Namaz Hangi Özürle Kazâya Bırakılabilir
Bir özür ile kaçırılmış namaz ile özürsüz, kasten terk edilmiş namazın hükmü aynı değildir...
Bir namaz, diğer mezhepleri taklîd sûretiyle cem edilerek kılınma imkânı dahi yoksa, ancak şu özürlerle kazâya bırakılabilir:
Savaşta, düşmân karşısında oturarak ve kıbleden başka tarafa dönerek bile namaz kılamazsa; seferde olduğu esnâda, sel, yırtıcı hayvan, eşkıyâ, anarşist gibi bir tehlike varsa; namazı oturarak veya hayvân üzerinde îmâ ile de kılmak mümkün değilse; annenin veya çocuğunun telef olacağı zaman ebenin ve âcil ameliyâtlarda doktorun müdâhalesi esnâsında kazâya bırakmak ve uyku, unutmak gibi özürlerden biriyle namazı fevt etmek [kaçırmak] günâh olmaz. (Alâeddîn el-Haskefî, ed-Dürrül-Muhtâr)
Bütün fıkıh kitaplarında, fâite, yani kaçırılmış namaz deniyor. Çünkü, bir Müslümân namazlarını amden, bile bile, göz göre göre terk etmez. Ancak yukarıda bildirilen özürlerden biri ile kaçırabilir. Bu bakımdan kaçırılan namaz sayısı az olur. Bugün insanların terk edilmiş namaz sayıları çoktur. Bir özür ile kaçırılmış namaz ile özürsüz, kasten terk edilmiş namazın hükmü aynı değildir. Namazları, yukarıda bildirilen bir özürle fevt ederek kazâya bırakmak günâh olmadığı için, bunların kazâlarını, sünnetleri ve diğer nafileleri kılacak kadar geciktirmek de günâh olmaz. Uyumak, unutmak gibi bir özürle kılınamayan yani fevt edilen [kaçırılan] namazların hükmü şöyledir:
Reddül-muhtâr, Halebî, Tahtâvî ve Hindiyye gibi kıymetli eserlerde buyuruluyor ki: Fâite [fevt olmuş, yani bir özürle kaçırılmış] namazların kazâlarını acele kılmak lâzımdır. Fevt olmuş namazların kazâlarını kılmak, nâfile kılmaktan evlâ ise de, hadîs-i şerîfle övülmüş olan beş vaktin sünnetlerini, Duhâ, Tesbîh, Tehıyyetül-mescid, Evvâbîn gibi nâfile namazları kılmak, kazâ kılmaktan evlâdır. Yanî kazâ kılacak kadar geciktirmek günâh olmaz.
Terk edilmiş namazın hükmü ise şöyledir:
Büyük âlim İbn-i Nüceym’e soruldu ki, kazâ namazı olan kimse, sünnetleri kılarken kazâya niyet ederek kılsa, sünnetleri terk etmiş olur mu?
Cevâbında, “Sünnetleri terk etmiş olmaz, çünkü o vakit içinde farzdan başka, [nâfile olsun, kazâ olsun] herhangi bir namaz kılınınca, sünnet de yerine getirilmiş olur” buyurdu. [İbn-i Nüceym, Nevâdir-i fıkhiyye fi mezhebil-eimmetil-Hanefiyye s. 36]
Beş vakit namazın sünneti demek, Resûlullahın kıldığı namaz demektir. Bu namazlara sünnet ismi sonradan verilmiştir. Resûlullah, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız “Allah rızâsı için namaz kılmaya” derdi. “Sünnet kılmaya” diye niyet etmezdi. Her vakit içinde böyle kılınan her namaz, sünnet ismi verilen namaz olur. (Reddül- muhtâr, Uyûnül-besâir, Halebî)
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.