Ahiret saadetine kavuşmak için
"Ey kıymetli oğlum! Ebedi olan ahiret saadetine kavuşturacak sebeplere yapışmayı niçin yarına bırakıyorsun?"
Büyük İslam âlimi İmam-ı Rabbani hazretleri, sevdiklerinden birine, aslında hepimize yazdığı Mektubat kitabının birinci cilt, 96. mektubunda özetle şöyle buyuruyor:
Ey kıymetli oğlum! Bugün, her istediğini kolayca yapabilecek bir hâldesin. Gençliğin, sıhhatin, gücün, kuvvetin, malın ve rahatlığın bir arada bulunduğu bir zamandasın. Saadet-i ebediyyeye, ebedi olan ahiret saadetine kavuşturacak sebeplere yapışmayı, yarar işleri yapmayı, niçin yarına bırakıyorsun? İnsan ömrünün en iyi zamanı olan gençlik günlerinde, işlerin en iyisi ve faydalısı olan, sahibin, Yaradan'ın emirlerini yapmaya, Ona ibadet etmeye çalışmalı, İslamiyet’in yasak ettiği haramlardan, şüphelilerden sakınmalıdır.
Beş vakit namazı Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadında olan imamın arkasında kılmayı elden kaçırmamalıdır. Nisap miktarı ticaret malı olan Müslümanların, bir sene sonra zekât vermeleri emrolunmuştur.
Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu, kullarına çok acıdığı için, yirmi dört saat içinde ibadete, yalnız beş vakit ayırmış, ticaret eşyasından ve çayırda otlayan dört ayaklı hayvanlardan, tam veya yaklaşık olarak ancak, kırkta birini fakirlere vermeyi emir buyurmuştur. Birkaç şeyi haram edip, çok şeyi mubah etmiş, izin vermiştir.
O hâlde, yirmi dört saatte bir saat tutmayan bir zamanı, Allahü teâlânın emrini yapmak için ayırmamak ve zengin olup da, malın kırkta birini Müslümanların fakirlerine vermemek ve sayılamayacak kadar çok olan, mubahları bırakıp da, haram ve şüpheli olana uzanmak, ne büyük inat, ne derece insafsızlık olur.
Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, insan ve cin şeytanlarının saldırdığı bir zamandır. Böyle bir çağda yapılan az bir amele pek çok sevap verilir. İhtiyarlıkta dünya zevkleri azalıp, güç kuvvet gidip, arzulara kavuşmak imkânı ve ümitleri kalmadığı zamanda, pişmanlıktan, âh etmekten başka bir şey olmaz. Çok kimselere bu pişmanlık zamanı da, nasip olmaz. Bu pişmanlık da tövbe demektir ve yine büyük bir nimettir. Çokları bu günlere kavuşamaz. İnsan ve cin şeytanları, bugün, Allahü teâlânın affını, merhametini ileri sürerek aldatmakta, ibadetleri yaptırmayıp, günahlara sürüklemektedir.
Hâlbuki, iyi bilmeli ki, bu dünya, imtihan yeridir. Bunun için, burada [dünyada] dostlarla düşmanları karıştırmışlar, hepsine merhamet etmişlerdir. O gün [kıyamet günü], yalnız dostlara merhamet olunacak, düşmanlara hiç acınmayacaktır. Evet, Müslümanların, zerre kadar imanı olanların hepsi sonunda hattâ, çok zaman Cehennemde kaldıktan sonra bile, merhamete kavuşacaktır. Fakat rahmete kavuşabilmek için, ölürken iman ile gitmek şarttır. Hâlbuki, günahları işlemekle kalb kararınca ve Allahü teâlânın emirlerine ve haramlarına ehemmiyet verilmeyince, son nefeste iman nuru sönmeden nasıl geçebilir?
Allahü teâlâ hepimizi beğendiği işleri yapmaya kavuştursun!
Salim Köklü.