Nasıl Hitap Ediyorsunuz hitap etme
Bir mikrop gibi nasıl geldi yerleşti dilimize, bilmiyorum. Çocuklara, gençlere hitaplarımız bozuldu. Neredeyse kimse çocuğuna “Oğlum, kızım, yavrucuğum, evladım, çocuğum…” demiyor. Anne-babalar çocuklarına “anneciğim, babacığım” diyor, halalar çocuğa “halacığım” teyzeler” teyzeciğim” dayılar “dayıcığım” diyor.
Bu hitapları çocuğun büyüğe kullanması lazım. Resmen çocukların dilinden hitaplar çalınmış. Korkarım bundan sonrasında da çocuklar anne-babalarına “çocuğum” halalarına “evladım”, amcalarına “oğlum” diyecekler.
Bu tuhaf hitaplar televizyon vasıtasıyla mı topluma yayıldı, yoksa toplumda çocuklarla anne-babaların rol değişiminden mi kaynaklandı, bilmiyorum. Zira günümüzde çocuklar özsaygı patlamasından anne-baba gibi davranıyorlar, anne-babalar ise çocukların emrine amade yaşıyorlar.
Hitap kişinin konumunu belirler. Pek hayra alamet gelmiyor bana bu hitaplar. Pek çok açıdan mahzurlu. Hem hitabın verdiği mesaj sebebi ile hem de cinsiyet sebebi ile. Baba kızına “babacığım” ağabeyi kız kardeşine “ağabeyciğim” diyor; ablası erkek kardeşine “ablacığım” diyor. Kim kimin babası, kim kimin abisi kim kimin ablası belli değil! Sadece akraba ilişkilerinde değil yabancılarla iletişimde bile kullanılıyor. Lokantada müşteri olan hanım garsona “Ablacığım şunları şunları istiyorum” diye sipariş veriyor. Bir erkeğe “ablacığım” bir kadına “ağabeyciğim” diye hitap çok rahatsız edici.
Allah Rasulu, karısından bahsederken “bacım” diyen birine “O senin kız kardeşin mi?” diye soruyor ve bu hitabı hoş görmüyor. Maalesef pek çok kadın kocasından bahsederken “babamız” diyor. Bu da çok mahzurlu bir hitap. O çocuklarının babası, kadının değil. Aslında kadının bilinçaltında kocasını sadece çocuklarının babası olarak gördüğünü de gösteriyor bu hitap. Eşler hitaplara bakarak birbirlerine karşı durumlarını anlayabilirler.
Ya da anne-babalar evlatları ile ilişkilerini gözden geçirebilirler. Mesela bazı anneler çocukları ile ilgili bir şey anlatırken de “hastalandık, dersimiz vardı,..” diye konuşuyorlar. Yani, çocuğu ile kendini ayıramıyor bilinçaltında. Çocukla hastalıklı bir bağ kurmuş olduğunu gösteriyor bu cümleler.
Anne-babanın çocuğuna “Anneciğim, babacığım” demesi de böyle tersine dönmüş bir bağa sebep olabilir. Bağlanmayı bağımlılığa çevirebilir.
Hitap çok önemlidir. İletişim, öncelikle hitapla başlar. Hitap, sözün başladığı yerdir; sözün gidişatını belirler, çoğu zaman.
Rabbimiz Yüce Kitabında: “Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.” (İsra sûresi 53. âyet-i kerîme) buyuruyor. Kur’an-ı Kerîm’de Lokman Aleyhisselemın oğluna “Oğulcuğum” hitabı bizler için en iyi örnek.
Allah Resulü: “Güzel söz sadakadır.” ve “Sözlerde büyü etkisi vardır.” buyuruyor. Kötü sözler insanları birbirinden soğutur, tatlı sözler ise sımsıkı bağlar.
Peygamber efendimiz isim ve hitaba çok önem vermiştir; devesine, kılıcına bile isim vermiştir. Anlamı güzel olmayan isimleri değiştirmiştir.
Sevdiklerine isim dışında tatlı hitaplar bulmuştur. Hz. Aişe’ye Hümeyra (pembe yanaklı), Ya Uveyş (Aişecik) gibi hoş hitaplarda bulunurmuş. Kızı Fatıma’ya, Hz. Ali’ye ve sahabeden sevdiklerine onların güzel özelliklerini vurgulayan sıfatlarla hitap etmiş. Toprak babası, Kedicik babası, Allah’ın aslanı, Allah’ın kılıcı… Süt annesi Halime’ ye ve çocukken evinde kaldığı amcasının hanımı Fatıma Hanıma “anneciğim” diye hitap edermiş.
Özellikle Sevgili Peygamberimizin yaptığı gibi güzel vasıflara vurgu yapan hitaplar, kişinin o vasıfları korumak istemesine ve geliştirmesine sebep olur. Hataya dikkat çeken kötü hitaplarda o hatanın kalıcı olmasına sebep olabilir. Kullanılan kelimeler hipnoz gibi etkiler.
Sıfatlarla hitabı biz genellikle karşımızdakini yermek için, bir eksiğini göstermek için kullanırız. Kilosunu fazla bulduğunuz karınıza ya da kızınıza “tombişim” diye hitap etmeniz kalbini kırıp size karşı kırgınlık duymasından başka bir işe yaramaz. Karısına “Fındık akıllım” diyen birini duymuştum. Ya da karısına ya da kocasına hitap ederken kızı ya da oğlu kelimelerine memleketi ya da doğduğu mahallenin adını ekleyerek onu küçümseyenler, ya da ailesinden dolayı hitapla aşağılayanlar da var. Kişinin arkasından bile olsa hitap çok önemlidir. Mesela kayınvalidesine “o kadın” diyen gelin ya da damat, eşinin kalbine bir çizik atar.
Kişinin ismi de onun için güzel bir hitaptır. İsmi güzel söylememeniz de karşınızdaki için kıymetli. Bir evlilik bozulmaya başladığında ilk kaybedilen isimdir. Önce karı-koca birbirinin isimlerini söylemeyi bırakır “baksana, alo, bizimki, babamız, anneniz…” gibi tuhaf şeyler söylemeye başlarlar. Başkalarının yanında eşine hitap etmesi gerektiğinde “bu” demeye başlarlar.
Geçmiş yıllarda bir hanım “Akşam misafirimiz vardı; kocam benden bahsederken yaklaşık yirmiden fazla “bu” dedi. ‘Bu dedi ki, geçen gün bununla gitmiştik…gibi’” Kadın çok üzülmüş. Konunun önemine binaen “Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz” kitabımda “Bu” diye bir hikaye yazmıştım.
Tabii eşlerin birbirine hitabında da cinsiyete uygunluğuna dikkat edilmesi gerekir. Bir erkeğe “bebeğim, tatlım, yavrum” demek ya da erkeğin isminde kısaltma yapıp “cik” ekleri getirmek pek hoş etki bırakmasa gerek. Ya da bir kadına “yiğidim, aslanım, oğlum…” gibi hitaplar da kişiye pek doğru mesajlar vermez.
Şimdiki gençlerin sevimli olmak adına eşlerine kullandığı tuhaf hitaplar da var. “Minnoşum, böcüğüm, danam, şerefsizim, tosbağam, tombişim…” gibi. Bu hitapların sevgiyi ne kadar beslediği günümüz aşklarının halinden belli.
Hitap, deyip geçmeyin, sözün başı sözün gidişatını, söz de yakınlarınızla ilişkinizi, kısacası hayatınızı etkiler.
Sema Maraşlı.