Stres ve Gerginlik, Hastalık Yapar
İnsanlar hayatta kalabilmek, geçimini kimseye muhtaç olmadan temin edebilmek, dik ve onurlu yaşayabilmek için çalışmak zorundadırlar.
Andre Maurois’in dediği gibi, “Çalışma; sıkıntıyı, kötülüğü ve yoksulluğu uzaklaştırır.” Cenap Şahabettin ise bu yaklaşımı, “Gündüz kandilini hazırlamayan gece karanlığa razı demektir” sözüyle özetlemiştir.
Hayatımızın büyük kısmını, hatta ailemize ve evimize ayırdığımız zamandan neredeyse daha fazlasını işyerinde geçiririz. Zamanımızın çoğunu ayırdığımız iş hayatında mutlu olmak istememiz bu sebepten önemlidir.
Ayrıca iş hayatında mutlu olan hayatta da mutlu olur, mutluluğu arttıkça da işinde daha başarılı hale gelir. Yani işini severek yapanın işinde performansı da artar. Bu yüzden iş yerinde stresi mümkün olduğunca azaltmak gerekir, çünkü iş stresi iş verimini de düşürecektir.
Elbette belli bir dereceye kadar iş stresi faydalıdır. Ancak stresin fazlası iş ilişkilerini bozar, dikkati dağıtır, performansı düşürür, dolayısıyla başarısızlığa götürür.
Şu da var: Bir işte çalışmak sadece geçimimiz için maddiyat sağlamaz, aynı zamanda tatmin duygusu yaşatır ve kendimizi gerçekleştiririz. Ayrıca iş hayatı bize yeni arkadaşlıklar ve yeni çevre için fırsatlar tanır.
Ancak yaptığı işi sevmemek gibi işyerinde yoğun stres ve baskı altında kalanlarda da başta depresyon ve panik atak gibi rahatsızlıklar iki misli daha çok görülür. Fazla mesai ve uzun çalışma süreleri de stresi artırmaktadır. Stres arttıkça da çeşitli bedensel ve ruhsal hastalıklara yakalanmak kolaylaşmaktadır.
İşyerinde stresi nasıl azaltabiliriz?
*Günümüzde kişiler sevdikleri işi bulamayabilmektedir. Ancak buldukları işi sevmek kişinin elindedir. Yaptığımız işi seversek stresimiz azalır, daha mutlu oluruz. Mutlu oldukça da iş yerinde performansımız ve başarımız artar.
*Yaptığımız işi angarya gibi görmeyip insanlara ve çevremize hizmet ettiğimizi düşünmeliyiz. Öyle ya herkes bir şeyler üreterek dünya dönüyor. İnsanın yükselmesi, mutluluğu, aldıklarını vermesi, verdikçe verilecek çok şey olduğunu görmesi ve daha çok çalışıp daha fazla hizmet etmesiyle doğru orantılıdır.
*İş stresini eve taşımamak gerekir. Eve iş götürenler kendilerini daha yoğun ve huzursuz hissederler, zihnen yorgunlukları geçmez.
*İş hayatı ve özel hayat arasında bir denge kurulmalıdır. Bir tarafa ağırlık verip diğer tarafı ihmal etmemelidir.
*Ev, işyerine aşırı uzak ve çok yakın olmamalıdır. Evden işe giderken çok zaman harcamak kadar evin ortamından uzaklaşmamak da doğru değildir.
*Muhakkak izin yapmaya, istirahate, tatile çıkmaya da zaman ayırarak iş atmosferinden uzaklaşmalıdır.
*Mesleğini, yaptığı işini önemsemeli, tutkuyla bağlanmalı ve meslekte iyi olmaya, en güzelini yapmaya gayret etmelidir.
*Mümkünse kendi işini kurmalıdır. Böylelikle çalışma saatlerini ve ortamını istediği gibi ayarlama imkânı bulunur. Bu da daha mutlu olmayı sağlar.
*Küçük şirketlerde çalışanların büyük işyerlerinde çalışanlara oranla birbirleriyle daha bir samimi ve sıcak oldukları, bunun da mutluluk verdiği görülmüştür.
*Yine işverenin takdirini bildirdiği, yapılan işin övgüsünün alındığı durumlarda stres azalmaktadır.
*Çalışanlarla dostluklar kurmak, yardımsever ve verici davranmak da iyi gelir.
*Namaz kılmak ve abdest almak da stresi gidermede etkilidir. Yorulduğunda dışarı çıkıp kısa da olsa yürüyüşler yapmalıdır.
*Yine stres bastığında, gerginlik hallerinde sevilen birine (eşi, anne-babası, çocuğu, dostları gibi) uygun zamanda telefon açıp seslerini duymak bile rahatlatacaktır.
*Espri yapmak, hayatı fazla ciddiye almamak, güler yüzlü olmak da strese karşı birebirdir.
*Yeme ve içmede aşırıya kaçmak da yanlıştır, stresi artırır.
İşsizliğin büyük problem olduğu da akıldan çıkarılmamalıdır. Kendi durumundan şikâyet edeceği zaman işsiz olanlar akla getirilmeli, kendi geçimini başkasına muhtaç olmadan kazanmanın hazzını duyarak haline şükretmelidir.