KUR’AN VE SÜNNETE GÖRE HELÂL VE HARAM GIDALAR
1) Kur’an’ın Gıdalarda Helâl-Haram Kriteri:
Helâlı ve haramı belirleme yalnız Allah ve Peygamber’inin yetkisindedir. Diğer insanlara böyle bir yetki verilmemiş, hatta buna kalkışanlar şu âyetle uyarılmıştır: “Siz dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak, “Şu helâldir, bu haramdır!” demeyin. Aksi halde Allah’a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah’a karşı yalan uyduranlar ise kurtuluşa eremezler.” (Nahl, 16/116; bk. 136, 138-140)
Kur’an ve sünnette hükümlerin konulması “menfaatin celbi ve mazarratın def’i (yarar sağlama ve zararı önleme)” ilkesine dayanır. Yüce Allah birçok âyette dünyayı, yer altı ve yerüstü zenginlikleriyle insanın emir ve tasarrufuna verdiğini, hayvanları ve bitki örtüsünü insan için yarattığını bildirmiştir. Kur’an’da et, süt ya da gücünden yararlanılacak hayvanlardan, kuş türlerinden ve deniz avının helâl kılındığından söz edilir.
Eşyada aslolan mubahlıktır. Bu yüzden Kur’an ve sünnette sadece yenilmesi, içilmesi veya kullanılması caiz görülmeyen şeyler belirtilir, bunların dışında kalan şeylerin meşru olduğu bildirilir.
Kur’an-ı Kerim’de yenilmesi yasaklanan hayvan ve hayvansal gıdalar ikisi Mekke’de, ikisi Medine döneminde inen dört âyette sayılmış olup bunlar; ölü hayvan, domuz eti, kan ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvandan ibarettir. (En’âm, 6/145; Nahl, 16/115; Bakara, 2/172-173) Bu konuda son inen ayette şöyle buyurulur:
“Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş, boğularak veya vurularak yahut yukarıdan yuvarlanarak ölmüş ya da (başka bir hayvan tarafından) süsülmüş veya canavar tarafından parçalanmış -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- hayvanla, dikili taşlar üzerinde boğazlananlar ve fal okları ile kısmet aramanız size haram kılınmıştır. Bunlar itâat sınırı dışına çıkmaktır…”(Mâide, 5/3)
Hayvan kesilirken besmele çekilmesi, av hayvanı ise avlanma kurallarına uyulması gerekir.
Hanefilere göre besmele kasten terk edilmediği sürece Müslüman veya ehl-i kitaptan birisinin keseceği hayvanın eti yenir. Hanefiler bu konuda Allah’ın adı zikredilerek kesilecek hayvan etinin yenilmesini bildiren âyetlere ve Hz. Peygamber’in her önemli işe besmele ile başlanmasını bildiren hadis ve uygulamalarına dayanırlar.
İmam Şâfiî’ye göre ise her önemli işte olduğu gibi hayvan keserken de besmele çekilmesi sünnet veya müstehap olmakla birlikte, besmele terk edilse bile Müslüman veya ehl-i kitaptan birisinin keseceği hayvanın eti yenir. (Dârekutnî, IV, 295; Serahsî, Mebsût, XI, 238. Dârekutnî’de, hadisin râvîsi Mervan b. Sâlim’in zayıf olduğunu belirtir. Ayrıca aynı hadis İbn Abbas’ın sözü olarak da zikredilir)
Hz. Aişe şöyle demiştir: “Bedeviler bize et getirirlerdi. Biz onların besmele çekip çekmediklerini bilmezdik. Hz. Peygamber, ‘Siz yerken besmele çekin ve yeyin.’ buyurdu.” Eğer hayvan kesilirken besmele çekmek şart olsaydı, Hz. Peygamber durumları bilinmeyen bedevilerin getirdiği etin yenilmesini emretmezdi.” (Serahsî, age, XI, 238)
2) Kur’an’daki Yasağın Sünnetle Genişletilmesi:
Kur’an-ı Kerim’de helâl kelimesi ile ifade edilen mubahlığın ölçüsü şöyle belirlenir:“Sana kendileri için nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: Bütün iyi ve temiz şeyler (tayyibât) size helâl kılınmıştır.” (Mâide, 5/4) Bununla birlikte Hz. Peygamber’e de helâl ve haramı açıklama ve gerektiğinde bunlara ilâve yapma yetkisi tanınmıştır. “O peygamber onlara iyiliği emreder, kötülükten meneder, onlara temiz olan şeyleri (tayyibât) helâl, pis olan şeyleri (habâis) de haram kılar.” (A’râf, 7/157)
Hz. Peygamber’in, kendisine verilen bu yetkiyi, “temiz olan gıda maddelerinin yenmesi, pis ve zararlı olanların ise yasaklanması” ölçüleri içinde kullandığında şüphe yoktur.
Hadis-i şerifte şöyle buyurulur:
“Allah’ın Rasûlü, köpek dişi olan yırtıcı hayvanları ve tırnaklı yırtıcı kuşları yemeyi yasakladı.” (Müslim, Sayd, 15, 16; Ebû Dâvûd, At’ime, 32; Tirmizî, Sayd, 9, 11)Hadiste belirtilen özelliği taşıyan domuz, kurt, ayı, aslan, kaplan, pars, sincap, samur, maymun, sansar, sırtlan, fil, kedi, köpek, tilki gibi kara hayvanları ile kartal, akbaba, şahin, atmaca, çaylak karga, yarasa gibi kuşların yenmesi “habâis” kapsamında görülerek haram sayılmıştır. Bunun dışında kalan fare, yılan, akrep, kurbağa, kaplumbağa gibi hayvanlar da “yaratılış bakımından iğrenç ve insana tiksinti vermeleri” yüzünden haram veya mekruh kapsamında görülmüştür.
Sonuç olarak Ebû Hanîfe, Şâfiî ile Ahmed İbn Hanbel’e ve İmam Mâlik’in sağlam görüşüne göre, hadislerde nitelikleri belirlenen bu gibi hayvanların etlerini yemek caiz değildir. İmam Mâlik’in ikinci görüşüne göre ise, yukarıdaki hadis haramlık değil kerâhet bildirir. (Mâlik, Muvatta’, Sayd, 10-12) Nitekim Hz. Peygamber’e Meymûne’nin evinde keler (çöl kertenkelesi) eti ikram edilmiş, ancak “Bizim oralarda bu et pek sevilmez.” diyerek Allah’ın Rasûlü yememiş, Halid b. Velîd’in önüne çekerek yemesine de karşı çıkmamıştır. (Buhârî, Zebâih, 33. bk. Helal ve haramlar için bk. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, Erkam Yayını, s. 813-834) Bu uygulama ayet ve hadislerde açıklık bulunmayan hayvan etleri konusunda mahalli örfün de etkili olduğunu gösteriyor.
3) Deniz Hayvanlarında Helâl-Haram Kriteri:
Deniz hayvanları da insanın yararlanması için yaratılmıştır. Kur’an-ı Kerim’de: “Size deniz avı helâl kılındı.” (Mâide, 5/96) buyurulur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:“Bizim için iki ölü ve iki kan helâl kılındı. Ölüler; çekirge ve balık. Kanlar da karaciğer ve dalaktır.” (İbn Mâce, Sayd, 9, At’ıme, 31; A. İbn Hanbel, II, 97)
Hanefiler yukarıdaki âyet ve hadise dayanarak, suda yaşayan hayvanlardan sadece balık çeşidine girenlerin caiz olduğu görüşündedirler.
Hanefiler dışındaki üç mezhebe göre yukarıdaki âyette bir sınır getirilmediği için denizde yaşayabilen her hayvanın eti yenebilir. Diğer yandan Hz. Peygamber, “Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir.” (Ebû Dâvûd, Tahâre, 41; Tirmizî, Tahâre, 52)buyurmuştur. Ancak bazıları su domuzunu ve su köpeğini istisna ederek, diğerlerinin helâl olduğunu söylemişlerdir. Bu konuda şöyle bir kıyas da yapılmıştır: Deniz hayvanlarında kan mevcut değildir. Haram kılınmış olan ise ancak kandır. Bu yüzden deniz hayvanlarının hepsi tıpkı balık gibidir.
4) Kur’an’la Yasaklanan Bitkisel Ürün: Şarap
Kesin içki yasağı bildiren âyette şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan uzak durun ki, kurtuluşa eresiniz.” (Mâide, 5/90)
İçki yasağı için âyet ve hadislerde kullanılan “hamr” sözcüğü Ebû Hanîfe ve onun görüşünde olan kimi sahabe ve tâbiî fakihlerine göre yalnız yaş üzümden yapılan içkinin adı olup, Kur’an nassı ile “li aynihî haram” olan budur.
Hanefiler dışındaki üç fıkıh mezhebine göre ise içildiği zaman kişiyi sarhoş eden bütün içecekler hamr (şarap) hükmündedir. Bunların azı da çoğu da haramdır. Çünkü Hz. Peygamber, “Sarhoşluk veren şeyin çoğu ve azı haramdır.” (Ebû Dâvûd, Eşribe, 5; Tirmizî, Eşribe, 3; Nesâî, Eşribe, 25; İbn Mâce, Eşribe, 10) buyurmuştur.
Günümüzde alkollü içki ve uyuşturucular pek çok bitki ve meyvelerden elde edilir olmuş, haşhaş, esrar, kokain gibi sıvı ya da katı olanları bulunmuştur. Adı ne olursa olsun; yenildiği, içildiği, damara zerk edildiği veya dumanı çekildiği zaman sarhoşluk veren yani iskâr niteliği bulunan her madde çoğunluk fakihlerce doğrudan, Ebû Hanîfe’ye göre ise şaraba (hamr) kıyas yapılarak içki hükmünde ve yasak kapsamındadır.
5) Kimyasal Değişimin Gıdalara Etkisi (İstihâle ve Tagayyür):
İstihale; hayvansal veya bitkisel bir ürünün bir halden başka bir hale geçmesi, tagayyür de nitelik değiştirmesi demektir. Böyle bir değişim sonunda daha önce pis olan bir madde temiz hale dönüşebilir. Bunun sonucunda haramlık da kalkmış olur. Örnek: Şarap sirkeye dönse, misk ahusunun kanı miske dönse bunlar temizlenmiş olur. Yine pis bir toprak altüst edilmekle, pis bir zeytinyağı da sabun haline getirilmekle temiz hale gelir.
Laboratuar ortamının bulunmadığı müctehid imamlar döneminde, tecrübeye dayanarak verilen değişim örneklerinin günümüz kimya tahlilleri ile de kontrol edilmesi gerekir. O dönemde maddelerin daha çok “renk, koku ve tat” değişikliği dikkate alınarak nitelik değiştirip değiştirmediği anlaşılmaya çalışılmıştır.
6) Gıdalardaki Katkı Maddeleri ve Zararları:
Katkı maddesi deyince; normalde gıdanın besleyici unsurlarından olmadıkları halde, gıda üretiminde teknolojik işlemlere yardımcı olma, bozulmayı önleme, dayanıklılığı arttırma, besleyici değeri koruma, renk, görünüş ve lezzet gibi duyusal özellikleri düzeltme ve koruma gibi değişik amaçlarla besinlere katılan maddeler akla gelir.
İnsanlarda doğumsal anomaliye yol açan maddelerin bir kısmı gıdaların içinde yapı taşı olarak bulunur. Kafein, metil ksantin ve metil glioksal bunlardandır. Diğer bazı maddeler ise gıdalara bilerek katılırlar. Nitrikler gibi. Doğumsal anomaliye yol açan maddelerin hemen hepsi aynı zamanda kanser yapıcı etkiye de sahiptir. Bazı katkı maddeleri de insan vücudunda alerji meydana getirirler. Astım, kurdeşen, saman nezlesi bunlar arasındadır. Yine bu katkı maddeleri insan bünyesi için toksik-zehirli, kanser yapıcı, hatta nesilleri bozucu etkiye sahip olabilirler. (Hasan Doğruyol, Gıdalardaki Katkı Maddeleri ve Zararları, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul 2007, s. 1-3)
7) Özel Katkı Maddeleri:
a) Peynir mayası: Sütü pıhtılaştırıp peynir haline getirmek için kullanılan bir enzimdir. Bu maya geviş getiren hayvan buzağılarının dördüncü midelerinden (şirden) elde edilir. (Doğruyol, age, 49) Günümüzde bu mayalar dana, domuz, piliç gibi hayvanlardan elde edilmektedir. Domuz mayası çok ucuza mal edildiği için çoğunlukla dana mayasına karıştırılarak kullanılır.
b) Kimyasal mayalar: Genetik mühendisliği, buzağı genlerine konakçı mikroplar aşılayarak kimyasal kaynaklı mayalar elde etmişlerdir. Bugün için batı ülkelerinde peynir üretimi için kullanılan mayaların yarısını bu çeşit enzimler oluşturmaktadır.
c) Jelâtin (E441): Hayvanların deri, kemik, kıkırdak, bağ dokusu gibi kısımlarının uzun süre kaynatılması, asit ve kireçle muamele edilmesi sonucunda elde edilen şeffaf ve yumuşak bir maddedir.
Jelâtin sığır, domuz, balık ve kümes hayvanları gibi omurgalıların Kollagen’inden elde edilen bir protein türüdür. Gıda ve ilaç üretiminde ve sanayide birçok kullanım alanı vardır. En çok kullanıldığı alan jöleler ve jelâtinli şekerlemelerdir. Ayrıca hazır gıdalarda sabitleştirici, kıvam arttırıcı olarak kullanıldığı gibi, dondurma, reçel, krem peynir ve margarinlerde yapı elemanı olarak kullanılır. Jelâtin, elma suyu benzeri meyve sularını ve sirkeleri berraklaştırmak için de kullanılır. (Doğruyol, age, s. 57-59)
Jelâtin ve benzeri gıda katkı maddelerinin İslâm’a göre eti yenen hayvansal ürünlerden üretilmesi yoluna gidilmelidir. Günümüzde Müslüman ve Yahudilerin tüketimine sunulmak üzere uygun hayvanlar ve balıktan üretilmiş jelâtinler de bulunur.
Sonuç olarak günümüzde özellikle peynir mayası ve jelâtin gibi domuzdan da elde edilebilen katkı maddelerinin güneşte kurutulma, tuzun içinde uzun süre bekletme, güneşte kurutulup öğütülme, jelâtinde olduğu gibi uzun süre ateşte kaynatılma gibi üretilme şekilleri dikkate alınarak kimyasal bir değişime uğrayıp uğramadığı laboratuar kontrolü ile tespit edilmelidir. Böyle bir tespit sonucunda, insan sağlığına zararlı bir unsur bulunmasa bile, insanların inanç konusundaki duyarlılıkları dikkate alınarak eti yenen ve usulüne göre kesilen hayvanlardan elde edilen katkı maddeleri tercih edilmeli, bunların üretilmesi ve içeriklerinin etiketlerinde gösterilerek satışa sunulması sağlanmalıdır.
Hamdi Döndüren.