Karada Gemi Yapma Kılavuzu
“Biz, karada gemiler yapmaya devam edeceğiz. Ancak inanacağız ki, yegâne güç ve kudret sahibi Cenab-ı Allah, denizi ayağımıza getirecektir” deyip çıkacaksın yola… Önce inanacaksın ve bismillah deyip başlayacaksın… Güce, mala, makama, sayıya, kalabalığa değil yalnızca Allah’a dayanacaksın… Yolda satanlar olacak, bırakanlar olacak, yola yatanlar olacak… Durmayacaksın, aldırmayacaksın, yılmayacaksın, yıkılmayacaksın…
Dinmeyen bir tufan, dur durak bilmeyen fırtınalar ve dev dalgalar gibi algılar boşalacak üstüne… Boyun eğmeyeceksin, sahte zaferlere aldanmayacaksın, yenilmeyeceksin, yenilsen de yine ve yeniden başlayacaksın… Günü birlik gündemler saptıramayacak hedefinden… “Nice az topluluklar, Allah’ın izniyle çok topluluklara galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir” (Bakara, 2/ 249) diyeceksin…
Belki aynı yastığa baş koyduğun hanımın inanmayacak sana, belki ellerinle büyüttüğün evladın, belki kırk yıl yan yana yürüdüğün kardeşin… Ama sen inanacaksın… Nuh’un (a.s) ruhunu kuşanacaksın, dokuz yüz elli sene de sürse mücadele, dayanacaksın ve gemiyi inşaya devam edeceksin…
Yaklaşmakta olan dev bir tufana karşı bıkmadan, usanmadan uyaracaksın kavmini, Ey kavmim! “Bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez” (Rad,13/11) diyeceksin… Ey kavmim! “Başınıza gelen bütün belalar kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir” (Şura, 42/30) diyeceksin…
Ey kavmim! Düşünün, bir düşünün diyeceksin, İslam Birliği kurulmadan zulüm nasıl bitsin, faiz ortadan kalkmadan sömürü nasıl son bulsun diyeceksin, Ey kavmim! Düşünün, topraklarımıza saplanmış paslı hançer gibi duran İncirlik ve NATO üsleri kapatılmadan terör, fitne ve kargaşa nasıl sona ersin, ekranlardaki ahlaksızlık son bulmadan dindar bir nesil nasıl yetişsin, Ey kavmim İslamsız saadet olmaz, diriliş ancak Kur’an ve sünnetle mümkündür diyeceksin…
Ey kavmim! Düşünün, “Siz hangi inancın evladısınız, hangi tarihin çocuğusunuz, neyi bırakıp nereye gidiyorsunuz, gün gelir dövecek diziniz bile kalmaz” diyeceksin…
Öfkeden deliye dönmüş gözler yönelecek sana… Ekranlarla, manşetlerle, sosyal medya platformlarıyla yürüyecekler üstüne, ambargolar göreceksin, ihanetle itham edileceksin…
Dillerinden ve ellerinden Müslüman kardeşlerinin payimal edilmiş ırzı, şerefi, namusu damlayan troller salınacak üstüne… Taşlayacaklar, yok sayacaklar, alay edecekler, uzlaşma teklif edecekler… Az bir dünyalık karşılığında, ilmini güce teslim etmenin hazzıyla sırıta, kırıta konuşan ağızlar, fetvalarının dişlerini geçirecek izzetine, onuruna, haysiyetine… Öfkelerini, gayzlarını, hasetlerini boşaltacaklar üstüne… Allah›a sığınacaksın, yutkunacaksın ve devam edeceksin ümmetin umudunu inşaya…
Her sabah namazında yeniden başlayacaksın, alnında secde izi, ellerinde ümmetin diriliş anahtarları, Kudüs’ü düşüneceksin, Şam’a bakacaksın, Bağdat’a ağlayacaksın, Endülüs’ü hayal edeceksin… Fırtınalara yön veren kelebekler gibi çırpınacaksın… Kampüslere, sınıflara, kantinlere, mahallelere koşacaksın… Toplantı toplantı büyüteceksin sevdanı… Irkçılığa, mezhepçiliğe karşı yükselteceksin sesini… Kardeşi kardeşe düşman eden bu nefret selinin karşısında duracaksın, direneceksin…
Ve bir ikindi vakti gökyüzüne bakıp, Allah’ın vaadini hatırlayacaksın…
“Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va’detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi’ kıldıysa, onları da yeryüzünde ‘güç ve iktidar sahibi’ kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe kavuşturacaktır (Nur, 24/55)
Ve Allah’ın izniyle deniz yürüyecek ayaklarına.