SEZARYEN Mİ, NORMAL DOĞUM MU
Dünya üzerinde en sık yapılan ameliyatlardan olmasına rağmen sezaryen hala riskli ameliyatlardan birisi olarak kabul edilir. Ancak annenin veya bebeğin hayatını tehlikeye sokacak herhangi bir durumda doğum sezaryenle gerçekleştirilmelidir. Sezaryen ameliyat oranları hızla artmakta ve gün geçtikçe endikasyonlar genişletilmektedir.
Bazı durumlarda gerçekten normal doğum mümkün olamaz ve bu durumlarda sezaryen yapılır. Ancak anne ve bebek sağlığı için en sağlıklı ve doğal olanın normal doğum olduğu artık dünyada yaygın olarak kabul görmektedir. Bu nedenle zorunlu olmadıkça sezaryen yapılmaması ve normal doğum oranlarının ülkemizde arttırılması önerilmektedir. Çeşitli sebepleri bulunmakla beraber son yıllarda sezaryen oranları oldukça yükseldi. Ancak gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizde de normal doğum oranlarını arttırmak için çalışmalar başlatılmıştır.
İstatistikler ABD'de bütün doğumların yüzde 30'unun, İngiltere'de yüzde 20-25'inin, İskandinav ülkelerinde ise yüzde 15-20'sinin sezaryenle gerçekleştirildiğini göstermektedir. Biz de ise durum biraz daha vahim. Özellikle bazı özel merkezlerde doğumların yüzde 80-90'a yakını sezaryenle yapılmaktadır.
Tüm stres ve yoruculuğuna rağmen 24 yıldır keyif alarak yaptığım bu meslekte hastalarımın “Normal doğum yapabilecek miyim?” türünden soruları ile sıkça karşılaşmaktayım. Öncelikli olarak hasta, hekimine güven duymalıdır. Doğum esnasında doktorun öneri ve talimatları dikkate alındığında genellikle doğum sorunsuz olur. Özel durumlarda sezaryene başvurulmalı ama her iki konuda da ısrarcı olunmamalıdır.
Gebelik takibini yapan doktor 37. haftada muayene ve ultrasonografi ile doğumun normal mi yoksa sezaryen mi olacağı konusunda bir öngörüde bulunabilir. Sonuçlar normal ise beklemeye geçilir. Çünkü gebelik 40 hafta sürer ve 10-15 gün kadar uzayabilir. Doğum sezaryen olarak planlanıyorsa bile sancılarla salgılanmış oksitosin hormonunun etkisi ile süt oluşumu ve bebek-anne arasındaki bağ daha güçlü olduğu için doğum sancıları başlayana kadar beklemek mühimdir.
Şimdi kendi kendimize sorabiliriz: Kadın açısından hangisi daha sağlıklı, daha az ağrılı, daha az iz bırakıyor? Bebek için hangisi daha sağlıklı?
Normal doğum yapma şansı olan kadın için bunun daha sağlıklı olduğu aşikar. Her ne kadar günümüzde kullanılan sezaryen tekniği oldukça güvenli olsa da anesteziye ve cerrahiye bağlı riskler yine de bulunmaktadır. Bunun yanında normal doğum yapamayacak bir anne adayını normal doğuma zorlamak da anne ve bebek hayatını ciddi tehlikelere sokabilir.
Sık sorulan sorulardan biri de “Hangi doğum daha az ağrılı olmaktadır?” Bunu cevaplamak zor. Kimine göre dayanılabilir olan ağrılar kimine tarifi imkansız sancı olarak tanımlanabilir. Ülkemizde sezaryeni lüks olarak tanımlayanlar olduğu gibi normal doğumu parasızların doğum şekli diye adlandıranlar da var. Gerçekte bu düşünceler doğruluktan tamamen uzak, patolojik düşüncelerdir. Dünyaya sizin vasıtanızla gelecek bir canlı için azıcık zorluk çekmeye değmez mi?
Peki hangi durumlarda sezaryen yapıyoruz?
En sık sezaryen sebepleri, daha önce sezaryen ameliyatı geçirmiş olmak ve distosidir(bebek ve annenin doğum kanalı arasında uyumsuzluk). Bunlardan başka makat doğumlar, bebeğin eşinin doğum kanalını tam olarak kapattığı durumlar, çok iri ( > 4500 gr.) veya çok küçük bebekler, geçirilmiş rahim ameliyatları (myomektomi gibi), bebek kalp atışlarının bozulması, ilerlemeyen eylem, kordon sarkması, bebeğin eşinin zamanından önce ayrılması, aktif HSV (herpes), HPV (kondilom), HIV (Aids) enfeksiyonları, doğum kanalının kemik yapısında belirgin bozukluk olan durumlar ve doğum kanalını kapatan kitlelerin varlığı, kordon sarkması, daha önceden vajinal ön arka onarım geçirmiş hastalar ve hipertansif gebede doğumun kısa sürede sonlanması isteniyorsa sezaryen doğum yapılmalıdır.
Peki isteğe bağlı sezaryen yapılabilir mi? Aslında bu sorunun pek çok etik, sosyal ve kanuni çelişkileri mevcuttur. Hasta kendi kendine sezaryen kararını verebilecek yeterli donanımda mı? Eğer hasta kendi isteğiyle sezaryen olursa sezaryene bağlı bir sorun çıktığında, bunun sorumlusu kimdir? Bu hususta bir de operasyonun mali yükü mevcuttur elbette ki. Başlıktaki sorunun hala kesin bir cevabı olmadığı çok aşikardır. Ancak her iki doğum şeklinin de kendince riskleri mevcuttur. Aslında dünyaya gözlerini yeni açmak üzere olan bebek ve anne için doğum şeklini belirlerken; sezaryenin veya normal doğumun avantaj ve dezavantajları göz önünde bulundurularak doktor ve ailenin beraber karar vermesi gerekir.
İlk gebeliklerde 10-12 saat, 2 ve üzerinde doğum yapmış olanlarda 4-6 saatte doğum gerçekleşir. Hastaneye başvurmak için düzenli ağrıların gelmesi, suyun gelmesi, nişan dediğimiz lekelenme belirtilerinden birisinin olması gerekir.
Rahim ağzı açıklığı 10 cm’e ulaşıp bebeğin başı aşağı inince hastaya ıkınması söylenir. Ağrı aralarında düzenli nefes alarak dinlenilmelidir. Bu sırada yırtık ve sarkma olmasın diye bebeğin başının çıktığı yere ufak bir kesi yapılabilir. Epizyotomi denilen bu yöntem yapılması zorunlu bir işlem değildir. Ama aşırı kilo almış annelerde, iri bebeklerde, doğuma hazırlık yapmamış annelerde gerekebilir.
Normal Doğumun Faydaları:
Anne bebek arasındaki duygusal iletişim daha çabuk kurulur.
Sıkışıp büzüşen akciğerler solunuma hazır hale gelir.
Anne hızla normal hayatına dönebilir.
Ağrılarla salgılanan oksitosin hormon uyarısı ile sütün daha erken gelmesi sağlanır.
Anestezi ve cerrahinin komplikasyonlarından uzak kalınmış olur.
Normal Doğumun Komplikasyonları
İri bebek veya annenin yanlış hareketi ile omuz kırıklıkları oluşabilir.
Annenin az ıkınması ile bebek doğum kanalında fazla beklemesin, oksijensiz kalmasın diye kullanılan vakumlar zarar verebilir.
Uzun süren ıkınma ve sık doğumlarla idrar kesesinde sarkma, idrar kaçırma,
Makat yırtıkları, dışkısını tutamama,
Vajinal genişleme nedeniyle cinsel sorunlar,
Sürenin uzamasına bağlı psikolojik sorunlar.
Bu ürkütücü problemler NADİREN ortaya çıkmaktadır.
Sezaryenin Komplikasyonları:
Normal hayata dönüş daha geç, hastanede kalış süresi daha fazla, kan kaybı daha fazla olmaktadır. Üçten fazla sezaryen sakıncalı olabilmektedir. Süt gelmesi geç, ameliyat sonrası yapışıklık riski yüksek ve dikişlerde iltihaplanma ihtimali fazladır. Anestezi problemleri özellikle sigara içenlerde ve üst solunum yolları enfeksiyonu olanlarda sıktır. Operasyon sonrası damar tıkanıklığı riski, yeni doğanın geçici takipnesi dediğimiz bebeğin akciğerlerinde sıvı kalmasına bağlı solunum problemleri sık olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her normal başlayan doğum normal sonuçlanamayabilir. Acil sezaryen şartları hazır olmalıdır. Hastalarda aniden doğum başlarsa doktora ulaşamama, trafik vs. sıkıntı yaratabilmektedir. Ağrı çekmek istemeyen uygun hastalara epidural anestezi uygulanabilir. İri bir bebek çatıları uygun hastadan doğabilir, ancak küçük bir bebek annenin kemik yapısı uygun değilse doğmayabilir. Bunun gerçek testi doğum eyleminin kendisidir. Bebeğin boynuna kordon dolanması anormal bir olay değildir. Ancak dikkatli olunmalıdır.
Ülkemizde son yıllarda “Doğumuna saygı duyulan bebekler geleceğimizdir” sloganı ile başlayan, birçok merkezde sayıları hızla artan doğuma hazırlık kurslarına katılmak çok önemlidir. Bu kurslarda eğitim alan gebeler doğuma korkuyla değil coşkuyla yaklaşmaktadır. En son kursta eğitim verdiğim gebelerden birisi bir an önce bu öğrendiklerimi uygulamak için doğum yapmak istiyorum dedi. Unutmamamız gereken bir şey var ki, bu sizin doğumunuz değil bebeğinizin doğumudur.
Doğum korkusu nedeni ile sezaryen yapılmamalıdır. Doğum korkusu olana gebelik sırasında psikolojik destek önerilebilir. Doğum sonrası perine kaslarının çalışması için egzersiz önerilebilir.
Her şeye rağmen annelik dünyanın en güzel olayı ve bu duruma yardımcı olan Kadın Doğum Uzmanları olarak şanslı insanlar olduğumuza inanıyorum. Cennetten kokusuyla gelen yavrularımızı huzurlu doğumla kucaklamanızı temenni ediyorum.
Op. Dr. Havva Pars Ağargün.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı - Tüp Bebek.