Kim Dost Kim Düşman
Hocaefendi neredeyse, Akdeniz’de balık avlarken bile İsrail’den izin almak gerektiği konusunda fetva verecek.
İnsani yardım amaçlı Filistin’e doğru yola çıkan Mavi Marmara gemisine ve yolcularına selam yolluyor, hepsine Allah’tan rahmet diliyorum. Hayatını kaybedenlerin Allah’ın rahmetine kavuştuklarına canı gönülden inanıyor, yakınlarına da onlar ile duydukları gururdan dolayı Allah’ın rahmeti üzerlerinden eksik olmasın diyorum. Ben de onlarla gurur duyuyor, acılarını paylaşıyorum. Bizim toplumumuzda rahmetin yalnızca ölenlere dilenmesi gibi bir alışkanlık var. Halbuki yaşayanların, yaşarken bu rahmete ne kadar ihtiyaçları olduğu İslam aleminin haline bakıldığında apaçık ortada.
“Ey iman edenler! Kendinizden olmayanlardan yar, sırdaş tutmayın. Sizi şaşırtmakta kusur etmezler, sarpa sarmanızı arzu ederler. Görmüyor musunuz kinleri, buğzları ağızlarından taşmaktadır? Sinelerinin gizlediği ise, daha büyüktür. Akıl erdirirseniz, işte size ayetleri açıkça bildirdik.” (Al-i İmran, 118)
İnanmayanlar ile inananlar arasındaki ilişkiyi, Allah böyle sınırlıyor Kuran’da. Çağın Müslümanları ise, tam tersi bir tutum içindeki yöneticiler tarafından kafirler ile dostluğa, onlara boyun eğmeye zorlanıyorlar. Bu konuda korkular ve endişeler ile motive edilmeye çalışılıyor İslam alemi.
Bir diğer ayetteki uyarıdan yola çıkarak Müslümanların, onurlu ve başı dik olarak yaşamaları gereğini, tam tersi bir hale getirip, onları korkaklığa pısırıklığa yönlendirenler artık kendilerini gözden geçirmeli. Yanlış yönlendirenler, yönlendirdiklerinin günahlarından da sorumlu olduklarını unutmasınlar.
“Müminler, müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmesin. Ve onu her kim yaparsa, Allah’tan ilişiği kesilmiş olur. ANCAK ONLARDAN KORUNMANIZ BAŞKA. Bununla birlikte Allah, asıl sizi kendisinden sakındırır. Sonuçta gidiş Allah’adır.” (Al-i İmran, 28)
Buradan onlardan korunmak için onlara boyun eğin, dediklerini yapın anlamını çıkarmak, Şura suresi 41 ve 42’deki ayetlere karşı çıkmak olur.
“Zulme uğrayanlar, uğradıkları zulme karşı koydukları için suçlanamazlar. Suçlanacak olanlar, insanlara zulmedenler ve yeryüzünde haksız yere azıp fesat çıkaranlardır. İşte onlar can yakıcı bir azaba uğrayacaklardır.”
Fethullah hocaefendinin, İsrail ile yaşananlara verdiği tepki ve beyanat, yukarıda Müslüman önderlerin halkları üzerinde nasıl bir politika uyguladıkları hakkında söylediklerimin sağlamasını yapıyor. Hocaefendi neredeyse, Akdeniz’de balık avlarken bile İsrail’den izin almak gerektiği konusunda fetva verecek.
Diğer tarafta, Arap devletlerinin yöneticileri bu konuda sessizliği yeğlediler. Aynı dinin inananları, aynı ırkın insanları olarak Arap dünyasının yönetenlerinin bunca zulüm karşısında söyleyecek sözleri yok anlaşılan!
“Ey kitap ehli! Niçin Hakka batıl karıştırıyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz.” (Ali İmran 71)