Satın Alınması Mümkün Olmayan Servet
İnsanoğlu için kıymetli pek çok değer vardır. Mal, mülk, şöhret, makam, sağlık, güzellik, sevgi, dostluk vb.. Bütün bunlar Rabbimizin bize lutfettiği nimetlerden yalnızca bir kaçı. En büyük nimeti de herhalde başlı başına bir hazine olan insan hayatı.
Günler geceler birbirini kovalarken hiç farkında olmadan bir de bakıyorsunuz saçlar bembeyaz oluvermiş, bedeninizden çatlak sesler gelmeye başlamış. Artık dizlerde eski derman kalmamış, vücut kuvvetten düşmeye başlamış.
İşte nasıl eridiğini anlamadığımız ve satın alınması mümkün olmayan bir servettir zaman. Zaman; başka güne aktaramayacağımız, o günün sonuna kadar kullanmak zorunda olduğumuz bir sermayedir. O kadar kıymetli bir servet ki ne parayla, ne altınla, ne inciyle, ne de mücevherle alınması mümkün değildir. Bunu hepimiz biliriz. Üstelik şu dünya hayatının sınırlı bir zaman dilimi olduğunu da biliriz.
Cenabı Hak Kur’anı Kerim de Asr’a yemin ederek zamana dikkatimizi çekmektedir.
Bu; kıymeti hiçbir şeyle ölçülemeyen, tek saniyesinin dahi büyük önemi olan sermayeyi nasıl değerlendirmeliyiz?
Başlayan her yeni günün payımıza düşen her anını değerlendirmek ya da harcamak elimizdedir. Onu kalıcı hale dönüştürmek; kıymetlendirmek, bezemek, süslemek elimizdedir. Bir kuş olup uçan; bir su olup yaz güneşinde buharlaşıp bizden uzaklaşan; yeniden yaşanması mümkün olmayan saliselerin, saniyelerin kıymetini bilip ona göre davranmalıyız. Zamanı durdurmak elimizde değil ancak onu değerlendirerek geleceğe taşımak elimizdedir.
Meşhur hikayedir. Kavanoz ile çakıl taşlarının hikayesini pek çok kişi bilir:
Adamın birinin eline kaya parçaları vermişler, çakıl taşları vermişler, kum vermişler, su vermişler; bir de kavanoz tutuşturmuşlar. Sonra da dönüp :
“Haydi bakalım bunları yerleştir” demişler. Ne yapabilir bu durumda adam? Kavanozu su ile doldursa içine başka bir şey konmaz. Kum ile doldursa çakıl taşlarına yer kalmaz. Çakıl taşlarına öncelik tanısa bu sefer de kaya parçalarına kavanozda yer bulamaz. O zaman ne yapmalı bu adamcağız? Elbette ki büyük kaya parçalarından işe başlaması gerekir. Önce kaya parçalarını yerleştirir kavanoza, kalan boşluklara çakıl taşlarını koyar. Çakıl taşları arasında kalan boşluklara da kumları döker. Kum tanecikleri arasında kalan boşlukları da su ile doldurarak işlemi tamamlar.
Bizler de her günümüzü elimize tutuşturulan içerisi boş bir kavanoz gibi görmeli; onu nasıl en iyi biçimde doldururuz diye düşünmeliyiz. İşte akıllı insan zamanını şuurlu kullanmaya gayret eder.
Tarih boyunca yapılan hayırlı çalışmalar hep bu sağduyu ile elde edilmiştir. Akıllı insan geçmişte oyalanıp gamın girdabına girmez hep geleceğe umutla bakar. Maksadı şu gök kubbede hoş bir seda bırakmaktır. Hem bu dünya hayatında hem de ebedi hayatında huzur ve saadeti yakalayabilmenin yarışı içindedir