Yalnızlık korkusu
Bir ebeveyn olarak çocuğumuza verebileceğimiz en büyük hediyelerden biri kendi duygularını tanıma, duygularıyla kalabilme ve duygularını düzenleyebilme becerisini öğrenmeleri olabilir. Aynı zamanda sağlıklı bir yetişkin olarak da sahip olmamız gereken becerilerden ve terapinin köşe taşlarından biridir, zor duygularla kalabilme becerisi. Hayatın ve ilişkilerin küçük bir sahnesi olan terapi odasının duvarlarında sık sık yankılanan bu zor duygulardandır, yalnızlık, yalnızlığın korkusu.
İnsanın nihayetinde yalnız olduğunu savunur bazıları. Bu, bir anlamda doğruyken bir anlamda da hatalıdır. İnsan temelde kendisiyle baş başadır. İlk nefesinden son nefesine kendisine eşlik edecek yegâne kişi kendisidir. Bu sebepten insanın kendisiyle sahici bir ilişki kurması, kurduğu bu ilişkiye emek ve değer vermesi sağlıklı bir ömür için oldukça gereklidir. Kişinin kendisine yaptığı bu yatırım, bencilliğin tam aksidir, kurduğu diğer bütün ilişkilere nazaran en kıymetli yatırımıdır esasında. İnsanın kendiyle kurduğu bu biricik ilişki, diğer insanlarla ilişkisini belirleyici bir faktördür. Dolayısıyla yalnız kalabilme becerisi, insanın kendisiyle kalabilme becerisiyse eğer evet, hepimiz biraz yalnız olmayı öğrenebilmeliyiz.
Öbür yandan insan tamamen yalnız olmak için yaratılmamıştır. Erken yaşlardan itibaren sosyal bağların, kişinin fiziksel, duygusal hatta nöropsikolojik gelişiminde oldukça etkili olduğu ve sosyal desteğin ruhsal her türlü bozukluğa karşı koruyucu olduğu bilgisine bilimsel araştırmalar sayesinde sahibiz. Duygusal temasa ihtiyacımız, suya ihtiyacımız kadar tabii. Yalnız kalabilme becerisi yalnız olmak zorunda olduğumuz anlamına gelmiyor. İşin ironik tarafı da bu, yalnız kalabilme becerimiz ne kadar sağlamsa sağlıklı ilişki kurabilme becerimiz de o derece güçleniyor. Çünkü kendimizle ilişkimiz yolunda olduğunda ilişkide kalmamızın sebebi yalnızlık korkumuz olmayacaktır. Yalnızlık korkusu ilişkide kalmaktaki temel motivasyon oluyorsa kişinin kendisine sorması gereken bazı ciddi sorular var demektir.
Yalnız kalmaya tahammülsüz olmanın varacağı en tehlikeli duraklardan birinin bağımlı ilişkiler yaşamak olduğunu söyleyen biri iddialı konuşmuş olmaz. Yalnızlık korkusu bazen öyle dayanılmaz olur ki toksik olduğu aşikâr olan ilişkilerden kurtulamayız. Besleyen bir ilişkide olmak bir yana, zarar da veriyor olsak, zarar da görüyor olsak seçeneğin diğer ucundaki yalnızlık bazen öyle korkutucu olur ki kendimiz için doğru seçimi yapmak radikal bir karar gibi görünür. Korku bizi tutsak eder. Toksik ilişkilerin içindeki bu debelenme, tünelin ışık veren ucundaki kaliteli ve besleyici ilişkileri yaşama ihtimalini de söndürmektedir.
Yalnızlık korkusunu yenmekteki ilk adım olarak yalnızlığın kendi hikâyemizdeki mana bulma biçimini mercek altına alabiliriz. Yalnız olmak benim için ne demek, yalnız biri nasıl biridir? Güçsüz müdür, değersiz midir, çaresiz midir? Kendi hikâyenize baktığınızda yalnızlık korkusuyla ilgili kırılma noktalarınızı bulmak da yalnızlığın manasına ulaşmakta bir basamak olabilir. Zihninizin geriye doğru akışına biraz izin verdiğinizde sizi şaşırtacak anılar yüzeye çıkabilir. Belki dışlandığınız bir ilkokul anısı, belki siz küçükken dünyaya gelen bir kardeşin içinizde meydana getirdiği hisler, belki iş yerinde uğradığınız mobing, belki evlendiğinizde eşinizin ailesiyle yaşadıklarınız… Sizi yalnız hissettiren ve dahası yalnızlıktan bu kadar korkutan ne olabilir? İşte yalnızlığın kişisel tarihinizdeki biricik yerini anlamlandırmaya başladınız bile. Zira farkındalık bilinç dışı örüntülerin en büyük şifasıdır. Yalnız kalabilme becerisi ve kendimizle sahici ve samimi ilişki kurmanın şifasından zaten bahsetmiştik. Her gün on dakika kendinizle baş başa kalma gayreti gösterin ve neler olduğunu yargılamadan gözlemleyin. Önceleri bu egzersiz zor olabilir, sadece gelen duyguları deneyimleyin ve bu tecrübenin sizi nereye götürdüğünü izleyin.
Özelde yalnızlık ve genelde bütün zor duygularla ilgili hatırlamamız gereken şey, bu duygulara tahammülümüzün acıyla kalabilme becerimizin ne kadar sağlıklı olduğuyla ilişkili olmasıdır. Acıyla kalabilme becerisi, modern zaman insanına verilen “En değerli sensin, bütün istediklerini hak ediyorsun, hazlarının peşinden koşmalısın.” mesajlarından oldukça başkadır, farkındayım. Bu cümleleri yenileriyle değiştirdiğimizde başımıza gelen zor olaylarla başa çıkmamız ve hissettiğimiz zor duyguların içinden geçmemiz daha yumuşak olacaktır; “Herkes kadar değerliyim, istediklerimin bazıları olabilir ve bazıları olmayabilir, bu neyi hakettiğimle ilgili değildir, her isteğimin gerçekleşeceğini bana kimse vadetmedi.” Elbette zaman zaman yalnız hissedeceğiz ve elbette zaman zaman yalnız hissetmeliyiz. Yalnızlığı tanıdığımız ve bildiğimiz oranda ilişkilerimizdeki temastan lezzet alabiliriz. Ya hiç yalnız hissetmeseydik, meydana gelecek felaketi düşünebiliyor musunuz? Yalnızlık hissetmemize izin vermeliyiz, yüreğimizde yalnızlığa da yer açmalıyız ki birlikteliklerimizin tadına varabilelim. Ezcümle, yalnızlığa izin vermeyi öğrenmek, kendimizle ilişkimize yatırım yapmak, yalnızlık korkumuzun temellerini keşfetmek hayat kalitemizin yükselmesine destek olacaktır.
Betül Nesibe Özkars.
Klinik Psikolog.