ÖFKE KONTROLÜ
Öfke her şeyden önce son derece sağlıklı, normal bir duygudur. Hayatımızı kolaylaştırıcı ve problem çözücü bir yanı vardır ki bunlar öfkenin yararlı tarafları olarak da adlandırılabilir. Öfkeyi problemli yapan şey ise onun varlığı değil, kontrol edilememesi ve saldırganlığa dönüşerek bireye ve çevresine zarar vermesidir.
Öfkeyi ortaya çıkaran birçok durumdan söz edilebilir. Engellenme, incinmişlik, tehdit algısı, yetersizlik, haksızlığa uğrama gibi duygu ve düşünceler bunlardan birkaçı ve en önemlilerindendir. Kişi bu gibi durumların yarattığı stresten kurtulmak için öfkeye başvurabilir.
Öfke öğrenilen bir süreç midir?
Yapılan bilimsel çalışmalar öfkeyi gösterme davranışının, diğer birçok sosyal davranış gibi çocukluktan itibaren çevreden edinilen izlenimlerle, yaşanmışlıklarla öğrenilen bir davranış olduğunu gösteriyor. Ebeveynleri, öğretmenleri ve akranları tarafından sürekli eleştirilen, cezalandırılan çocuk, dış dünyada işlerin böyle yürüdüğünü; isteklerini, haklılıklarını, karşı tarafa kabul ettirmenin yolunun öfkelenmekten ve öfkesini şiddetle göstermekten geçtiğini öğreniverir. Ona öğretilen dış dünyanın acımasız, adaletsiz bir yer olduğu ve insanlara iş yaptırmanın tek yolunun öfke dilinden geçtiğidir.
Öfkeyi ifade ediş tarzının zamanla öğrenilmiş olması olumsuz, zararlı yönlerinin yerine faydalı taraflarının öğrenilebileceğinin dolayısı ile de öfke kontrol sorununun üstesinden gelinebileceğinin habercisidir aslında.
Evet. Öfke, kontrol edilerek daha çok işe yarar hale getirilebilir; hayatımızı kolaylaştırabilir ve yeniden öğrenilebilir bir duygudur. Üstelik yaşımız kaç olursa olsun.
Öfke kontrolü dediğimizde öfkeyi doğru ifade etme becerisi olarak anlamalıyız; yoksa yaygın ve yanlış bilinen şekliyle öfkelenmemek, öfkeyi bastırmak şeklinde algılamamalıyız. Başka bir deyişle öfke kontrolünde hedef hiç öfkelenmemek ya da öfkemizi hiç belli etmemek değil; öfkemizi karşı tarafa doğru, yapıcı bir biçimde ifade etmek olacaktır. Peki ama nasıl?
Öfkeyi kontrol etmenin yolları
Öfkenizin arttığını hissettiğiniz anda bulunduğunuz yerden bir süreliğine uzaklaşın. Evde iseniz kendinizi güvende ve rahat hissettiğiniz bir yere geçin. Dışarıdaysanız birkaç adım uzaklaşın; ayaktaysanız oturun.
İçinizden 10’a kadar sayarken bir taraftan da yavaş ve derin derin nefes alın. Nefesi burnunuzdan alıp ağzınızdan verin. Diyaframınızı kullandığınızdan ve karnınızın şiştiğinden emin olun (yatar pozisyonda aldığınız nefestir).
Derin nefes alıp içinizden sayarken kendinize “rahatla”, “gevşe”, türü telkinlerde bulunun.
Vücudunuzdaki gergin yerleri tespit edip gevşetin. Gevşemeyi nefes alış verişlerinizin arasında yaparsanız daha etkili olur.
Tüm bunları yaparak bir tartışma anında ya da öfke patlamasına gelmeden önce duygunuzla davranışınız arasına bir mesafe ve zaman koymuş olur; böylece istenmeyen sonuçların önüne geçmiş olursunuz.
Düşünme biçiminizi ve bakış açınızı gözden geçirin. Hayatınızdan, “asla”, “her zaman”, “hiçbir zaman” gibi genelleyici ve kesin yargı bildiren kelime ve ifadeleri çıkarmaya çalışın. Bu tür düşünce biçimleri bir olay karşısında öfkenizi kabartabilir ve çoğu zaman da yanlış bilgi içerir. Ayrıca bu tür genelleyici sözler muhatabınızı da öfkelendirerek savunmaya geçmesine ve tartışmanın alevlenmesine yol açar. Bu tür ifadelerin yerine rahatsızlık duyduğunuz davranışa ve sizde hissettirdiği duyguya odaklanın ve onu ifade edin. Bu sorunun çözülmesine daha fazla katkıda bulunacaktır.
Kendi kendinize “bu neyin öfkesi” diye sormayı ihmal etmeyin ve öfkenin altında yatan gerçek duygu ve düşünceyi ortaya çıkarmaya çalışın. Çünkü çoğu zaman öfkenin altında çaresizlik, endişe, kaygı, korku gibi duygular yatar. Kısacası asıl duygunuz ne ise onu hissetmeye ve ifade etmeye çalışın. Bu biraz zor gibi görünse de yapabildiğinizde muhatabınızın sizi daha iyi anlamasını ve beklentilerinizin daha çok karşılanmasını sağlayacaktır.
Uzm. Psk. Feyzullah Gürdaş.