Doğru çalışma methodu
İslam ümmeti tek bir ümmettir. Evlatlarının arasını inanç bağlar, onları birlik haline getirir ve onları tek bir çerçeve içinde bir araya getirir. İnanca bağlı kalmak islamın temelidir. Müslümanın buna tabi olması ve tamamen itaat etmesi, Allah’ın izni ile onu başarıya ulaştıran yola götürür. İlkelerden uzaklaşma ve ona bağlı olmama –Allah korusun- helak yollarına, apaçık bir hüsrana ve cehenneme sürüklenmeye götürür. Her Müslüman bunu bilir ve buna iman eder. Hatta her müslümanın, Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberlerine imandan ve Muhammed b.Abdullah (s.a.v.)’in peygamberliğine şehadetten sonra; islamın ilkelerini ve öğretilerini bilmesi, ona iman edip, onunla bağlı kalması gerekir.
Bu ilkelerden bazıları:
a) İslam ümmetinin birliği
Her şeyden münezzeh ve yüce olan Allah şöyle diyor.
-Ve gerçekten sizin bu ümmetisiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde yalnız bana ibadet edin.[1]
b) Hangi bölgeden hangi cinsten olurlarsa olsunlar Müslümanlar kardeştirler. Her şeyden münezzeh ve yüce olan Allah şöyle diyor.
-Mü’minler ancak kardeştirler. O halde iki kardeşinizin arasını düzeltin. Ve Allah’tan korkun. Belki rahmet olunursunuz.[2]
Bizim lehimize ne haklar varsa onlarında vardır, aleyhimize ne haklar varsa onlarada aynısı vardır. Onları desteklememiz, onlara destek çıkmamız, bütün imkanlarımızla onlara yardımda bulunmamız ve ellerini tutmamız, elimizi ellerine koymamız gerekir.
Her şeyden münezzeh ve yüce olan Allah şöyle buyuruyor.
-Eğer mü’minlerden iki grup birbirleri ile çarpışırlarsa onların aralarını düzeltin. Eğer onların biri diğerine karşı tecavüz ediyorsa o tecavüz eden grupla Allah’ın emrine dönünceye kadar çarpışın. Eğer dönerse ikisinin arasını adaletle düzeltin ve adaletli olun. Çünkü Allah adaletli olanları sever.[3]
Rasulullah (s.a.v.) de şöyle buyuruyor: “Mü’minlerin birbirlerini sevmelerinde, birbirlerine merhametlerinde ve birbirlerine şevkat duymalarındaki durumları tek bir cesed gibidir. Onda bir uzuv ağrısa, bedenin diğer yerleri ateşlenir ve onu uyku tutmaz.[4]
1- İslam ümmetinin düşmanı her
Müslüman içinde düşmandır.
Her nerede ve hangi ırktan olursa olsun. Eğer Müslüman değillerse kendi kavminin ve ailesinin bile düşmanı olabilir. Bir Müslüman ümmetin düşmanı o ümmetin her ferdinin düşmanıdır.
Her şeyden yüce ve münezzeh olan Allah şöyle buyuruyor.
-Eğer onları bilmediğin şeyi, bana ortak koşman için seni zorlarlarsa sen onlara itaat etme bununla beraber dünyada onlarla iyi geçin ve sen bana dönenlerin yoluna uy.
Sonra dönüşünüz bana olacaktır bende size neler yapmakta olduğunuzu haber veririm.[5]
Evlat, anne babası Müslüman değilse onlara itaat etmez. Evet dünyevi meselelerde onlarla beraber olup, onlara katılsa da, Allah’ın emrine muhalif hiçbir konuda onlara uymaz. Eğer Müslümanlarsa onlara itaat etmek vaciptir.
2- İslam'ın düşmanlarını veli edinmek caiz değildir.
Kim kendine düşman birini veli edinirse, ona yakınlaşır ve onun kölesi addedilir. Onunla birlikte islamın zıddına olmuş olur.
Her şeyden münezzeh ve yüce olan Allah şöyle buyuruyor.
-Ey iman edenler Yahudileri de hristiyanlarıda veli (dost ve yönetici)ler edinmeyiniz. Onlar (ancak) birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden kim onları veli edinirse muhakkak o da onlardandır. Şübhesiz Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
-Kalplerinde hastalık bulunan kimselerin devrin aleyhimize dönmesinden korkuyoruz diye(Kafirlerden dost edinmek için) aralarında konuştuklarını görürsün. Olur ki Allah fetih nasip eder veya kendi katından bir emir verirde onlarda içlerinde gizlediklerine pişman olacaklardır.[6]
Bazı insanlarda var ki, İslam toplumunda yaşayıp, kalplerine iman girmek sizin ya sadece dilleri ile Müslüman olduklarını söylüyorlar veya islama sadece nisbet ediliyorlar. Böyleleri kalpleri hastalıklı olanlardır. Çünkü durumlarının ortaya çıkıp ve hakiki yüzlerinin tanınması ile Müslümanlardan zarar görmekten korkarlar. Zira Allah düşmanlarına, Müslümanlar kendilerini vurmaya niyetlendiklerinde onları korusunlar veya içlerinde sakladıkları niyetlerini desteklemek için onlara velayet vermişlerdir.
3-Allah düşmanlarını taklit etmek ve onlara muhakeme olmak sahih olmaz.
Kalpleri hastalıklı bazı gruplar var ki, Allah’ın düşmanlarının dili ile konuşmaya, o dili tabelalara yazmaya ve üzerlerinde o dilin bulunduğu elbiseleri, bu dilin sahiplerine velayet vermesinin bir alameti olarak giymeye çalışıyorlar. Kendilerinin onları sevdiklerini desteklediklerini ve yardımcıları olduklarını göstermek veya kendilerinin medeni olduklarını ve ilerlediklerini çünkü bu dilin sahiplerinin de böyle olduklarını göstermek istiyorlar.
İşte bunlar Allah düşmanlarına benzemek için böyle çalışıyorlar. Allah Rasulu (s.a.v.) de şöyle buyuruyor:
“Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.”[7]
4- Irkçı, yerel, vatan perver veya
iktisadi hedeflere sahip olan kapitalist, sosyalist ve kominist…vs. olsun veya hükümete ulaşmak gibi bir menfaat hedefinde olsun, İslam dışı hiçbir
oluşumun veya hareketin varlığı sahih değildir.
Sahih olan ise, İslami eğitim, öğretim ve yönlendirme için olan İslami kuruluşların olmasıdır. Bu daha Rasulullah (s.a.v.) döneminde iken Mekke’de başlamıştı. Sadece oraya katılanların bildiği, Müslümanlara has özel toplantılar oluyordu.
Rasuli kerim (s.a.v.)’e indirileni okuyorlardı. Onu öğrenip, davet esasına göre tanışıp İslamın Namaz, sosyal hayat, amellere sabretme, sıkıntılara katlanma gibi ameli tatbikini yapıyorlardı. Müslüman kardeşlerden farklı gruplardan olanlarla ilişki ve alakalar oluyordu. Köle, efendi, fakirler-zenginler vardı. Buna ek olarak sırları gizleme vardı. Ve müslümanın başkaları için iyi bir örnek olabilmesi için çalışma. Böylece çağırdığı dine uygun bir örnek olmuş oluyordu.
İslam Endonezya’da Arap yarım adasından kendilerine gelen Müslüman tüccarların ahlakından etkilenme ile yayılmıştır.
İslam devleti kurulurda, İslami proğramı sahiplenirse her ne olursa olsun bu tür oluşumlar sona erer. Çünkü her türlü görevi yerine getirmek devletin sorumluluğundadır. Bazı Merkezlerin ve oluşumların daha önceleri yaptıkları da devletin sorumluluklarında idi zaten. Gördük ki Rasulullah (s.a.v.) Medine-i Münevvere’ye kardeşleri ile beraber hicretinden sonra, İslam devletide kurulunca, artık Mekkede ki gibi özel buluşmalar olmaz oldu. Yapılacak çalışmalar artık devletin sorumluluğu oldu.
5-Bu oluşumların farklılaşmalarıda sahih değildir.
Zira bu, bakış açılarında farklılıklar oluşturarak, çokluğun neticesinde ihtilaflar ve ayrılıklar oluşturduğu gibi safların ayrılmasına götürür.
6-Tedavi etme.
Kendi topraklarına ve oranın halkına hükmeden düşmanlarının önünde ümmetlerinin zayıflamasından dolayı maneviyatları zayıflayan ve kendilerini yetersiz gören kişilere nisbetle. Evet içlerinden bazılarının düşmanlarını taklid edip onların proğramlarına göre yaşayan, onlarla kendi dilleri ile konuşan ve elbiselerini giyen, kendilerini arkadaşlarından böylece üstün görerek mutlu olan insanların muhakkak tedavi edilmeleri gerekir. Gerçeği göstererek içine düştükleri durumdan onları kurtarmak ve üzerlerine bulaşan pisliği temizlemek için onlara vakit ayırmak gerekir. Çünkü ulaştıkları sonuç, kendi ümmetlerine düşmanlıktır ve bunlar bunu bilmiyorlar. Bu, ümmete yapılan bir savaştır ama hissetmiyorlar.
Ümmetin başına beladır ama anlamıyorlar. Bilakis kendilerinin ümmetin dirilişi için önderler olduklarını zannediyorlar ama aslen felaketten başka bir şey değillerdir. Bizim buna dikkat etmemiz ve konunun boyutlarını anlatmamız gerekir.
----------------------------------------------------------------------
[1] Enbiya:92.
[2] Hucurat:10.
[3] Hucurat:9.
[4] Müslim ve İmam Ahmed, Numan b. Beşir (R.A)dan rivayet etmişlerdir.
[5] Lokman: 15.
[6] Maide:51-52.
[7] Ebu Davud Abdullah b. Ömer (R.A) dan rivayet etti.