Bozulmuş Çağdaki Duruşumuz
Bir gün bir arkadaşımla üniversitedeki ve diğer farklı ortamlardaki başörtülü kızlar hakkında konuşurken bana; “Duruşumuz çok önemli. Büyük bir kitleyi temsil eden genç kızlar olarak duruşumuzdan asla taviz vermemeliyiz.” demişti.
Başörtüsü asla sıradan bir bez parçası değil. Allah’la olan ahdimiz ve bizim kimliğimizdir. Yazık ki bizim nesil bunu pek kavramış değil. Öyle ilginç durumlarla karşılaşıyoruz ki “başı örtülü bazı kızlar başörtüsünü çıkarsa çok daha iyi olur” diye düşünmeden edemiyoruz. Duruşumuzdan taviz veriyoruz. Kimliğimizden taviz veriyoruz.
Bir kafede bacak bacak üstüne atıp elinde sigarasını tüttüren başı örtülü kızlar. Konserde avaz avaz bağırarak şarkılara eşlik eden başı örtülü kızlar. Ve daha niceleri…
Diğer yanda “bak işte bu başörtülüler hep böyle” diyen, birinin hatasını tüm başörtülülere genelleyen sözüm ona çağdaş insanlar… Kardeşler, bu insanlara fırsat vermeyelim. Gelin kimliğimizi, duruşumuzu koruyalım. Üniversite veya arkadaş çevresi buna engel olmasın.
Duruşumuz konusunda bir nokta daha var ki çoğu zaman bunu göz ardı ediyoruz; söylemlerimizle eylemlerimizin örtüşmemesi. Sürekli bir şeyler söylüyoruz ve bir takım şeyleri çok iyi bildiğimizi iddia ediyoruz. Fakat bunları davranışa dökmediğimiz sürece kuru bilginin bize hiçbir faydası olmayacağını unutuyoruz. Allah bizim söylediklerimize değil niyetlerimiz doğrultusunda davranışlarımıza bakar. İnsanlar da öyle. Biz ne kadar şey söylersek söyleyelim onlar sözlerimizden çok “Acaba bunları kendisi uyguluyor mu ki?” der ve bizleri ona göre değerlendirirler.
Geçenlerde Yemenli âlim Enver el Evlakî’nin “Büyük Kadının Nitelikleri” adlı sohbetini izliyordum. Cennet hanımlarının en faziletlileri olan Hz. Asiye, Hz. Hatice, Hz. Meryem ve Hz. Fatıma’yı (r. anhum) faziletli yapan ortak özelliklerinden bahsediyordu. Hepsi ‘iyi birer anne yahut iyi birer eş’ idi. Bir kadının başlıca görevi iyi bir anne ve iyi bir eş olmaktır. Bu, kendini feminizmin dalgasına kaptırmış Müslüman genç kızlara ters gelebilir. Hz Hatice’yi (r. anha) faziletli kılan iyi bir tüccar olması değildi kesinlikle. Kariyer hayallerimiz ve kişisel hedeflerimiz öncelik sıralamamızda iyi bir eş ve anne olmaktan sonra gelmelidir.
Evlakî aynı zamanda bunca zaman hiç aklıma gelmeyen bir noktaya değiniyor; bu dört cennetlik hanımın ilmi Hz Aişe’nin (r. anha) ilmiyle kıyas bile edilemezdi ama bunlar daha üstün tutulmuşlardı. Buradan da anlayabileceğimiz gibi ilim, bizim için annelik ve eş olmaktan sonra gelmelidir.