Karanlığı Aydınlatan Dostluk
Göremeyen, işitemeyen ve aynı zamanda konuşamayan bir insanla karşılaşsak onunla nasıl iletişim kurabiliriz? Bunu hayal etmek bile zor. Böyle bir insanla kurulacak iletişimde bildik iletişim kanallarının hepsinin üzerinde, gönülden gönüle bir yolun kurulması elzem. Ankara’da 73 yaşındaki bir engelli ile din görevlisinin arasında 20 yıla yakındır devam eden iletişim, görenlere hem hayret veriyor hem de sevgi dilinin ne kadar güçlü imkânlara kapı araladığını gösteriyor.
Ankara’nın Mamak ilçesindeki Seyit Hasan Camii imamı Mustafa Kütükçü’nün, görme, işitme ve konuşma engelli 73 yaşındaki İsmet Kabasakal ile aralarında geliştirdiği özel dil hem cuma hutbesini hem de İslam’ın diğer mesajlarını aktarmasına vesile oluyor.
İmam ve cemaat arasındaki bu iletişim, yakın zamanda cami cemaatinden birisi tarafından sosyal medyada paylaşılınca gazeteler ve televizyonlar bu sıra dışı olayı görmek ve haberleştirmek için caminin yolunu tutmuşlar. Bu olaya benzer bir hikâye daha önce Hellen Keller’in otobiyografik romanı Yaşadığım Dünya’da anlatılmış ve defalarca beyaz perdeye aktarılmıştı. Amerikan sinemasında Miracle Worker, Hint sinemasında Black, Türk sinemasında Benim Dünyam isimleriyle kurgulanan filmlerde sağır, kör ve dilsiz bir kızın, onu hayata dâhil etmeye kendini adayan hocası ile arasında geçen dramatik hikâye esas alınır.
Mamak Seyit Hasan Camii’nde imam ile cemaati arasında kurulan iletişim, dostluğun ve adanmışlığın sadece filmlerde olmadığını herkese göstermiş oldu. Bu temasın mescitte olması manidar. Çünkü gözü ve kulağı aynı anda eşyaya kapanan ve fiziki varoluşu zedelenen bir insanı düştüğü karanlıktan çekip alacak saik şüphesiz ki metafizik bir akıntı olacaktı. Bir insanın külliyen karanlıkta ve dehşetengiz bir sessizlik içinde kalması sağlıklı insanların kâmilen anlayabileceği bir hâl değildi. Bununla birlikte böylesi bir yalnızlık uçurumunda kişinin seslerden ve eşyadan arınan kalbi daha yüksek bir gerçekliğin boyunduruğu altına girmeye meftundur.
İmam Mustafa Kütükçü yaptığı şeyin cemaatle diyalog kurmanın bir parçası olduğunu söylüyor. İsmet Kabasakal’ın çok zeki biri olduğunu, bu dili ondan öğrendiğini, parmaklarla ve dokunuşlarla harfleri yazmayı zamanla kendisinin de seri bir şekilde kavradığını aktarıyor. Kütükçü, “Hz. Ali’nin ‘Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ sözünü düstur edindim ve ona hizmet ettim. Aslında ona hizmet ederken din-i mübin-i İslam’a hizmet ettiğimi hep bildim.” diyor. Cuma günleri namazın ardından onunla karşılıklı diz çöküp elleriyle geliştirdikleri iletişim sayesinde hutbeyi yeniden irat eden Kütükçü, “Ben bir din görevlisi olarak camiye kim gelirse ona yardımcı olmakla yükümlüyüm. O kişinin kullandığı işaret dilini bilmiyorum diye kenara çekilemem. Nasıl cemaatimi mağdur ederim? Çünkü o bana muhtaç. Kim anlatacak ona hutbeyi? Bu kişiyle direk benim iletişim kurmam gerekiyordu, hamdolsun da kurdum."
73 yaşındaki Kabasakal, küçük yaşta işitme yetisini, ardından da görme ve duyma yetilerini kaybetmiş ve eğitim için gittiği kurumlarda çokça zorluk yaşamış. Bu türlü bir iletişim yolunu kendisi keşfetmiş ve ailesinden bazı kimselere de öğretmiş. Ailesinden sonra en çok imam Kütükçü ile iletişim kuran Kabasakal, neredeyse bütün vakit namazlarını camide cemaatle kılıyor. İmam Kütükçü ile hasbihal ediyor, merak ettiklerini soruyor. Kütükçü tabiri caizse onun dünyaya açılan kapısı. Haberleri, dünyada olup bitenleri, memleket meselelerini ondan öğreniyor. Kütükçü ile Kabasakal’ın dostluğu, aynı dili konuştukları halde birbiriyle iletişim kuramayan milyonlarca insana kusursuz bir ders niteliğinde. Bu ders Mamak Seyit Hasan Camii’nde devam ediyor.