelde gencin yapacağı katkının bulunması çok önemlidir.
Gencin katkısıyla sağlanacak başarılardan şu üçü özellikle mühimdir:
1- Boy uzunluğunun ve endamın değişimi ve büyüme konusundaki tartışmalar, bedensel kişiliğin oluşmasına yardımcı olur. Genç kendini olduğu gibi kabul etmeyi ve bedenine nasıl bakacağını öğrenir (temizlik, uyku, beslenme gibi).
2- Ergenlik çağındaki kişi, kendi özel tanıdık ve arkadaş çevresini oluşturur ve ebeveynleriyle ilişkisi yön değiştirir. Boş zamanlarında ne yapacağı, harçlığını veya kendi kazandığı parayı nasıl idare edeceği konusunda kararlar almak durumunda kalır.
3- Gencin kendi hayatını düzenlemek ve yön vermek konusunda fikir oluşturmak, bu fikirlerin doğruluğundan emin olmak, hedeflerini gerçekleştirmek için dayanak noktaları bulmak ve bunları savunmak isteği vardır.
Burada önemli olan, gencin kendisinin ve davranışlarının sonuçlarının sorumluluğunu üstlenmesidir. Genç bunları üstlenerek, içinde aktif olarak yer aldığı ve bazı bağlarının bulunduğu ailesi ve sosyal çevresine aidiyetini de ispatlar.
Daha büyük yaşlarda bazı sorumlulukları ebeveynleriyle birlikte paylaşan genç, tek başına ve bilinçli olarak bir hayat sürdürmek için gelişim sırasındaki görevlerini; kendi sorumluluğunu da üstlenerek, cesaretle ve kendine güvenerek yerine getirir.
Çünkü başarıyla sonuçlanan deneyimleri ona cesaret kazandırmıştır. Böylelikle yeni görev ve sorumluluklardan ve problemlerden ürkerek geri çekilmez, tersine bunları yaşanması ve üstesinden gelinmesi gereken şeyler olarak görür.