* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Zaman  (Okunma sayısı 531 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı türkiyem

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 2153
Zaman
« : Ağustos 26, 2022, 10:36:18 ÖÖ »
Zaman

Herkes kendi zamanının sahibi ve aynı zamanında mahkûmudur. Yaşadığımız zaman bir yandan ellerimizde şekillenirken bir yandan da bizi şekillendirir. Hatta kuşaklar arası çatışmayı körükleyen unsurlardan birinin de zamanın ruhu olduğunu görmekteyiz? Nedir bu zamanın ruhu ve hayata bakışımızı nasıl etkiler?

Zamanın ruhu kavramı; içinde bulunulan döneme hâkim duyuş, düşünüş ve hissetme tarzını işaret eder. İçinde yaşadığımız zaman diliminin sosyal, kültürel, siyasi ya da askerî birtakım gerekleri vardır. Bunlardan tamamen azade değiliz. Dönemin zihniyetinin, içine doğarız ve bu farkında olalım olmayalım birçok duruma karşı tutum ve davranışımızı manipüle etmeye başlar. Şu anki hayvan hakları, sığınmacılar, sağlıkla ilgili yaklaşımlarınızı, çocuk büyütme ile ilgili tutumlarınızı gözden geçirin. Eğer 100 yıl önce doğmuş olsaydınız yine aynı şekilde düşünecek miydiniz? Zamanın ruhu biraz böyle bir şey. Yine özellikle askerî gelişmelerde zamanın ruhuna göre hareket etmeyen bir toplumun hayatiyetini sürdürmesi mümkün değildir.

Ayrıca zamanın ruhu dediğimizde topyekûn pozitif ya da negatif bir şeyden bahsetmiyoruz. Onun iyi ya da kötü olmasını belirleyen bizim sahip olduğumuz anlam-değer dünyasıdır. Mesela zamanın ruhu devamlı surette tüketimi teşvik edebilir. Fakat eğer bizim anlam-değer dünyamız “İsraf etme, tasarruf et.” diyorsa burada zamanın ruhu bizim için olumsuz ve uyumsuz bir şey hâline gelir. Ama zamanın ruhu ilim öğrenmeyi, gelişmeyi, tabiri caizse “Bir gününüz diğer gününüzle aynı olmasın.” düşüncesini teşvik ediyorsa, bu yönüyle millî ve manevi kültürümüzü destekleyici bir hâl alır.

Öte yandan zamanın tüm getirdiklerini kayıtsız şartsız kabul etmek de kim olduğumuzu unutmamız anlamına gelebilir. Zamanın ruhu adı altında bizi aldatmaya çalışanlara karşı da uyanık olmalıyız. Burada ayaklarımızı sağlam olarak basmamız, bize kadar aktarılmış millî ve manevi mirası iyi etüt etmeliyiz. Aksi hâlde rüzgârın karşısında savrulan yaprak misali oradan oraya savruluruz.

Kuşaklar arası çatışmanın bir unsurunun zamanla gerçekleşen değişim olduğunu varsayarsak çatışma kaçınılmaz bir şey. Çünkü değişim son yıllarda baş döndürücü düzeyde hızlı. Giyim, müzik kültürü, manevi kültür, siyasi ve politik kültür, sanat anlayışı, çocuk büyütme vb. gibi konularda sürekli bir değişimin var olması, kaçınılmaz bir şekilde çatışmayı doğuruyor. Yetişkin kuşaklar tarafından yeni kuşaklar, değişimi temsil etmeleri açısından bir tehdit gibi algılanıyor olabilir. Aslında burada insan beyni ile alakalı bir gerçek bizi karşılıyor. Beynimizin özellikle hayatta kalmamızla ilgilenen kısmı muhafazakâr bir yapıya sahip ve yeniyi kabul etmek istemiyor. Yeni demek, beynimiz için alarm sinyallerinin çalması anlamına geliyor. Mesela, işe giderken genel olarak eğilimimiz daha önce gittiğimiz yolu kullanma yönündedir. Çünkü beynimize göre daha önce bu yol kullanılmış ve hayatta kalınmıştır. O yüzden de hep aynı yoldan işe gitmeye yönelik eğilim gösterir. Sosyal alandaki değişimlerde de benzer bir durum geçerlidir.

Yoksulluk algımızın da zamanla değiştiğini görmekteyiz. Maddi imkânlar zamana göre artar veya azalırken yoksunluğunu çektiğimiz öz ise değişmiyor. Millî ve manevi değerler açısından çağımızın temel gereksinimleri nelerdir? Günümüzde dünya en çok neyin yoksunluğunu çekmektedir?

Günümüzde geçmişe nispetle daha refah ve bolluk içerisinde yaşadığımızı söyleyebiliriz. Özellikle iki büyük dünya savaşı ve sonrasındaki yaşantıyı dikkate alırsak. Fakat sorunuzda da ifade ettiğiniz gibi o temel gereksinim, insan söz konusu olduğunda ekmek ve su kadar önemli hatta bazı zamanlarda daha önemli bir hâl alıyor. O gereksinim ise hayatımızı yaşamaya değer kılacak bir anlamın varlığıdır. “Biz kimiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz?” gibi varoluş anlamımızı sorguladığımız sorulara verdiğimiz yanıtlar hayatidir. II. Dünya Savaşı yıllarında Nazilere ait toplama kamplarından birinde yaşayan ve bir şekilde hayatta kalan Victor Frankl’ın otobiyografik eseri İnsanın Anlam Arayışı’nda toplama kampı gibi koşulların olağanüstü kötü seyrettiği bir yerde bile varoluşsal anlamı sayesinde hayatta kalabildiği veciz bir şekilde anlatılmıştır. Öte yandan varlık içinde bir hayat sürdüğünü gördüğümüz bazı kişilerin tatminden uzak, mutsuz, bağsız ve kopuk bir hayat sürdüklerine ve zaman zaman kendi kendini imhaya -intihara- varan yaşam öykülerine şahit olmuşuzdur. İşte anlam tam olarak böyle bir şeydir. Eğer anlam varsa hayat var, yoksa hayatta yoktur.

Millî, manevi ya da tarihî değerlerimiz her şeyden evvel bize kimliğimizi inşa etmede yardımcı olur. “Sen busun ve sana yakışan budur!” der. Ayrıca “Şunları şunları yapmalısın, bunları da yapmamalısın çünkü insana yaraşan budur.” der. Kişiyi büyük bir belirsizlikten ve köksüzlükten kurtararak yaşadığı hayata, aldığı nefese, yediği ekmeğe, büyüttüğü çocuğa ve neredeyse tüm yapıp etmelerine bir anlam nefesi üfler. Böylece kişi kendi içerisinde anlamlı bir bütünlük hisseder, zaman zaman gelen varoluşsal krizler ve sorgulamaları çözümlemesi daha kolay olur.

Kuşaklar arası yakınmalar, gelenek ve modernizm gerilimi geçmişten günümüze hep var olmuş. Her kuşak yeniliğin ayak seslerine karşı irkilerek geleneği savunmuş, biraz da nostalji güzellemelerine kapılmış. Fakat yeniliğin de toplumları ataletten kurtaran bir yanı olduğu muhakkak, siz bu gerilimi nasıl değerlendirirsiniz. Kuşaklar arası çatışmayı bir krizden fırsata çevirmek mümkün mü?

Elbette mümkün. Dünyadaki tüm gelişmeler bir çatışmadan ve gerilimden doğmuştur. Gerilim, bizi diri tutar. Kendimizi yeniden düşünmemize, kontrol etmemize, zihin dünyamızdaki boşlukları görmemize ve eksiklerimizi gidermemize yardımcı olur.

Burada, durduğumuz nokta çok önemli. O da yeni geldiğinde eskiyi tamamen ortadan kaldırıp köksüzleşiyor muyuz yoksa gelen yeniyi kendi eskimiz ya da güncelimizle yeniden değerlendirip kültürümüzün ve günlük yaşantımızın bir parçası hâline mi getiriyoruz? İkinci seçenek daha ılımlı ve daha makul görünüyor sanki. Tarih, bu açıdan çok değerli. Yaşadığımız krizlerin benzerlerini bizden önceki insanlar da yaşadılar ve defalarca farklı farklı şekillerde çözdüler. Bu büyük bir hazine ve bir miras esasında. Bu birikime bir aşağılık kompleksi ile sırt dönmek ne ekonomi ilkelerine ne hayatın olağan akışına uygun görünüyor.

Cihan Uluç

Psikolog/Psikoterapist

RADYO DİNEME LİNKİMİZ.
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap

 


* BENZER KONULAR

Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 1 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:00:00 ÖÖ]


Muallim - Öğretmen - Peygamber Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 08:54:03 ÖÖ]


Dar Günlerin Adamı Hz. Osman Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:18:19 ÖÖ]


İhlas ve Samimiyet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:13:16 ÖÖ]


Zekat İslam’ın Köprüsüdür Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 11:09:53 ÖÖ]


Kurtuluş İslâm’dadır Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:58:52 ÖÖ]


Tevhid ve İstikâmet Gönderen: KOYLU
[Aralık 20, 2024, 10:55:38 ÖÖ]