Psikolojik Travma
Travma veya travmatik yaşantılara maruz kalmadan yaşam döngüsünü tamamlamak neredeyse mümkün değil. Duygusal anlamda ağır ve stres yaratan, beden ve ruh bütünlüğümüzü tehdit eden yaşantılar travmatik yaşantılardır. Yaşantıları deneyimlemenin yanı sıra şahitlik etmek de benzer etkileri yaratabilir. Son dönemde yapılan çalışmalar nesiller arası travma aktarımının mümkün olduğunu gösteriyor.
Kayıplar, iflas, afetler, ameliyatlar, göç, ihmal ve istismar ilk akla gelen travmatik yaşantılar. Duygusal anlamda ağır gelen yaşantılar zihnimizi ve bedenimizi zorlar. Yaşanılan şok sonrasında korku, endişe, pişmanlık, çaresizlik, kaygı, panik, dehşet ve utanç gibi yoğun duygu durumlarına neden olur. Bazen öğretmeni tarafından azarlanan bir çocuk için bu deneyim travmatik bir deneyime dönüşebilir. Yeni doğmuş bir bebeğin ihtiyaçları yeterince karşılanamıyor ve bebek ihmale maruz kalıyorsa gelişimsel travmaya maruz kalıyor demektir. Travmatik olaylara bir süre maruz kalmak bir kez yaşanılan deneyimden çok daha sarsıcıdır.
Görünen o ki travmadan neredeyse kaçışımız yok. Ancak size verebileceğim iyi bir haber var: Travmatik yaşantılarımızla başa çıkabilecek potansiyele sahibiz.
Nörolojik değerlendirmeler beynimizin başa çıkma potansiyelini, duygularımızı kabul edip farkına vardığımız zaman duygusal rahatlamanın olağan olduğunu, beden duyu ile çalıştığımızda bedenin rahatladığını belirtiyor. Örneğin bir kayıp yaşamış kişi travmatik bir deneyime maruz kalmıştır. Kayıp sonrası kaybı ile ilgili konuşur (nörolojik işlemleme), yasını tutar, üzüntüsünü yaşar, yas süreçlerini tamamlarsa (duygusal düzenleme) travmatik deneyimi uzun vadede kişiyi zorlamaz.
Yaşanılan travmatik olay sonrasında yaklaşık üç ay geçmesine rağmen; yorgunluk, göğüs ağrıları, baş ağrıları gibi fiziksel belirtiler; üzüntü, depresif duygular, korku, kızgınlık ve suçluluk gibi duygu durumları; hafıza sorunları, dikkatsizlik ve uyku sorunları gibi zihinsel zorluklar; kendini geri çekme, aşırı hareketlilik, dürtüsellik ve yeme sorunları gibi davranışsal tepkiler görülüyor; kişi insanlardan uzaklaşıyor, aşırı kontrollü davranıyor ve ilişkilerinde sorunlar yaşamaya başlıyor ise mutlaka profesyonel destek almalıdır.
Depresyon, kaygı bozuklukları, yeme bozuklukları, bağımlılık, travma sonrası stres bozukluğu, anti sosyal kişilik bozukluğu, obsesyonlar, fobiler, özel yaşamda problemler, kişilik bozuklukları vb. ruhsal hastalıkları travma perspektifinden tedavi sürecine düzenliyoruz. Normal seyreden bir akışta kişilerin bugünkü ruhsal zorlukla yaşamaları beklenmez. Danışanları terapi sürecine getiren şikayetlerinin nedenleri ile çalışıyorken sarsıcı deneyimlerle, travmatik anılarla çalışıyoruz. EMDR terapileri travmatik yaşantılarla baş etmekte oldukça etkin bir yöntem. Travma kendini tekrarlamak, zihin ise kendini rahatlatma çabası içindedir. Bu sürecin terapi ortamında profesyonel destekle deneyimlenmesi travmanın dönüştürücü gücü ile kazanımlara dönüşebilir. Yaşam sürecinde zorlayıcı deneyimlerle başa çıkacak EGO gücüne sahip olabilmek ve travma sonrası süreci etkin yönetebilmek, ruhsal hastalıkların önüne geçmede oldukça etkin ve önleyici olacaktır.
Şimdi ve burada, kaynaklarımızın farkında olduğumuz sağlıklı günler dilerim…
Lütfiye Arslan Demircioğlu
Psikolojik Danışman- EMDR Terapisti