Aşk Namazı!
Çalan bir saat ve yatan ben… Eşekler gibi…
Saat nefesini tüketti bu sabah, beni sabah namazına kaldırmak için, ancak başaramadı…
Çalan bir saat ve yatan ben… camışlar gibi…
O sinsi şeytanın, odada arkamdan gülmesi kaldı geride…
Çalan bir saat ve yatan ben… Kömüşler gibi…
Bir ses vicdanımda, gönlümde, beynimde, hadi kalk artık sabah namazına diyen…
Yatağın içerisine gömüldükçe gömülen ben…
Kafama koymuştum belki bu sabah, gömülmeyi sıcak yatağın içerisine…
Sıcak yatağına gömülen beni, bir gün, buz gibi bir kabrin içerisine koyacak zamanın, Kâinatın Sahibi… Her bir saniyenin, her bir anın olduğu gibi, bu sabahın da hesabını soracak bana Yüce Yaradan…
Her bir an, her bir milisaniye hesaplara gebe… Küçük yok, büyük yok, her şey kayıtlı…
Ne diyordu Kehf 49 da Allah-ı Zülcelal Hazretleri:
İşte herkesin hesap defteri önüne konuldu. Mücrimlerin defterdeki kayıtlardan korktuklarını ve şöyle dediklerini görürsün: "Eyvah bize! Bu deftere de ne oluyor? Ne küçük komuş, ne büyük, yazılmadık şey bırakmamış!" Böylece yaptıkları her şeyi yanlarında buldular. Şu kesin ki Rabbin kimseye zulmetmez.
Binlerce sene hesap için bekliyecem, tüm insanlığın beklediği gibi…
Ve o beklemenin içerisinde 10.01.2015 tarihinde, hayvanlar gibi yatıp, kılmadığım sabah namazına dair kayıtlar mutlaka olacak, biliyorum…
Ve soracak O Yüce arşın sahibi bana…
Ey Kulum! Niye Kılmadın sabah namazını…
Cevapta yalan, kıvırma olmayacak, olamayacak…
Canın mı tehlikedeydi Ey Nefsim… Peki, malın, namusun…
Vahşi hayvanlar mı bekliyordu kapında… Bombalar mı atılıyordu yoksa kafana…
Aç mıydın ey nefsim, açıkta… Hasta mıydın peki yataktan kalkamayacak kadar…
Vermedi mi sana Allah, sıcak bir ev, sıcak bir çorba, musluğunu açtığın zaman sıcak su akan bir çeşme…
Kapağını açtığında, ağzına kadar dolu bir dolap, yiyecekler, içecekler, meyveler, sebzeler…
Sağlıklı çocuklar vermedi mi sana… Güzel bir iş… Güzel bir araba…
Güzel bir ülkede, güzel bir iklimde, sorunsuz, sıkıntısız yaşamanı sağlamadı mı Allah…
Bir Sabah namazı, dünya ve içerisindekilerden hayırlı değil miydi, sadece sünneti hem de… buyurmadı mı Efendimiz(SAV):
Düşman süvarisi kovalasa bile sabah namazının iki rekât sünnetini terketmeyin" (Ebu Davud, 2/301, no: 1258; Ahmed b. Hanbel, 2/405)
Ne kadar abartıyorsun, bir sabah namazına kalkamadın işte, ne olacak sanki… yarına sabah olmayacak mı sanki…
Sabah namazının iki rekatı sünneti dünyadan ve dünyada bulunan her şeyden daha hayırlıdır" (Müslim, Misâfirîn, 96, 97; Tirmizî, Salât, 190)
Müjdesi nerede kaldı ey Hayat!
Bu kadar abartmamak lazım, hırs yapmamak lazım aslında namaz için, Kur-an için, Allah’a ibadet için… İnsanız biz, insan…
Hayatı bu kadar eziyet yapmamak lazım kendine… rahat olmak lazım, rahat…
Bir gün sen de yıkılacaksın, yorulacaksın, yaşlanacaksın… bu su hep aynı debide akacak mı sanıyorsun…
Hatalarımız da olacak, eksikliklerimizde… boşveeer, bir daha mı geleceksin bu dünyaya…
Belki biraz hayatını yaşayıp, yaşlanınca bu tarz mevzuların içerisine girmek gerekiyor…
Evet…
Böyle diye diye, ne namaz kaldı Elimizde, ne Kuran!
Böyle diye diye, ne iman kaldı göğsümüzde, ne Ezan!
nedir seni bu ey nefsim, sabah kömüşler gibi yatıran, bu safsataların ruhunda açtığı gedik mi?..
Evet, ömür sayacımızdan bir gün daha eksildi ve ben bu sabah namaza kalkamadım…
Ört Ya Rabbi günahlarımızı, affet ya Rabbi kusurlarımızı… eksikliklerimizle, yanlışlarımızla kıldığımız namazlarımızı dergahı izzetinde kabul buyur ey yoktan var eden Kadir-i Zülcelal…
Evet, binlerce yıl bekleyeceğim…
Ve o beklemenin içerisinde 10.01.2015 tarihinde, hayvanlar gibi yatıp, kılmadığım sabah namazına dair kayıtlar mutlaka olacak, biliyorum…
Peki, nasıl olacak bu kayıtlar!
Nasıl sunulacak önümüze, var mıdır dünyada, okyanusta bir damla, kainatta, trilyonlarca, milyarca yıldız, güneş, gezegen arasında bir meteor bile olamayacak bir örneği…
Evet…
Dünya üzerinde şu anda bilmem kaç milyar tane bilgisayar, bilmem kaç milyar tane akıllı telefon var…
Milyarca insan bu teknolojik cihazları kullanıyor… İnternete bağlı olan tüm bu cihazlarda, bu insanların her bir tıkı, her bir klavye vuruşu kayıt altında, daha doğrusu kayıt altına alınabiliyor…
Arama motoru anahtar kelimeleri, yani aradığınız kelimeler, gezilen siteler, sitelerde kalış süresi, her bir sayfadaki tıklanılan nesneler, doldurduğunuz formlar, mail hesap bilgileriniz, gönderdiğiniz, aldığınız mesajlar, yazışmalarınız, resimleriniz, beğenileriniz, tiksintileriniz, özlemleriniz, arzularınız… hepsi hepsi ve hepsi kayıt altındadır…
Örneğin bir arama motoru, yani bir bilgisayar, yani bir bilgisayar programı, sizi sizden iyi tanıyor olabilir…
İlgileriniz, beklentileriniz, yönelimleriniz ve siyasi eğiliminiz dahil, bu insan yapımı makinalar, biz bizden daha iyi tanıyabilirler…
Akıllı reklam diye bir şey var örneğin, hepimizin başına gelen… bir kelime ararsınız, arama motorunda, örneğin tavuk, sonra girdiğiniz diğer sitelerde, sağda solda uçuşan tavuklar, yani tavuk reklamları görmeye başlarsınız…
Bir haber sitesinde, sadece bir beğen butonu bile, dünya insanın siyasi eğilimini belirleyebilir…
Hülasa, karakter haritamızı en ince sokak aralarına, patikalara kadar çıkartabilecek bir teknolojinin tam göbeğinde oturuyoruz; bilgisayarımızın başında…
Bu sabah namazına kalkamadım, kalkmadım ben…
Şimdi insan yapımı bir makina, bunların hepsini tek tek kayıt altına alıyor da, benim bu sabah kılmadığım namaz mı gelmeyecek karşıma, Allah-ı Zülcelal Hazretlerinin huzurunda…
Saffaf Suresi 18. Ayeti kerime geliyor aklıma:
De ki: "Evet, diriltilecek, hem de zelil ve perişan bir vaziyette diriltileceksiniz!"
Gelecek, yaşadığımız, kalpten geçirip yaşamadığımız her şey, hem de en ince ayrıntıları ile gelecek… Birçok ayeti kerimede buyurduğu gibi, Allah, kalplerin ta içindekileri, özünü bile bilir, bırakın eyleme döktüklerimizi…
Affet ya Rabbi, bağışla, merhamet et…
Namaz için, devamlılığı için, aşkı için bize sabırlar nasip eyle…
Çocuklarımıza, ailemize de namaz için aşkı, sabrı, devamlılığı nasip et!
Biz bizi bırakmaya o kadar meyilliyiz ki… Biz bizi bırakırsak, sen bizi bize bırakma ya RAB!
Evet, O gün hayatımda, belki de bundan sonra yine olacak bir şey oldu…
sabah namazına kalkamadım, kalkmadım ben…
3 gündür tevbe ediyorum… Yalan belki, yalakalık belki… Okuduklarımın etkisi belki, onu da bilemiyorum…
Levhi Mahfuz diyor Kuran-ı Kerim… Her şeyin yazılı olduğu Kitap diye açıklıyor alimler… Nasıl olurda bu kadar şey bir kitapta yazar diyor, beyinler… sadece gördükleri ile hayatı ve ölümü tasvir etmeye çalışan beyinler…
Göremediklerinin ötesinde nice alemlerin, varlıkların olduğunu idrak edemeyen beyinler, siz, ben, hepimiz…
Var kardeşim var diye başlıyordu bazen sohbetine bir abimiz… Allah var, Kitap var, ölüm var, kabir var, ahiret var, mizan var, cennet var cehennem var…
Var kardeşim var, olmuş, olacak, gelmiş gelecek her şeyin yazılı olduğu bir kitap var…
Günümüzde 1 cm2 lik bir teknolojik cihaz var. Hepimizin bildiği, adına USB bellek dediğimiz… Bir kaç 10 sene önce, bir insana bir kütüphane dolusu kitabın içerisindeki bilgiyi, o, 1 cm2 lik bir cihazın içerisinde hem de sadece, 1 ve 0 rakamlarını kullanarak kaydedileceğini söylesen, deli diye içeri atar, bir de kapı kilitlenirdi üzerine…
Sabahlara kadar da gülerlerdi…
Evet dostlar, 10 liraya alacağanız bir cihaz, bunu yapıyor şimdi…
İmam Gazali, buna benzer bir örneği bir yılan için verir. Yılan görmeyen bir insana, bir hayvan var, ayakları yok ama çok hızlı bir şekilde yerde hareket edebiliyor deseniz, hemen inkar eğilimine girecektir!
Ancak yılanı gördüğü zaman size hak verecektir.
40 yaşında bir adam düşünün… çocukluğundan itibaren, bir adaya götürülmüş ve orada büyümüş… teknolojiye dair, radyo, tv, telefon, bilgisayar vs… hiçbir şey ile iletişimi yok…
Ancak, konuşma, yeme içme, oturma, kalkma, arkadaşlık kurma gibi, fiziksel ve toplumsal becerilere sahip…
40 yaşındaki bu adama, sen 40 sene önce bir kadının yani annenin karnında, suyun içerisinde, hem de ters, göbeğinden bağlı bir kordonla besleniyordun deseler, şartsız şurtsuz inkâr edecektir.
İnsan, görmediği, tasarlayamadığı, hayal etmediği ya da hayal edemediği şeyleri inkâr etme, yok sayma eğilimindedir.
Peki inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz? Diyor Müzzemmil Suresi 17. Ayeti Kerimesinde, Allah’ı Zülcelal Hazretleri…
Allah-ı Zülcelal Hazretleri şeksiz şüphesiz aşkla kabul edenler zümresine dâhil etsin bizi İnşallah…
Var kardeşim var diye başlıyordu bazen sohbetine bir abimiz… Allah var, Kitap var, ölüm var, kabir var, ahiret var, mizan var, cennet var cehennem var…
Çok güzel bir söz duymuştum: Görmek isteyenler için yeterince ışık, istemeyenler için de yeterince karanlık vardır.
Bir sabah namazını kılamadım ben…
“Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar (belli vakitlerde) namaz kıl; bir de sabah namazını. Çünkü sabah namazı şahitlidir.” diye bir müjdesi var İsra 78 de, Allah’ı Zülcelal Hazretlerinin…
Bu sabah, namazda olmadığıma şahitlik etti, başımızda nöbet değişiminde bulunan melekler…
Şimdi Filistinli bir babayım ben… Yıllardır oğlunu göremeyen…
Oğluma sarılıyorum kocaman bir gül bahçesinde, kokluyorum ağlıyorum, öpüyorum ağlıyorum…
Her yer gül, her yanım gül… Çiçekler, şırıl şırıl akan bir su… Bülbül sesleri…
Birden uyanıyorum sonra…
Misket bombaları, fosfor bombaları sarıyor etrafımı… Kulakları çınlatan ince bir ıslık sesi…
Ardından kol, bacak, gövde, kan… Yıkık binalar… Açlık, susuzluk…
Bir cennet rüyası sonrası, cehennemin tam ortasındayım, Filistin’de Gazze de…
Bir ölü uykusu sonrası, cehennemin tam ortası kalbim…
Bir sabah uykusu sonrası, namazsız…
Koşuşturup saate baktım… Saat 7.30…
Ardından hemen duvarda asılı duran takvime baktım… Güneş 7.22…
Ey nefsim nedir seni bu kadar gafil yapan, yazmak için yazdıran…
Üzgünüm gerçekten… Kaçırdığım sabah namazı için…
Gençlik yıllarımda kaçardı, kılmazdım, kılamazdım bazen namazlarımı…
boşveeeeer, yaşlanınca kılarsın, sen şimdi hayatını yaşa elinde fırsatın varken!... safsataları arasında büyüdük biz…
İçerdik üzerine bir bardak soğuk su, geçerdi…
Artık geçmiyor…
Üzüldüm ben…
Tuttuğum takımım yenildiği, şampiyon olamadığı zaman üzülmeyi öğrendim ben…
Yendiğinde arabalara binip konvoy yapmayı, balkonlarda halay çekmeyi öğrendim ben…
İçmeyi, sıçmayı, bağırmayı, anırmayı öğrendim ben…
O çılgınlığı, bu çılgınlığı diyerek insanları beyinsiz varlıklara çeviren sistem, öğretti bana tüm bunları…
7.22 güneş… 7.30’ da kalkıyorum…
Bir sabah namazım, yok olmuş uyku girdabının içerisinde…
Dünyayı bana verseler boş… Yalan mı, bilmiyorum, öyle olması gerekir diye geçiriyorum içimden…
Evet dostlar…
Aşkınız olsun sabah namazı…
Sevdanız olsun ey arkadaşlar, en karasından…
Hiçbir batıl dinin yapamadığını güzel dinimiz yapıyor aslında…
Uykunun en güzel anında, sabahın köründe insanı kaldırıp, soğuk suyla abdest aldıktan sonra, Yüce Yaratıcının huzuruna alıyor…
Dünya da yaşayan 7 milyarın, sadece sabah namazını görseler, bilseler, tanısalar Müslüman olacaklarını düşünüyorum…
Aşkınız olsun, sabah namazı ey kardeşler…
Yareniniz olsun sabah namazı, dostunuz olsun en acıyı söyleyen, ey dostlar…
Dostlarınız olsun sabah namazında, gelmediğiniz zaman sizi soran, özleyen, hesap soran…
Özleminiz olsun sabah namazı, balonunu kaçırdığında her bir hücresiyle ağlayan bir çocuk gibi, kederiniz olsun yatakaldığınız sabahlar...
Canınız olsun sabah namazı… Ciğeriniz, ciğerpareniz…
Gidin ey dostlar bir sabah namazı, en yakınızdaki camiye, herkes uyurken…
Kalkın sıcak yatağınızdan, alın abdestinizi, lütfen sıcak suyu açmadan…
Çıkın evinizden, selam verin size dua eden meleklere hemen kapı başında…
Salavatlarla, tevbelerle gidin o en güzel yolu…
Yürüyün camiye kadar, attığınız her bir sağ adımda sevap sayacınız bir artsın, attığınız her bir sol adımda günah sayacınız bir eksilsin…
Sonra girin o camiye…
Bakın sizden başka genç var mı camide…
Hamd edin Allah’a…
Diğer gençlere de Allah’ın bu güzelliği nasip etmesi için, dua edin şöyle taa yüreğinizden…
Güzelce kılın namazınızı, huşu ile, aşk ile…
Durun huzurda, akıtın birkaç damla gözyaşı, varsa yüreğinizde…
Sonra güzel bir tesbihat, ardından güzel bir dua….
Çıkın caminin kapısından, az önce siyah, ama şimdi kızıl olan gökyüzüne aşkla bakın…
Derin bir nefes alın burnunuzdan, çekin tüm oksijeni ciğerlerinize…
Ve bir sonsuz Hamd-ü Sena daha gönderin Yaradana…
Bu gaflet uykusundan uyandırıp, size buraları nasip ettiği için…
Ruhunuz olsun ey dostlar sabah namazı, ruhunuza yapışsın…
Zayıfken güçlü durmayı, sert olmayı, güçlü durumda iken merhametli olmayı gerektirir Kuran ahlakı…
Siz de öyle güçlü durun ki, namazı kaçırdığınız bir sabah, öyle bir yapışın ki sabah namazına, çok zor ayrılsın sizden…
Ve bir daha hiç ayrılmasın…
Ey Yüce Allah’ım, sonumuzu, ahir ve akıbetlerimizi hayr eyle…
İki cihanda yüzümüzü ak eyle...
Son nefesine rahmet meleklerini getirecek bir ömür sürmeyi nasip et…
Ey Yüce Dost, Ey Yüce Arşın sahibi… Ey yoktan var eden Allah’ım…
Arşın her yanını dolduran zatının nuru hürmetine, bütün mahlûkata hükmettiğin Kudretinin azametine, her yanı dolduran rahmetinin bereketine senden istiyoruz…
Senden başka İlah yoktur…
Ey çaresizlerin çaresi Allah’ım bize yardım et…
Ölmeden önce bizi uyandır ve İmanla, Kuranla, Namazla al canımızı…