Zekât malın Bereketini Artırır
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki:
“Zekât vermeyen bir toplum, rahmetten, iyilikten mahrum kalır. Hayvanlar da olmasa, hiç rahmet görmezlerdi.”
Kur’ân-ı kerîmde, birçok yerde zekât namazla beraber zikrediliyor. “Namazı kılın, zekâtı verin” buyuruluyor. Tevbe, 60; Mü’minûn, 4 gibi âyetlerde de zekâttan bahis var. Zekât vermeyene, Allah lanet eder. Kıtlıklara maruz kalır, temiz malını kirletmiş olur, o mal telef olur. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Allahü teâlâ, malınızın temizlenip güzelleşmesi için zekâtı farz kıldı.” [Hâkim]
“Hastayı sadakayla, malı zekâtla koruyun.” [Deylemî]
“Zekâtı verilmeyen mallar, karada, denizde telef olur.” [Taberânî]
“Zekât vermeyen bir toplum, rahmetten, iyilikten mahrum kalır. Hayvanlar da olmasa, hiç rahmet görmezlerdi.” [Taberânî]
“En fazîletli ibâdet namaz, sonra zekâttır.” [Taberânî]
Resûlullah Efendimiz, “Zekâtı verilmeyen mallar, ejderha olup sahibinin boynuna sarılır” buyurup şu meâldeki âyet-i kerîmeyi okudu:
“Hak teâlânın ihsân ettiği malın zekâtını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar. Hâlbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar. O mallar Cehennemde azap aleti olacak, (yılan şeklinde boyunlarına sarılıp baştan ayağa kadar onları sokacaktır.)” [Âl-i İmrân, 180]
Bu acı azaplardan kurtulmak için, malların zekâtını, tarla mahsullerinin, sebze ve meyvenin uşrunu vermek şarttır. Zekât kırkta bir, uşur onda bir verilir.
Kur’ân-ı kerîmde, “Malı, parayı biriktirip zekâtını vermeyene çok acı azâbı müjdele! Zekâtı verilmeyen mal, para, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sâhibinin alnına, böğrüne, sırtına mühür gibi basılacaktır” buyuruldu. (Tevbe, 34-35)
“Zenginlerin zekâtı fakîrlere kâfî gelmeseydi, Allahü teâlâ fakîrlerin rızkını, başka yollardan verirdi. Aç kalan fakîr varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir.” [El-Askerî]
(Zekât, nisâba mâlik olmayıp çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ, böyle fakîrleri milletin içinde, kırkta bir oranında yaratmıştır. Eli-ayağı tutup da çalışabilenlerin zekât istemeleri harâmdır.
İstemediği hâlde kendisine zekât verilirse, alması günâh olmaz.)
Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümânın da zekât vermesi gerekir. Zekât vermemek ve borcunu ödememek harâmdır. Din kitaplarında, “Harâm işleyenin, harâm yiyenin duâsı kabul olmaz” ve “Farz borcu olanın nâfileleri kabul olmaz” buyuruluyor.
Zekât vermeyen zengin, binlerce fakîrin hakkını gasbetmiş olduğu için ve Allahü teâlânın emrini yapmadığı için, bunun hiçbir hayrâtı, hasenâtı kabul olmuyor. İmkânı varken borcunu ödemeyen de, böyle haklar altında kalmaktadır.
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı.