Peygamber Efendimiz Tebliğ Vazifesine Nasıl Başladı
Resûlullah Efendimiz (aleyhisselâm), “Müddessir sûresi”nin nâzil olmasıyla, insanları İslâm dînine davete başlamıştı...
Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm “Ümmî” olup, herhangi bir kitap okumamış, yazı yazmamış ve hiçbir kimseden ders görmemişti. Mekke'de doğup büyümüş, belli kimseler arasında yetişmişti; müşrikler kendisini öz oğulları gibi yakînen tanırlardı.
İlk vahyin gelmesiyle, Peygamberlik vazîfesini îfâya başlayan Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz, İslâm'ı teblîğe yirmi üç sene devâm etti..
Peygamber Efendimize (aleyhisselâm), ilk vahyin gelmesinden sonra, ilk îmân eden Hazret-i Hadîce vâlidemizdir... Hazret-i Hadîce (radıyallahü anhâ) annemizden sonra, yetişkinlerden ilk Müslümân olan, Resûlullah Efendimizin yakın arkadaşlarından Hazret-i Ebû Bekir Efendimizdir (radıyallahü anh).
Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm), bir gün Hazret-i Hadîce vâlidemizle namaz kılarlarken, Hazret-i Alî (radıyallahü anh), onları gördü. O zaman on yaşında idi. Namazdan sonra Resûlullah'ın huzûruna gelerek "Ya Resûlallah! Bana İslâm'ı öğret" dedi ve o da Müslümân oldu...
Kur'ân-ı kerîm, 22 sene 2 ay 22 gün gibi bir zamanda vahyedilip tamamlanmıştır.
Resûlullah Efendimiz (aleyhisselâm), “Müddessir sûresi”nin nâzil olmasıyla, insanları İslâm dînine da’vete başlamıştı. Bu da’veti gizli yapıyordu. Bir müddet sonra da "Yakın akrabânı Allahü teâlânın azâbı ile korkutarak, onları hak dîne çağır" (Şuarâ sûresi, 214) meâlindeki âyet-i kerîme nâzil oldu.
Bunun üzerine Peygamberimiz Muhammed (aleyhisselâm), akrabâsını dîne davet etmek için amcaoğlu Hazret-i Ali'yi (radıyallahü anh) gönderdi ve hepsini amcası Ebû Tâlib'in evine çağırdı.
Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm), sözlerine şöyle başladı:
"Ey Abdülmuttalib oğulları! Vallahi, Arablar içinde benim size getirdiğim, dünyâ ve âhiretiniz için hayırlı olan şeyden (yani bu dînden) daha üstününü ve daha hayırlısını kavmine getirmiş bir kimse yoktur... Ben sizi, dile kolay gelen, mîzânda ağır basan iki kelimeyi söylemeye davet ediyorum. O da "Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim O'nun kulu ve Resûlü olduğuma şehâdet etmenizdir... Allahü teâlâ, bana, sizi buna davet etmemi emretti. O hâlde, hanginiz benim bu davetimi kabûl eder ve bu yolda yardımcım olur?"
Kimseden ses çıkmadı, başlarını önlerine eğdiler. Peygamber Efendimiz (aleyhisselâm), bu sözlerini üç defa tekrârladı. Her söyleyişinde, Hazret-i Alî (radıyallahü anh) ayağa kalkıyordu. Üçüncü defasında "Ya Resûlallah! Her ne kadar ben, bunların yaşça en küçüğü isem de, sana ben yardımcı olurum" dedi. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz, Hazret-i Ali'nin elinden tuttu. Diğerleri hayret içinde dağıldılar...
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı..