BÖBREK TAŞI VE BESLENME
Kendisi veya yakınları arasında böbrek taşı nedeniyle rahatsızlık yaşamayan neredeyse yok gibidir. Böbrek ve idrar yolları taşları, ülkemiz gibi orta kuşakta yer alan diğer ülkelerde de yaygın olarak görülmektedir. Ülkemizde toplumun yaklaşık olarak %14-20 arasındaki bir bölümü böbrek taşlarından etkilenmektedir.
Böbrek taşı denince tek tip taştan bahsetmiyoruz. Maalesef birçok taş çeşidi var ve birbirinden farklı mekanizmaları kullanarak taşa neden oluyorlar. Taş çeşitlerinin belli başlıları; kalsiyum içeren taşlar (kalsiyum oksalat, kalsiyum fosfat ), ürik asit taşları, enfeksiyon kaynaklı taşlar (magnezyum amonyum fosfat gibi), çeşitli ilaçlar nedeniyle oluşan taşlar (HIV tedavisinde kullanılan indinavir gibi), sistin taşıdır. Sistin taşları, genetik olarak bir amino asit taşıma bozukluğuna bağlı olarak sistinin idrarda aşırı atılması sonucu oluşur. Ürik asit taşları da yine bir genetik bozukluğa bağlı olarak enzim eksikliğinden kaynaklanabileceği gibi, aşırı hayvansal protein alımına bağlı olarak idrarda fazla ürik asit oluşmasına bağlı olarak da ortaya çıkabilir.
Kalsiyum içeren taşlar röntgen filmlerinde direkt görülmesine rağmen, ürik asit ve sistin gibi organik kaynaklı taşlar daha silik görünür, bazen görülemez. Bunlar ancak tomografi çekilerek tespit edilebilir. Ultrasonografide ise böbrek taşları daha kolay görülebilirken, idrar yoluna düşmüş taşları görmek zor hatta bazen imkansız olabilmektedir.
Böbrek taşı oluşmasının genetik nedenleri olduğu gibi bir ölçüde bize bağlı olan çevresel nedenleri de vardır. Bunlar arasında değiştirebileceğimiz faktörler çoğunluktadır. Yeterli miktarda su içmek veya sıvı almak, taş oluşum riskini azaltır. Taşa neden olabilecek kristaller böbrek ve idrar yolunda oluşsa bile sıvı alımı yeterli olduğunda bu kristaller vücuttan atılarak taş oluşmadan bunlardan kurtulmak mümkün olabilmektedir. Bir insanın ortalama günde 1,5 litre su içmesi gerekir. Havaların sıcak olduğu yaz günlerinde soluma ile ve terleme ile de sıvı kaybı yaşadığımızdan, su içme miktarını arttırmamız gerekir. Yazın yaklaşık olarak 2,5 litre kadar su içmemiz gerekir. Böbrek taşı sorunu yaşayan bir insana biz günde 2 litre idrar çıkaracak kadar sıvı almasını öneririz ki tekrar taş oluşmasını en aza indirebilelim.
Böbrek Taşlarının Kimyasal Analizi Şart
Taşların oluşması sırasında idrarımızın asitlik derecesini belirleyen pH derecesi de önemlidir. Ürik asit, kalsiyum ve sistin gibi belli başlı taşların çoğu düşük pH (6,5) derecelerinde kristalleşir ve taşa neden olurlar. Kalsiyum fosfat ve enfeksiyon taşları ise yüksek pH (7) derecelerinde oluşabilir. Taşımızın cinsini biliyorsak, buna göre önlem almamız mümkündür. Düşürülmüş veya ameliyatla çıkarılmış bir böbrek veya idrar yolu taşımız varsa bunun kimyasal veya mineral analizinin yapılması mümkündür. Hastanelerimizin çoğunda kimyasal analiz yapılabilir ancak en doğru analizi, maden tetkik arama enstitüsü (MTA) yapmaktadır. Taşları kargo ile bu merkeze göndererek sonucunu alabiliyoruz ve buna göre tedbirlerimizi belirleyebiliyoruz. Basit bir idrar pH ölçümü ile de taşın cinsi hakkında ön fikir elde edebiliyoruz. Ancak tek bir analiz çoğu zaman yeterli olmuyor ve gün içinde birkaç defa idrar tahlili yapmak daha doğru sonuca ulaşmamızı sağlayabiliyor. Örneğin pH 5 çıktığında taş röntgen filminde görülmüyorsa bunun organik kaynaklı ürik asit veya sistin olabileceğini düşünüyoruz. pH 7.5 çıktığında ise enfeksiyon taşı veya kalsiyum fosfat taşı olabileceğini düşünüyoruz. Bu pH derecesini değiştirmek mümkün olduğundan, taş hastalarını buna göre yönlendirebiliyoruz.
Düzenli Sıvı Tüketimi Önemli
Portakal ve limon gibi narenciye ürünleri, içlerindeki sitrat nedeniyle idrar pH derecesini arttırabiliyorlar. Bu nedenle düşük pH (asit) derecesine sahip idrarı olanları günde 1-2 bardak portakal suyu içmeleri yönünde uyarıyoruz. Limon suyunun buna katkısı biraz tartışmalı olduğu için daha çok portakalı öneriyorum. Ayrıca idrar pH derecesini arttırabilen potasyum sitrat içeren ilaçlar da mevcut. Bunların düzenli ve sürekli olarak günde üç kez ikişer adet gibi yüksek dozlarda alınması gerektiğinden bazen uyum sağlamak zor olabiliyor.
Kalsiyum taşları en fazla görülen taş tipidir. Bunların ortaya çıkmasında birçok farklı mekanizma rol oynayabilir. Bağırsak hastalıkları, parathormon yüksekliğine neden olabilen çeşitli hastalıklar, kemik erimesi, D vitamini eksikliği gibi. Bunların tedavisi ile taşın önlenmesi mümkün olabilse de süreç çoğu zaman zor ve zahmetlidir. Bu nedenle, kendimizi değiştirebileceğimiz faktörlere yoğunlaşmak daha uygun olur. Bolca su içmek, dengeli beslenmek, aşırı miktarda kalsiyum içeren gıdalar tüketmekten kaçınmak, idrar pH derecesini ayarlamak, sürekli yeşil yapraklı sebze yememek, fındık, fıstık çekirdek gibi çerezlerden biraz uzak durmak faydalı olur. Ancak süt, yoğurt veya peynir gibi kalsiyum içeren gıdaları kısıtlamak doğru olmaz çünkü bu kez oksalat serbest kalır ve farklı taş tipleri ortaya çıkabilir. Önemli olan aşırıya kaçmadan dengeli biçimde beslenmektir.
Sistin taşı olanlar ise genetik olarak bir bozukluğa sahiptirler ve bunu değiştirmek halen mümkün değildir. İdrarda atılan sistini kristalleşmeden koruyan bazı ilaçlar vardır. İdrar pH derecesi bunlarda çok düşük olduğundan, idrarı alkali hale getirmek de önemli bir korunma yoludur.
Özetleyecek olursak, böbrek taşı olanların günde 2 litre idrar çıkaracak kadar su içmeleri, protein ve sebzeleri dengeli tüketmeleri, idrar pH derecesini ayarlamaları, asit idrarı olanların alkali sular, portakal suyu veya sitrat içeren gıda veya ilaçlardan tüketmeleri, kalsiyum içeren gıdaları kısıtlamamaları önerilir. Genel olarak hareketsiz kalmak, her yere arabayla gitmek, az su içmek, aşırı protein almak ve kilolu olmak, taş oluşumu açısından risk oluşturan durumlardır. Bu durumlardan kaçınmak da çoğu zaman elimizdedir.
Bilinen en yoğun ağrılardan birine neden olan böbrek taşı ağrısından kaçınabilmek için, taş oluşumuna zemin hazırlayan durumlardan uzak durmak gerekir. Spor yapmak, bol su içmek, dengeli beslenmek ve idrarımızın pH derecesini kontrol etmek bizi taş ağrısından koruyabilir. Eğer böbrek taşı nedeniyle bir sorun yaşadıysanız, daha fazla bilgi almak ve kendinizi kontrol ettirmek için bir üroloji uzmanına gitmenizde yarar var. Hepinize sağlıklı ve taşsız, mutlu günler dilerim.
Doçent Doktor Ferhat Ateş.