Edebin - Ahlakın - Dinimizdeki Yeri
Dînimiz, baştan sona edeptir. Edep, kulun kendisini Cenâb-ı Hakk’ın irâdesine tâbi kılması, güzel ahlâklı olmasıdır.
“Edeb”, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak, hayâ, nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Bir hadîs-i şerîfte, “Evlâdınızı edepli, terbiyeli yetiştirin” buyurulmuştur.
Dînimiz, baştan sona edeptir. Edep, kulun kendisini Cenâb-ı Hakk’ın irâdesine tâbi kılması, güzel ahlâklı olmasıdır. Hadîs-i şerîfte, “Sizin en iyiniz, ahlâkı en güzel olandır” buyuruldu.
Yine “Edeb”, haddini bilmek, sınırı aşmamak demektir. Dînimiz, herkesin sınırını bildirmektedir. Her hususta, dînimiz ne emrediyorsa, onu öğrenip, ona göre hareket eden, haddini bilmiş, sınırı aşmamış olur. Mesela âilede, iş yerinde, cemiyette/toplumda herkesin bir sınırı vardır.
Bütün sıkıntı ve geçimsizlikler, hep haddi aşmaktan kaynaklanmaktadır. Herkes haddini bilip, sınırı aşmazsa, mesela, evin erkeği de, hanımı da, kendi sınırlarını bilip ona göre hareket ederlerse, o ev cennet gibi olur. O zaman ne kavga, ne geçimsizlik, ne de savaş olur. Dünya, güllük-gülistânlık olur. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Hayâ, baştan başa hayırdır.” [Müslim]
“Allahü teâlâdan hayâ edin! Allah’tan hayâ eden, kötü düşünceden uzak durur, midesine girenleri kontrol eder, ölümü hâtırlar.” [Tirmizî]
“Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayâsız değildir.” [Tirmizî]
“Her dînin bir ahlâkı vardır. İslâmiyet’in ahlâkı da hayâdır.” [İbn-i Mâce]
“Hayâsız olan hep kötülük eder.” [İbn-i Mâce]
“Hayâ îmândandır. Hayâsızın, îmânı yok demektir.” [İbn-i Hibbân]
“Hayâ ile îmân bir aradadır. Biri giderse, öteki de durmaz.” [Hâkim]
“Hayâ insan olsaydı, sâlih biri; fuhuş insan olsaydı, kötü biri olurdu.” [Taberânî]
“İnsan, sâlih iki komşusundan utandığı gibi, gece-gündüz kendisiyle berâber olan, yanındaki iki melekten de utanmalıdır.” [Beyhekî]
“Hayâsız olan, emânete hıyânet eder, hâin olur, merhamet duygusu kalmaz, dînden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur.” [Deylemî]
“Hayâsızın dîni olmaz ve hayâsız kişi Cennete giremez.” [Deylemî]
Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh), “Hayâsız insan, halk içinde çıplak oturan kimse gibidir” buyurdu.
Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) de, “Edep, ilimden önce gelir” buyurdu. Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, hayâsından Resûlullahın huzûrunda çok yavaş konuşurdu.
Ebû Saîd Hudrî hazretleri, “Resûlullahın hayâsı, bâkire İslâm kızlarının hayâsından çoktu” buyurmuştur. Peygamber Efendimiz, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı olsun diye, mübârek bacağını dikip oturmazdı.
Abdullah İbn-i Mübârek hazretleri, “Bütün ilimleri bilenin, eğer edebinde noksânlık varsa, onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam. Fakat edepli bir kimse ile görüşemesem üzülürüm” buyurmuştur.
Her zaman her yerde edepli, hayâlı olmaya çalışmalıdır. Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “Hayâsızlık, insanı küfre düşürür.” Hayâ, bir binâyı tutan direk gibidir. Direksiz binânın durması kolay olmadığı gibi, hayâsız kimsenin de îmânını muhâfaza etmesi zordur.
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı