* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: İNSANIN SORUMLULUĞU  (Okunma sayısı 1127 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
İNSANIN SORUMLULUĞU
« : Aralık 28, 2016, 07:37:34 ÖÖ »
İnsanın Sorumluluğu

Şu kainatın ve içindeki varlıkların Sanii olan Cenabı Hak, şu kainatı çok ciddi gayeler için yaratmıştır. Kuran bunu şöyle bildirir:
"Biz göğü, yeri ve bu ikisi arasında olanları oyun olsun diye yaratmadık." (Enbiya suresi, 16)

"Göğü, yeri ve bu ikisi arasında olanları boşuna yaratmadık." (Sad suresi, 27)

Bütün varlıklar kendilerine mahsus dillerle yüce yaratıcıyı tesbih ve takdis ederler. Kendilerine tevdi edilen görevleri büyük bir zevk ve şevkle yerine getirirler. Mesela güneş bir saniye bile geri kalmadan kendine çizilen yörüngede yoluna devam eder. Irmaklar bir cuş u huruşla denizlere doğru akar. İnsanın emrine verilen hayvanlar tam bir itaatle ona hizmet eder.

İlahi emirleri yerine getiren bu varlıklar içinde insanlar ve cinler farklı bir konuma sahiptirler. Gerçi onlar da, "Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım"( Zariyat suresi, 56 ) ayetinin hükmünce ibadetle mükelleftirler. Fakat bunu yapıp yapmamakta serbesttirler.

İnsan ve cinlerin bu farklı konumu, onlara verilen iradeden kaynaklanır. Onlar bu irade ile, imanı veya küfrü, iyiyi veya kötüyü, güzeli veya çirkini, itaati veya isyanı... seçebilirler. Cenabı Hak bunu şöyle bildirir:
"De ki: Rabbinizden size hak (gerçek) gelmiştir. Artık dileyen inansın, dileyen inkar etsin." ( Kehf suresi, 29 )

"Biz ona (insana) yolu gösterdik. İster şükreder, isterse nankörlük yapar." (İnsan suresi, 3) Arzın halifesi olan insanın büyük ve küçük her ameli görevli melekler tarafından kaydedilmektedir. Kuran bunu şöyle bildirir:
"Üzerinizde koruyucu, kiramen katibin (değerli yazıcı) melekler var. Bunlar, siz ne yaparsanız hepsini bilirler." (İnfitar suresi, 10-12)

"İnsanı biz yarattık nefsinin ona ne vesvese verdiğini biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız. İnsanın sağında ve solunda iki melek oturmuş kayıt alırlar. Her ne söz söylerse, mutlaka onun yanında hazır bir gözcü vardır." (Kaf suresi, 16-18)

İnsanın ehemmiyetli rütbesi ve dünyada yaptıklarının karşılığını diğer alemde görecek olması, böyle bir kitabeti gerektirir. Nasıl ki medya mensupları sıradan bir vatandaşın peşinde dolaşmazlar. Ama, başbakan gibi yüksek bir mevkide olanı gölge gibi izler, her yaptığına dikkat eder, ağzından her çıkanı kaydederler. Onun gibi, arzın halifesi olan insanın her yaptığı meleklerce yazılır, her söylediği kaydedilir.

Meleklerin bu mühim görevi nasıl yaptıkları meçhulümüz olmakla beraber, günümüz kayıt cihazları meseleyi anlamamıza yardımcı olabilir. Sözgelimi, gizli kamerayla bir kimsenin yaptıkları tesbit edilebildiği gibi, uydudan çekilen fotoğraflarla parkta gazetesini okuyan birinin hangi gazeteyi okuduğu görülebilmektedir.

İnsanın her amelinin kaydedilmesinin herkesce vicdanen tasdik edilen bir örneği hafızadır. Cenabı Hak bu hafıza vasıtasıyla haşrin o büyük mahkemesinde herşeyin nasıl ortaya çıkacağını göstermektedir. Zira, her insanın hafızasında kendi hayat filmi ana hatlarıyla, hatta bazan ayrıntılarıyla bulunmaktadır.

Kuranın bildirdiğine göre, Allah o büyük mahkemede, insanın unuttuğu şeyleri tek tek sayacaktır. (Mücadele suresi, 6) Ezel ve ebedi kuşatan bir ilmin sahibi bir Zatın kelamı olan Kuranda, diğer alemde gerçekleşecek bir muhasebe tablosu şöyle anlatılır:

"Onları mahşere toplar, hiç kimseyi geride bırakmayız. Hepsi grup grup Rabbine arzedilirler. "İşte, der, sizi ilk yarattığımız gibi bize geldiniz. Fakat siz, sizin için bir hesap zamanı yapmıyacağımızı sanmıştınız." O gün kitap / amel defterleri ortaya konulur. Mücrimleri bulundukları dehşetten titreşiyorlar bir halde görürsün. "Eyvah, derler, yazıklar olsun bize. Bu nasıl kitap! Ne küçük koymuş ne büyük, her şeyi tek tek saymış." Her yaptıklarını önlerinde hazır bulurlar. Rabbin kimseye asla zulmetmez." ( Kehf suresi, 47-49)

Şu yeryüzü sahnesinde her yaptığının meleklerce kaydedildiğini bilen insan, "ben başıboş değilim ve vazifedar bir yolcuyum" (Nursi, Said, Şualar, Envar Neş. İst. 1988, s. 225) der, iyi poz vermeye çalışır. Ve kulaklarında hep şu İlahi hatırlatmalar çınlar:

"İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?" (Kıyame suresi, 36)

"Yoksa siz, bizim sizi abes / boşuna yarattığımızı ve bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" (Müminun suresi, 115)



fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Sabır İmtihanı
« Yanıtla #1 : Aralık 28, 2016, 07:38:30 ÖÖ »
Sabır İmtihanı

Hayat bir fırsat ve ganimettir Harcandığında bir daha ele geçmez Boşa gitmemesi, pişmanlıkla bitmemesi için sabır gerekir Kurtulmanın tek çaresi sabretmektir.

Kişi, ilk olarak gayeye ermek ve ibadet edebilmek için tahammül göstermelidir İbadet nefs için büyük bir zahmet ve ağırlıktır Kişi, nefsinin karşı çıkışına ve ibadet lezzetine varamamış olanların hallerine uymayıp, kötü emsali örnek almayıp sabretmesi lazım gelir Zira sabır kulluğun birinci basamağıdır.

İkinci olarak, fedakârlık isteyen taat ve ibadete riya ve gösterişin katılmamaya da sabretmek gerekir Riya gibi, gösteriş gibi, ihlâssızlık gibi ibadeti bâtıl eden hallerden kurtulmak için yine sabır gereklidir.

Üçüncü olarak, sıkıntı, güçlük ve musibetlerle dolu dünya hayatına sabır lazımdır Dünyanın kendisi beladır Allah için olmayan bir dünya hayatı musibettir Seni Allah’a götürmeyen dünya, nimet değil musibettir.

İnsan hayatı boyunca türlü meşakkatlere katlanır Afetler, hırsızlıklar, uğradığı hakaret ve haksızlıklar Çocukların, akrabaların ölümü, işlerin bozulması, iflâslar vs, vs Türlü türlü musibetler yani Fakat bütün bunlar üzücü olmakla beraber, Allah yolunda perde değildir Kulluk için bir imtihandır ve bunlara sabretmek lazım gelir.

Allah Tealâ’nın sevgili kulları, en çok da peygamberleri sıkıntı çekmiştir Daha sonra veliler, daha sonra da alimler bundan nasibini almıştır Sıkıntı çekmek ahiret için olunca müminin sermayesidir, olgunluğuna sebeptir Dünyanın kadr ü kıymete değmediğini anlamaya vesiledir.

Rabb-i Zülcelâl bir ayet-i kerimede buyuruyor: “And olsun ki, mallarınız ve canlarınız hususunda imtihana çekileceksiniz” (Âl-i İmran, 186) İmtihanının içine çeşit çeşit belalar, musibetler, dünya hayatının gidişatı Kısaca acı tatlı bütün haller girer Bütün bunlar ibadetten geri kalmak için değil, aksine yüzü Allah’a çevirmek için, onunla irtibatlı olmak birer vesiledir.

Sen yüzünü Allah’a çevirir, kulluk etmek istersin Ama arkadaşların seni kötü alışkanlıklara, nefsin lezzetlerine çevirmeye çalışır Dünya sana musallat olur Bir bakarsın işlerin yolunda, dünyanın zevki sefası seni çağırır Bir bakarsın hayat taş taşımaktan ağır hale gelmiş, içinden çıkılmaz işler olmuş Ne olursa olsun, dünyanın da, hayatın da, bizim de sahibimiz Allah Öyleyse dünyanın zevkine de ezasına da sabredip, kulluk etmeye devam edeceğiz.

Kıyamette yaptıklarımız ortaya çıkar Gençken ölen bir kimse, yaptığı hatalara karşılık: “Henüz çok gençtim, hayatın tadına varamamıştım” der Ama kendisine denilir ki: “Yusuf Aleyhisselam kadar genç ve güzel mi idin, insanların nefsî ve şehevî duygularına onun kadar muhatap mı oldun?” Öyle değil tabii ki.

Bazıları da: “Öyle fakirdim ki, geçim sıkıntısından ibadet edemedim Eğer rızkım bol olsaydı, daha iyi kulluk ederdim” der Ona da denilir ki: “İsa Aleyhisselam kadar fakir miydin? O bir gün barınmak için mağaraya girdi, oradaki ceylan dile gelerek: ‘Ey Allah’ın Nebisi, Allah bu mağarayı bana mesken kıldı Sizin mekânınız evlerinizdir’ deyince oradan da ayrıldı Taşı yastık yaptı, toprağı yatak, semayı yorgan yaptı, yattı Lanetli şeytan gelip ‘Ya İsa sende mi dünyaya meylettin, yastık olarak taşı kullanıyorsun!’ deyince, o taşı da kaldırıp şeytana fırlattı ve bir daha yastık da kullanmadı Dünyadan ayrıldığında ondan geriye kalan bir iğne ve bir ibrik idi Sen bu kadar fakir miydin?”

Zenginler huzura getirilir ve onlar da der ki: “Yarabbi sen bize o kadar çok dünya malı verdin ki, biz bunlarla uğraşmaktan ibadet ve taate zaman bulamadık” Onlara da şöyle denir: “Siz Süleyman Aleyhisselam kadar zengin miydiniz? Ne kadar zengin olursa olsun, sabah namazını kıldıktan sonra düşkünlerin yanına gider, onlarla otururdu Dünya malı ne kadar arttıysa da o bununla meşgul olmadı”

Mal-mülk, zenginlik-fakirlik, güzellik-gençlik insanı eğriltmez Eğrilik kişinin içindedir Bu yüzden insan bir an önce içini doğrultmaya çalışmalıdır Bunun için de Mevlâna Hazretleri’nin söylediği gibi: Güzel ve kalıcı bir dövmeyle süslenmek isteyen kişinin, dövmecinin iğnesine sabretmesi gerekir Kalplerimize nurun, güzelliğin nakşedilmesi de sabırladır




 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]