Dinimiz ve Sağlıklı Beslenme
Sağlıklı beslenmemiz konusunda gerekli olan en hassas uyarılar, Peygamberimizin tavsiye ve uygulamalarıyla düzene sokulmuştur.
Yiyip içmek için yaşamamalı yaşamak için yiyip içmeli vecizesinde ifadesini bulduğu gibi helal ve temiz olan şeylerden yiyip içeceğiz israf ve pislikten uzak duracağız ölçüyü kaçırmayacağız dünyaya yiyip içmek için gelmişiz gibi davranmayacağız.
Sofraya oturmadan önce ellerimizi yıkayacağız bu güzel alışkanlığımız sayesinde gün boyu ellerimize bulaşmış olan ağız yoluyla vücudumuza bulaşabilecek birçok mikrobik enfeksiyon hastalıklarına karşı aynı zamanda kendimizi korumuş olacağız.
Besmele ile başlayıp sağ elimizle yiyip içeceğiz peygamberimiz emri gereği sol elimizi yiyip içmede kullanmayacağız önümüzden yiyeceğiz. Çok sıcak ve soğuk yememeye çalışacağız bir hadislerinde peygamberimiz “Sizlere yemeği soğutarak yemenizi tavsiye ederim. Çünkü soğuk yemek faydalıdır bereketlidir. Bilmiş olunuz ki fevkalade sıcak yemekte fayda ve bereket yoktur.” buyurmuşlardır. Bugün gelmiş olduğumuz noktada aşırı sıcak çay tüketiminin yemek borusu(özefagus) kanseri için bir risk faktörü olduğunu bilmekteyiz. Yine çağımızın hastalığı olarak bilinen gastroözofajial reflü hastalığında (görh)mideden boğaza doğru yanma hissi, göğüs ağrısı, ağza acı ve ekşi su gelme, aşırı geğirme gibi yemek borusunu direk ilgilendiren ve ses kısıklığı, öksürük, astım, sinüzit… gibi endirekt semptomlarda seyreden hastalıkların meydana gelmesinde kolaylaştırıcı faktörlerden biri olduğunu bilmekteyiz. Ağzımız kapalı olarak çiğneyeceğiz ve yutacağız.
Acıkmadan yemeğe oturmamalı ve tam doymadan sofradan kalkmalıyız. Yemekden hemen sonra ağır egzersiz yapmamalıyız. Özellikle akşamları bol kalorili, yağlı karbonhidratlı gıdaları tüketmemeliyiz, yemekle yatmak arasında üç dört saatlik bir mesafe bulunmalı. Gece geç saatlerde genellikle istirahat halinde olduğumuzdan yediğimiz gıdaların sindirimi de daha zor olmakta ve bu halimizde uyuduğumuzda GÖRH semptomları daha fazla görülmekte ayrıca gün boyu vücudumuzdaki bütün sistemlerimiz dinlenmeye ihtiyacı varken gece geç yediğimizden dolayı kan dolaşımı gastrointestinal sistemde yoğunlaşmakta ve diğer organlarımız yeterli, dinlenememektedir. Bu durumda sabahları yorgun halsiz kalktığımız gibi reflüye bağlı ağız kokusu ağzımızda tatsızlık acılık gibi şikâyetlerle karşılaşabiliriz.
Yemekte ölçüyü kaçırmamalıyız. Peygamberimizin insanoğlunun tıka basa doldurduğu kaplardan en kötüsünün midesi olduğunu hatırlatır, belini doğrultacak birkaç lokma insanoğluna yeter. Mutlak yemesi gerekirse midesinin üçte birini yemesi için üçte birini içmek için üçte birini nefes için ayırsın buyurmuşlardır.
Yine hadislerinde “Birçok hastalığın gerçek sebebi çok yemektir.” ve “Allah’a en sevgili olanınız az yiyeniniz, vücut bakımından hafif olanınız.” buyurmuşlardır.
Hz Âişe’den rivayet edilen bir Hadis-i Şerif’te “Bu ümmetin Rasûlullah’tan sonra ilk ortaya çıkardıkları bid’at doyasıya yemektir. Karınlarını tıka basa dolduran topluluğun bedenleri şişmanlar, kalpleri zayıflar ve şehvetleri de onlara galip gelir.” buyruluyor.
İbn-i Ömer’den rivayet edilen başka bir Hadis-i Şerif’te adamın biri peygamberimizin huzurunda “Çok yemekten dolayı geğirmiş” bunun üzerine Rasûlullah “Geğirmeni bizden uzak tut. Kıyamet gününde insanların en çok açlık içinde olanları dünyada en çok tok olanlardır.” buyurmuştur. Yine Peygamberimiz (s.a.v) “Müslüman bir midesiyle yer, kâfir ve münafık ise yedi midesiyle yer.” diye buyurmuştur.
Yine başka bir Hadis-i Şeriflerinde “Sizden biriniz sol eliyle yemesin ve içmesin çünkü şeytan sol eliyle yer ve içer.” buyurmuşlardır.
Suyu tek bir nefeste içmek ve su kabına üflemek uygun görülmemiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Suyu develerin içtiği gibi tek bir nefeste içmeyiniz ancak iki veya üç nefeste oturarak içiniz. Bir şey içeceğiniz zaman ‘Bismillah’ diyerek Allah Teala’nın adını anınız Ağzınızı kaptan kaldırdığınız zaman Allah’a hamd ediniz (elhamdülillah deyiniz).”
Günümüz tıbbında toplum sağlığını ilgilendiren hastalıkların başında gelen hastalıklara bağlı ölüm sebepleri gözden geçirildiğinde ilk sırayı koroner arter hastalığı (KAH) almaktadır Yapılan prevalans çalışmaları sonucu yakın gelecekte her üç kişiden birinin koroner arter hastalığı, her dört kişiden birinin kansere bağlı ölümler olacağını ortaya koymaktadır. (KAH: Kalp damarlarının iç yüzeyini oluşturan endotel hücrelerinde aşırı yağlanmaya bağlı plaklar oluşması ve sonunda damar lümeninde tıkayıcı hastalıklar oluşması)
KAH oluşumunda katkıda bulunan risk faktörleri:
Kan basıncı yüksekliği, kolesterol yüksekliği, diyabet şeker hastalığı, obezite (aşırı kilo ) sigara içmek, az egzersiz yapmak, ileri yaş genetik yatkınlık gibi sebepleri sayabiliriz Bu risk faktörlerinden kolesterol yüksekliği, şeker hastalığı, obezitenin en önemli sebebi aşırı ve düzensiz beslenmeye bağlıdır.
Aşırı yemek yeme ve düzensiz beslenme sonucu saymayacağımız kadar hastalıklar bizleri karşı karşıya bırakmaktadır. Bir kez aşırı kolesterol yüksekliğine bağlı aterosikleroz geliştiğinde başımızdan ayağımıza kadar bütün organlarımız etkilenir. Gözümüzle ilgili retunopati, beyindeki damardan etkilenmesi sonucunda inme dediğimiz felç durumları, kalp damarları tıkanması sonu enfarktüs, böbrek damarlarının etkilenmesinin sonucu nefropati ve sonunda böbrek yetmezliği, bacak damarları tıkanması sonucunda kangrene kadar gidebilecek tıkayıcı hastalıklar, sindirim sistemleri damar tıkanıkları sonunda sindirim bozuklukları oluşabilmektedir.
Yine aşırı beslenme sonucu hazımsızlık gastroözefajial reflü hastalığı, BM, hipertansiyon, bazı kanser türleri ve… bu gibi hastalıklara maruz kalabiliriz.
Midenin fazlaca doldurulması sadece onun değil tüm sindirim sistemine ve vücut organlarının zorlanması anlamına gelir.
Günümüzde yemek yemede hem miktar hem de çeşit olarak ölçüyü kaçırmış bulunmaktayız. Kuran’ı Kerim’de, “Ey Adem oğulları!… Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” buyrulmuştur. (El’Araf 7/31)
Yemeği azaltmadaki faydalar; beden sıhhatli, hafıza kuvvetli olur, kalp ve zekâ safi berrak olur, geçim sıkıntısı azalır, kanaat etmek daha kolay olur, unutkanlık olmaz, abdestli kalmak kolaylaşır.
Çok iyi devamlı tok kalmak; kalp katılığı ve nefsanî arzulara karşı zayıflık ve günah işlemeye meyil artar.
Anlayış bilgi azlığı, haramlara ve şüpheli şeylere düşme tehlikesi artar. Kalbi ve bedeni meşgul eder.
“Sıhhat ve afiyet üzere olmak yüce Allah’ın kuluna vermiş olduğu en büyük nimetlerden biridir.” Çünkü sağlıklı olmayan insan istediği gibi hareket edemez, Allah’ın emirlerini de gereği gibi yerine getiremez.
İnsan bu nimete karşı şükretmeli ve kıymetini bilmelidir. Zira sağlık, yüce Allah’ın Müslümanlıktan sonra kişiye vermiş olduğu en büyük nimetlerdendir. Davut (a.s) bir sözünde “Sağlık gizli bir hazinedir. Bir saatlik üzüntü, insanı bir sene yaşamış gibi yıpratır. Dostlardan ayrı olmak ise kişiyi hasta eder.” der.
İnsanoğlu bütün dünya nimetlerinden ancak İlahî bir nimet olan sıhhat vasıtası ile istifade etmiş olur. Ahiretin kazanılması da yine sağlıkla olacaktır. Zira “kulluk” görevini yerine getirmek için, sıhhat lüzumludur. 46 sene dünyaya hükmeden Kanuni Sultan Süleyman;
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi”
Beyti ile “En büyük devlet ve nimet sağlıktır.” küpesini kulağımıza takmış oluyor. Peygamberimiz (s.a.v); “Beş şey gelmeden beş şeyin kıymetini biliniz buyurur. Bunlar;
Ölüm gelmeden önce hayatın,
Hastalık gelmeden önce sağlığın
Yoğunluk yokken vaktin
Yaşlılık gelmeden önce gençliğin
Fakirlik gelip çatmadan varlığın
Nasıl birer büyük nimet olduğunun bilinmesidir.”
Peygamberimiz “Ey insanlar! Şüphesiz ki dünyada insanlara iman ve sağlıktan daha kıymetli bir şey verilmemiştir.” Böyle olunca Yüce Allah’tan bunları isteyiniz buyurmuşlardır.
Tüm yaratılanlar içerisinde seçilmiş her şeyin ona hizmet ettiği, onunla önem ve anlam kazandığı, Allah’ın eşsiz sanat eseri, Ahsen-i takvim üzerine yaratılan eşyanın isim ve hikmetleri kendisine öğretilen İNSANI; değerli kılacak ilkeleri öğreten ise yaratılan tüm insanlar arasında seçilen peygamberlerdir.
Tüm sorular cevabını Peygamberi kabul etmekle bulunur. “Ey İnsan! Seni yaratıp düzgün ve dengeli kılan seni istediği şekilde birleştiren, ihsanı bol olan Rabbine karşı seni aldatan nedir?” (İnfitar 6/8)
Şimdi düşünelim, Kur’an ve peygamberimizin sünnetleri yaşansa, hükümleri uygulansa, daha huzurlu daha sağlıklı nesiller oluşmaz mı?
Ey kendisine rahmet edilen! Ey Allah’a itaatle secde Rahman’a vararak miraca yükselen insan! Dön aslına! Sığın Rabbine! Bu izzete, erdeme, sağlığa, sonsuz saadete er.
Dr. Mehmet Sarı.