Dört Önemli Tavsiye
Bu ayı, âhıreti kazanmak için bir fırsat bilip, bu ayda elden geldiği kadar ibâdet etmeli, Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır.
Peygamber Efendimiz, Şâban ayının son günü îrâd buyurduğu bir hutbesinde: “Bu ayda, bir oruçluya iftâr vermenin büyük sevâbı”nı anlatınca, Eshâb-ı kirâm: “Yâ Resûlallah! Her birimiz, bir oruçluyu doyuracak kadar zengin değiliz. Biz, bu büyük sevâptan mahrûm mu kalacağız?” diye suâl etmişlerdir.
O, Eshâbına şöyle cevap vermiştir:
“Bir hurma ile iftâr verene de, yalnız su ile oruç açtırana da, biraz süt ikrâm edene de bu sevap verilecektir. Bu ay, öyle bir aydır ki, ilk günleri rahmet, ortası afv ve mağfiret ve sonu Cehennemden âzâd olmaktır. Bu ayda, emri altında olanların [yâni işçilerin, me'mûrların, askerlerin ve talebenin] vazîfesini hafîfletenleri [meselâ patronları, âmirleri, kumandanları ve müdürleri] Allahü teâlâ affedip, Cehennem ateşinden kurtarır.”
Peygamber Efendimiz, hutbesine devâmla şöyle buyurmuştur:
“Bu ayda, şu dört şeyi çok yapınız! Bunun ikisini, Allahü teâlâ çok sever. Bunlar, Kelîme-i şehâdet söylemek ve istiğfâr etmektir. Diğer ikisini de, zâten her zaman yapmanız lâzımdır.
Bunlar da, Allahü teâlâdan Cenneti istemek ve Cehennem ateşinden O'na sığınmaktır. Bu ayda, bir oruçluya su veren bir kimse, kıyâmet günü susuz kalmayacaktır.”
Oruç tutmak, biz ümmet-i Muhammed’e, Peygamber Efendimizin hicretinden 18 ay sonra, Şabân ayının 10. günü, Bedir gazâsından da bir ay önce farz oldu.
Bakara sûresinin 183. âyet-i kerimesinde: “Ey îmân edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı; umulur ki takvâ ehli olursunuz” buyurulmuştur.
İslâmın 5 şartından dördüncüsü, mübârek Ramazân ayında; akıllı, bülûğa ermiş, erkek ve kadın her Müslümânın her gün oruç tutmasıdır.
Bu ayı, âhıreti kazanmak için bir fırsat bilip, bu ayda elden geldiği kadar ibâdet etmeli, Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır.
Tabîî ki, her şeyden önce, i'tikâdı düzeltmelidir. Ehl-i Sünnet âlimlerinin bildirdikleri i'tikâdı öğrenmek ve buna göre inanmak lâzımdır. İ'tikâd düzgün olmazsa, tutulan oruçların, yapılan diğer ibâdetlerin bir fâidesi olmaz. Çünkü, i'tikâdı bozuk olanların, muhakkak Cehenneme gidecekleri hadîs-i şerîfte bildirilmiştir. Bunun için, Ehl-i Sünnet âlimlerinin yazdıkları “İlmihâl” kitaplarını alıp okumalı, doğru îmânı, harâm ve helâl olan şeyleri öğrenmeli, bütün ibâdetleri bunlara göre yapmaya çalışmalı, harâmlardan da sakınmalıdır. Kıymetli zamanlarda bu bilgileri okumak, öğrenmek, nâfile namazdan ve diğer bütün nâfile ibâdetlerden çok daha kıymetlidir.
Husûsen bu ayda, Allahü teâlânın gazabına sebep olabilecek bütün kötülüklerden, harâmlardan sakınmak, îmân, ibâdet bilgilerini, harâmları öğrenmek, kul haklarından sakınmak, varsa helâlleşmek, günâhlardan tevbe etmek lâzımdır.
Allahü teâlâ, şartlarına uygun yapılan tevbeleri kabûl edeceğini va'detmiştir. Böyle mübârek ayları, gün ve geceleri fırsat bilip, çok çok tevbe-istiğfâr etmeli, affedilmek için, Cenâb-ı Hakk’a yalvarmalıdır.
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.