Gençlerin Çılgınlıkları
Anlatacağım olay çok uzun zaman önce yaşandı. Muayenehaneye doğru hızlı adımlarla yürüyordum. O sırada, hemen önümde bir kız, üç genç var. Tam onları sollarken genç kız arkadaşlarına döndü ve "Kararımı verdim, saçlarımı mora boyatacağım" dedi. Tabii ki arkadaşları da hararet ile onayladılar.
Aynı anda gözümün önüne bu genç kızın annesi, babası veya dedesi, ninesi geldi. Genç kızımız mor saçlar ile eve girince acaba onların yüzü ne renk olacaktı.
YARIM SAÇ
Bilindiği gibi yaşadıkça ve yaşlandıkça her olay bir anının çağrışımına bahane olabiliyor.
Bu genç kızın mor saç hayalleri de beni oğlumun çılgınlıklarına götürdü. Şu anda oğlum evli ve 10 yaşında oğlunu büyütüyor.
Kafası da benim gibi yani tarama özürlü. Ancak seneler önce üniversite birinci sınıfın yazında 17- 18 yaşlarında iken ipli paspaslar gibi uzun saçları vardı.
Biz hanımla beraber evde, salonda oturmuş durumda iken kapı açıldı ve oğlumuz yarım saç ile içeri girdi.
Yarım saçın ne olduğunu açıklamalıyım. Kafanızda burun dibinden ensenize doğru bir çizgi çizin. Sonra da bir tarafını usturaya vurdurun. Kafanızın yarısı uzun saçlı ve yarısı da pırıl pırıl.
Evde kendi halimizde otururken oğlanın o saçlarını görünce gözlerimiz çizgi filmlerdeki gibi yerinden fırladı ve rock and roll yaptı. Eşim heyecanla "Hüsnü, Hüsnü ne oluyor buna, bunun bir sorunu mu var, bir şey var, ne oluyor?" gibi sözcükleri kekelemelerle söylemiş olabilir. Tabii ki eşimi sakinleştirmeye çalıştım.
Bu arada oğlum da bize bir eli ile metalci selamı verdi ve homurdanarak odasına gitti. Homurtuları günümüz Türkçesine çevirirsek herhalde "size sormadım k, saç benim ne istersem yaparım" demiş olabilir. Oğlumuzun 15 günde bir yıkadığı ipli paspas gibi uzun saçlarını özler olmuştuk.
Neyse ki gençlik çağında saçlar çok hızlı uzuyor. Saçları da kısa sürede o eskisi gibi ipli paspas halini aldı.
DOLDURUŞA GELDİK
Derken bir akşam eve yine yarım saç ile geldi. Ama bu seferki biraz daha farklı. Papaz gibi kafasının üstünde bir miktar saç ve alt taraflar pırıl pırıl usturaya vurulmuş. Biz de eşim ile beraber bu saç mücadelesine alıştık. Sadece biraz gülümsüyoruz. Bıyık altında gülümserken bir zamanlar kolejde idareyi protesto için 60-70 kişi saçlarımızı usturaya vurdurmamızı hatırlıyorum. Hani yaşlıların çok sık kullandığı bir laf vardır. "Biz gençliğimizde böyle değildik" derler. Tabii ki ben diyemiyorum. Lisede iken ben ve arkadaşlarım dolduruşa gelip pırıl pırıl kelleler ile dolaşmıştık.
Bir süre sonra oğlumun saçları yine uzadı ve uzun ipli paspas halini aldı. Ve yine bir akşam oğlum eve geldiğinde simsiyah saçlarının tepesi yine siyahtı ama çevresi civciv sarısı olmuştu. Bu defa gülümsemedik, gerçekten güldük. Oğlum da klasik homurdanmaları ile odasına gitti. Artık eşim ile gayet soğukkanlı bir şekilde konuşuyoruz.
MACERA BURADA BİTTİ
Bir dahaki akşam saçları pembe mi yoksa mor mu olabilir diye tahmin yürütüyoruz.
Ancak eşim de ben de yanılmıştık.
Oğlumun saç maceraları burada bitti. Bir daha saçları ile ilgili herhangi bir girişimde bulunmadı. Üniversiteyi bitirdi ve çalışmaya başladı.
Bir babalar gününde bana bu kartpostalı yolladı. Kartta da "baba ben bu kadar olamadım, değil mi? " diye yazmıştı.
ENDİŞEYE GEREK YOK
Gençlik döneminde, ergenlik dediğimiz salakça bir hastalığın insanlara salakça şeyler yaptırması son derece olağandır. Eğer ki kendinize ve çocuğunuza güveniyorsanız endişe etmenize gerek yoktur. Her insanın içinde doğruyu ve güzeli bulma potansiyeli vardır. Elbette yanlışı ve çirkini de deneyebilirler. Gençlik döneminde doğru yol bulununcaya kadar kafasını saçma sapan duvarlara çarpabilir. Gençler genellikle eğriyi doğruyu deneyerek bulmayı tercih eder. Genç yanlış bir şey yaptığında siz anne baba olarak ona müdahale ederseniz o da kanının son damlasına kadar o yanlışa sarılabilir. Anne baba ile ilişkisi bozulur ve hatta genç onlara düşman olur.
"Sakın kafanı duvara vurma" derseniz, arkanızı döndüğünüz ilk anda kafasını duvara vurur. Yaşamda insanlarla bir arada yaşadığımız bir toplumda başka insanların sınırlarına karşı dikkatli olmalıyız.
Ama en çok da yakınlarımızın yani eşimizin ve çocuklarımızın sınırlarına saygılı olmalıyız.
Hüsnü Uçar.