İhlâsın Önemi Hakkında
“Amellerin kabul olması ihlâsa, yâni bütün işleri yalnız Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için yapmağa bağlıdır.”
Dünkü makâlemizde, bir nebze, “İhlâs”tan bahsetmeye çalıştık; bugün de, bu konuda, birkaç kelime daha arz edelim...
Cüneyd-i Bağdâdî (rahmetullahi aleyh) hazretlerine "İhlâsı kimden öğrendiniz?" diye sorduklarında; "Mekke-i mükerremede bulunuyordum. Bir berber gördüm. Ona, "Allah rızâsı için benim saçlarımı düzeltebilir misin?" dedim.
Berber "Elbette" dedi. O sırada, mevki sâhibi birini tıraş etmekte idi. Hemen onun tıraşını bırakıp; "Efendi, kalk. Bir kimse Allah için bir şey istediği zaman, bütün işler durur, derhâl ona bakılır" dedi.
Sonra berber koltuğuna beni oturtup tıraş etti. Sonra da bana bir mikdâr altın verip; "İhtiyaçların için lâzım olur, onlara harcarsın" dedi.
Ben bu hâle çok hayret edip elime geçecek ilk parayı kendisine hediye etmeye niyet ettim... Az bir zaman sonra, bana Basra'dan bir kese altın gönderdiler. Hemen götürüp o keseyi ona verince, sebebini sordu. Ben de niyyetimi açıkladım.
Bunun üzerine bana, "Sen, 'Allah rızâsı için beni tıraş et' dedin. Ben de o niyyetle seni tıraş ettim. Şimdi bunları alırsam, niyyetimde bir değişme olmasından korkarım" dedi...
Büyük velîlerden Ebû Ali Dekkâk (rahmetullahi aleyh) ise buyurdu ki:
"İhlâs, insanların teveccüh, alâka göstermelerinden sakınıp ameli yalnız Allah için yapmaktır. Sıdk ise; nefsi, yaptığı ameli beğenmekten temizlemektir. Bunun için ihlâs sâhibi muhlislerde riyâ, gösteriş; sıdk sâhibi olan sâdıklarda da ucub (amelini güzel görmek) hâli bulunmaz." Bu vesîleyle, onun bir sözünü daha nakledelim:
"Sıdk; insanlara karşı, olduğun gibi görünmen veya onlara karşı, göründüğün gibi olmandır."
Tanınmış büyük evliyâdan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (rahmetullahi aleyh), bütün işleri ihlâs ile, sâdece Allahü teâlânın rızâsı için yapmak lâzım olduğunu, bir misâl ile şöyle izâh etmiştir:
"Nîşâbûr’lu bir ilim talebesi ile bir tâcir yol arkadaşı oldular. Talebe çok fakîr olduğundan, ayakkabısı yoktu. Yalın ayak yürürken, o tâcir ona bir çift ayakkabı verdi. Sonra tâcir, talebeye ikide bir;
-Ey talebe! Yolun düzgün yerinden yürü... Sivri taşlara basma... Ayaklarını sürüme... Dikenli yerlerden gitme… Ayakkabıyı eskitme... diye tenbîh ediyordu.
Bu tenbîhler talebeyi usandırdı. Sonunda talebe dayanamayıp ayakkabıları çıkardı, tâcirin önüne bıraktı ve;
-Ben senelerce yalın ayak seyâhat ederim. Kimse bana bunun için herhangi bir şart koşmuyordu. Şimdi senin verdiğin bu ayakkabılar için sana mahkûm olamam, dedi.
İşte burada olduğu gibi, yapılan hayır-hasenât karşılıksız olmalı, Allahü teâlânın rızâsı için yapılmalıdır. Ancak böyle olursa makbûl olur...”
“Amellerin kabul olması ihlâsa, yâni bütün işleri yalnız Allahü teâlânın rızâsına, sevgisine kavuşmak için yapmağa bağlıdır.” (İmâm-ı Rabbânî)
“Gazâ ordusu, duâ ordusunun yardımına muhtaçtır. İhlâs ile yapılan duâ muhakkak kabul olur.” (Ebû Saîd Muhammed Hadîmî)
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.