İyi Bir İnsan Olmak İçin
"Bütün vaazların özü ve nasîhatlerin en kıymetlisi, Allah adamları ile buluşmak, onlarla birlikte bulunmaktır."
Mukaddes dînimiz İslâmiyette ana hedef: İyi fert, iyi âile, iyi cemiyet meydâna getirmektir. 6 Ülül-azm Peygamber, 313 Resûl ve 124.000 civârındaki Nebînin hedefi de insân-ı kâmil meydâna getirmektir. 100’ü “Suhuf=Sahîfeler, formalar, risâleler, küçük kitapçıklar” 4’ü büyük olmak üzere 104 kitâbın ana gâyesi de budur.
Hepimizin bildiği gibi, insanlar cemiyet hâlinde yaşamak mecbûriyetindedirler. Bu cemiyetin en küçük birimi de âiledir. Bu bakımdan âile, toplumun temel taşıdır.
Bilindiği üzere âile, insanların doğup büyüdükleri, yetişip geliştikleri ve terbiye gördükleri topluluktur. Bu yuva, cemiyetin küçük-büyük fertlerinin olgunlaştıkları, bir hayât okuludur. Âile içerisinde her ferd, birbirinin bilgi ve tecrübesinden faydalanır. Bu faydalanma bir ömür boyu devam eder.
Malûmdur ki, çocuklar, Allahü teâlâya inanmayı, Peygamber sevgisini, büyüklere hürmeti, küçüklere şefkati, vatan-memleket aşkını, devlete-millete hizmeti, “Ezân” ve “Bayrak”a saygıyı, gelenek ve göreneklerini hep âilede öğrenirler.
İnsanlar, Allah’ın ve Peygamberlerinin emir ve yasaklarına uydukları müddetçe, huzurlu ve rahat bir hayat yaşamışlar, birbirlerini sevip-saymışlardır.
Emirlere ve yasaklara uymadıklarında ise, huzursuz olmuşlar, rahatları bozulmuş; ahlâksızlık, zulüm ve haksızlık bütün cemiyeti sarmıştır.
Peygamber Efendimizin vârisleri durumunda olan tasavvuf büyükleri de fertlere, âilelere ve bütün cemiyete; Allahü teâlânın ve Resûlullah Efendimizin sevgisini, güzel ahlâkı, yardımlaşma duygularını vermişler, bütün topluma hareket ve canlılık kazandırmışlardır. Her türlü sınıf ve imtiyâz farkını reddederek, sultânla çobanı, İslâm kardeşliği şuuru içinde eritmişlerdir. Tabîî biz, burada hakîkî tasavvuf büyüklerini kastediyoruz.
Cemiyetler, hakîkî tasavvuf büyüklerinin sohbet ve nasîhatlerinden nasiplerini aldıklarında, en huzurlu zamanlarını yaşamışlardır. İnsanlar, kötülüklerden ve bunalımlardan uzak durup, insanlığı ve medenîliği öğrenmişlerdir.
Büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Mektûbât-ı şerîfesinin 213. mektûbunda buyuruyor ki:
"Bütün vaazların özü ve nasîhatlerin en kıymetlisi, Allah adamları ile buluşmak, onlarla birlikte bulunmaktır."
Demek ki bir Allah adamını tanımak çok kıymetlidir. Nasıl ki Eshâb-ı kirâm, Peygamber Efendimize kavuşmakla Eshâb-ı kirâm oldular ve çok kıymetlendiler. Bir Allah adamını tanıyan, seven ve sayan, Allahü teâlânın sevgili bir kulunun yolunu, izini takip eden kimse de, Eshâb-ı kirâmın kavuştuğu gibi, büyük nimete ve devlete kavuşur.
Bir kişi, Allahü teâlânın sevdiği ve seçtiği büyükleri inkâr etmediği, onlar hakkında şüphe etmediği ve yollarından gittiği müddetçe, çok büyük nimetlere kavuşur.
Netîce olarak: İyi bir insan, kâmil bir Müslümân olmak için, evvelâ, doğru bir itikâda sâhip olmak, yanî Ehl-i Sünnet itikâdında olmak lâzım. İkinci olarak da, fıkhî bilgilere vâkıf olup onlarla amel etmek gerekir.
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.