Seçilmiş Güzellik
İnsan yaratılışı gereği güzeldir ‘Güzel’i arar. Güzel olanı bulmayı dert edinir, güzellik peşinde koşar. Bulduğunu düşündüklerinde karar kılar, bulamadıklarını aramaya son nefesinde olsa dahi devâm eder.
Dünyaya gelişimizden bu yana bilinçli ya da bilinçsiz zaman içinde yaşadığımız, özlemini duyduğumuz budur aslında. Güzele yaklaştığımızda yüzümüz güler, uzaklaştığımızda anlamsız bir boşlukla başbaşa kalırız.
Değil mi ki anavatanımızdan kopup dünyâya gelmişizdir, artık hüzün bizim öbür adımız olmuştur.
Ne dersiniz bütün güzellikler cennette mi kaldı? Cennetin yansımalarını bu dünyâda bulmak mümkün değil mi?
Kime, neye, nasıl, kaç zaman, neye göre ‘’güzel’’ demeliyiz? Güzelin kaynağını biliyor muyuz? Güzeli seçebiliyor muyuz? Güzele eskilerin tâbiriyle “ermek” için ayrıca bir çaba mı göstermeliyiz? Yoksa bünyemizde doğuştan kodlanmış güzellikleri korumamız yeterli mi?
Zâhiri güzel olanın bâtını harâbeyse ne yapacağız? Bâtını güzel olanın doğal bir sonuç olarak zâhiri de güzel değil midir? Peki bizlerde güzeli görecek göz var mı? Anlayacak akıl, sevecek ruh nerde? Ya Güzel birden karşımıza çıkıverecek olsa buna hazırlıklı mıyız, ya avuçlarımızdan kayıp giderse ne ederiz? Hangi mahcûbiyete sığınır, hangi pişmanlıklara göz yaşlarımızı akıtırız?
Aramak da nesi! Ya tam da güzelin içerisindeysek ve bunun fakında değilsek yazık olmaz mı bize?
Bu ve bunun gibi soruları çoğaltmak mümkün, sorular çoğalsa da cevap tektir.
Allah (cc) eşi benzeri olmayan bütün güzelliklerin tek sâhibidir. Güzelliğin kaynağıdır. Güzeldir güzeli sever. Demek ki Allâhımız’ı bilmek yukarıda sorduğumuz soruların ve daha nicelerinin cevaplarını berâberinde getirir. Peki bizler Allâh’ı (cc) nasıl tanıyacağız?
Allâhımız kendini bize birçok vesîlelerle tanıtır. Esmâi hüsnâsı ile sıfatlarını; rehberlikleri ile peygamberlerini, dostlarını; kelâmı ile Kitâb-ı Kerîm’i, kaderi, yaratmış olduğu herşeye ilim, ibret ve merhamet gözüyle bakarsak Allâh’ı (cc) tanırız. İbâdetlerimizle O’na yaklaşırız. Yaklaştıkça tanırız. Güzel neymiş kavrarız. Biz yeter ki eşsiz ve benzersiz olanı isteyelim.
Üst bir bilinçle Güzeli kavrayan akıl aşk ile Güzele bağlanır. Böylelikle insan çer çöple uğraşmaz olur. Dünya yanılgısından kurtulur. Ümîdini kesen şeytan bizlerden uzaklaşırken nesfimiz hakîkat pınarından talebini sürdürür, güzele doyulamayacağı için aşktan sırra varılır, sonsuzluk arzusu kalbi doldurur. Bilmediğimiz birçok duyguyu tatmaya başlarız. Korku bile yerini haşyete bırakır. Bilmediğini insana öğreten Allah’tır. Kişinin sadrında kalp, ruh, sır, hafi ve ahfa ismi verilen letâiflerin bir de renkleri olduğu söylenir; kalbin nûru sarı, rûhun nûru kırmızı, sırrın nûru beyaz, hafinin nûru siyah ve ahfânınki yeşildir. Bunun yanında zarif ve nitelikli insanların yaşamış oldukları tecrübelerden notaların da renkleri olduğunu biliyoruz. Renklerden, seslerden, eserlerden vs. etkilenmemizin altında biz farkında olsak da olmasak da doğuştan kodlanmış bu bilgiler güzellik bilincimize yön veriyor diye düşünüyorum. İnsan kendinde olan potansiyelin farkına bir varabilse nasıl da güzelleşir. Eserden müessire geçer. Güzelleştikçe seçimlerinde yanılmaz..
Seçilen, istenen kendisi olur.
Benliğimizde bir lütuf olarak varolan güzellik bilincimizi ortaya çıkaramazsak ne mi olur? Zamâna ve eşyâya yenik düşeriz. İnsanın yüceliği açısından bu çok acı bir durumdur. Böyle bir insanın kendi şahsına münhasır, özgün bir yapısı yoktur. Kıyaslarla uğraşır, gönlü bulanır durur. Başkalarının tanımladığı, gösterdiği güzele hayranlık duyar, o câzibeye kapılır. Güzellik bilincini hakîkat ilminden almayan insan çölde tuzlu su içen, bunu da saf su zanneden bedbaht bir kimsedir ki o kimse hüsrâna uğramıştır. Onun susuzluğu her içtiğinde daha da artacak ve kendi mahvını hazırlayacaktır. Çoğu insan ne yazık ki bu durumdadır. Onun için ne yediklerinin tadı olur, ne içtiklerinin. Allah (cc) cümlemizi muhâfaza buyursun.
Mevlânâmız ne güzel söylemiş “kimde bir güzellik varsa bilsin ki ödünçtür.” Bize lütfedilen bu ödünç güzellikle hoşnutluğa erelim, güzelliğimize güzellik katalım inşâallah. Böylelikle rızayı ilâhiyeyi kazanırız, güzelliğimiz dâim olur inşâallah. Allâhımız’ın güzelliğini seçersek seçilenlerden oluruz