Ebedî Kurtuluş Yolu
“İnsanı saadet-i ebediyyeye [sonsuz mutluluğa] kavuşturacak tek bir yol vardır. O da, Resûlullahın izinde bulunmaktır.”
İslamiyet’i bildiren kitaplar pek çoktur. Bunların içinde Büyük âlim ve veli İmam-ı Rabbani hazretlerinin üç cilt Mektubat’ı ve ondan sonra oğlu Muhammed Masum hazretlerinin yine üç cild Mektubat kitabı çok kıymetlidir. Bu altı cilt Mektubat’ta, çok kıymetli bilgiler ve mühim nasihatler bulunmaktadır. Muhammed Masum-i Fârûkî Serhendî “kuddise sirruh” hazretlerinin Mektubat’ının [Mektubat-ı Masumiyye] 2. cilt 110. Mektubunda, bir Müslümana hayatı boyunca ölçü olacak çok önemli nasihatler vardır. Özetle şöyledir:
İslâm âlimlerinden Cüneyd-i Bağdâdî “kuddise sirruh” buyurdu ki: "İnsanı saadet-i ebediyyeye [sonsuz mutluluğa] kavuşturacak tek bir yol vardır. O da, Resûlullahın izinde bulunmaktır."
Yine o mübarek zat buyurdu ki: "Selef-i sâlihîn, doğru yolda idiler. Allahü teâlânın sevgisine, rızasına kavuşmuşlardı. Onların yolu, Kur’ân-ı kerîmin ve hadis-i şeriflerin gösterdiği yol idi. Bu doğru yola sımsıkı sarılmışlardı."
Bundan anlaşılıyor ki, Resûlullahın yolu, Selef-i sâlihîn’in yoludur. Selef-i sâlihîn, ilk iki asrın Müslümanlarıdır. Yani, Selef-i sâlihîn deyince, Eshâb-ı kirâm’ın hepsi ile Tâbiîn’in ve Tebe-i Tâbiîn’in büyükleri anlaşılıyor. Dört mezhep imamı, bu büyüklerdendir.
O hâlde, Resûlullahın yolu, dört mezhebin fıkıh, akâid ve tasavvuf kitaplarında [ilmihal kitaplarında] bildirilmiş olan Ahkâm-ı islâmiyye yani din bilgileridir. Bu yola (Ehl-i Sünnet Yolu) denir. Dört mezhebin kitaplarından ayrılan kimse, ahkâm-ı islâmiyyeden [Ehl-i sünnetten] ayrılmış olur. Böyle olduğunu, Ehl-i sünnet âlimleri söz birliği ile bildirmiştir. Büyük fıkıh âlimi Tahtâvî, (Dürr-ülmuhtâr) hâşiyesinde, bu söz birliğini açık olarak yazmaktadır.]
Her asırda bulunan tasavvuf büyükleri ve fıkıh âlimleri, Selef-i sâlihînin, yani Ehl-i sünnet âlimlerinin yolunda idi. Hepsi İslamiyet’e bağlı idi. Resûlullaha (sallallahü aleyhi ve sellem) vâris olmakla şereflenmişlerdi. Sözlerinde, işlerinde ve ahlâklarında, İslamiyet’ten kıl kadar ayrılmamışlardı.
Abdullah ibni Mübarek (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: "Müstehabları [edepleri, mendupları] yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşeklik, farzların yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan da, marifete yani Allahü teâlânın rızasına kavuşamaz."
Evliyanın büyüklerinden Ebû Saîd Ebülhayr hazretlerine sordular:
"Filanca kimse su üstünde yürüyor. Buna ne dersiniz?" "Bunun kıymeti yoktur. Ördek ve kurbağa da suda yüzer" dedi. "Filan adam havada uçuyor" dediler. "Sinek ve çaylak da uçuyor. Sinek kadar kıymeti var" dedi. "Filan kimse, bir anda şehirden şehre gidiyor" dediler. "Şeytan da, bir solukta şarktan garba gidiyor. Böyle şeylerin dinimizde kıymeti yoktur. Mert olan, herkesin arasında bulunur. Alışveriş yapar, evlenir. Fakat, bir an Rabbini unutmaz" buyurdu.
Salim Köklü.