* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Halisane Yapılan Dua Kaza ve Belayı Defeder  (Okunma sayısı 152 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Halisane Yapılan Dua Kaza ve Belayı Defeder
« : Eylül 05, 2020, 07:42:12 ÖÖ »
Halisane Yapılan Dua Kaza ve Belayı Defeder

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Dua müminin silahı, dinin direğidir” ve “Dua ibadetin özüdür. Dua yetmiş türlü kazayı önler. Ömrün bereketini artırır.”
 
Dua, Allahü tealaya yalvararak muradını istemektir. Allahü teala, dua eden Müslümanı sever. Dua, gelmiş olan dertleri belaları giderir. Gelecek olanların da gelmesine mani olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Dua müminin silahı, dinin direğidir” ve “Dua ibadetin özüdür. Dua yetmiş türlü kazayı önler. Ömrün bereketini artırır.”

İslam âlimlerinin ve evliyanın büyüklerinden İmam-ı Rabbanî hazretleri de “Dua, kazayı belayı defeder.” buyurmuştur. Duanın belayı önlemesi de kaza ve kaderdendir. Takdirde dua varsa elbette yapılır. Allahü teala, her şeyi sebep ile yaratmaktadır. Zararları, dertleri defetmek için ve faydalı şeyleri vermek için de, dua etmeyi sebep kılmıştır.

Dua, halis niyet ve halis kalp ile şartlarına uygun yapılmalıdır.

Abbasiler zamanında Horasan ilinin Abdullah bin Tahir adında adil bir valisi vardı. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamışlardı. Hırsızlardan biri kaçmıştı. Hiratlı bir demirci, Nişâpur’a gitmişti. Bir zaman sonra, evine dönerken, onu kaçan hırsız zannedip yakaladılar. Hırsızlarla beraber, Vali’ye çıkardılar. Vali “hepsini hapsedin!” dedi. Demirci, hapishanede abdest alıp namaz kıldı. "Ya Rabbi! Günahım olmadığını, ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan, ancak sen kurtarırsın. Ya Rabbi! Beni kurtar!" diye dua etti. Vali o gece, rüyada, dört kuvvetli kimsenin gelip, tahtını, tersine çevirecekleri vakit uyandı. Hemen abdest alıp, iki rekat namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar, aynı rüyayı gördü ve uyandı. Kendisinde, bir mazlumun ahı bulunduğunu anladı.

Hemen o gece, hapishane müdürünü çağırıp “Bir mazlum kalmış mı?” dedi. Müdür “Bunu bilemem. Yalnız, biri namaz kılıp, çok dua ediyor.

Gözyaşları döküyor” deyince, onu getirtti. Hâlini sorup anladı. Özür dileyip “Hakkını helal et ve bin gümüş hediyemi kabul et ve herhangi bir arzun olunca bana gel!” diye rica etti. Demirci “Hakkımı helal ettim ve hediyeni kabul ettim. Fakat işimi, dileğimi senden istemeye gelemem” dedi. Niçin, deyince “Çünkü benim gibi bir fakir için, senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çeviren sahibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına götürmem kulluğa yakışır mı? Namazlardan sonra ettiğim dualarla, beni nice sıkıntıdan kurtardı. Nice muradıma kavuşturdu. Nasıl olur da, başkasına sığınırım? Rabbim, nihâyeti olmayan rahmet hazinesinin kapısını açmış, sonsuz ihsan sofrasını, herkese yaymış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de, vermedi? İstemesini bilmezsen alamazsın. Huzuruna edeple çıkmazsan, rahmetine kavuşamazsın.

Salim Köklü.