* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Durmak Yok  (Okunma sayısı 1078 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Durmak Yok
« : Aralık 25, 2014, 10:11:42 ÖÖ »
DURMAK YOK!

 “Elbette güçlükle beraber şüphesiz bir ko-laylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir ko-laylık vardır.”(94 İnşirah  5, 6)

            Üzülmeyin, muhakkak, mutlaka ve mutlaka o zorluk-la beraber bir kolaylık vardır. Hayır hayır, yanlış duyma-dınız, yanlış anlamadınız, muhakkak zorlukla beraber kolaylık vardır.

            Bir konuda zorlanıyorsunuz. Nedir o zorluk? Meselâ hanımlarınıza, çocuklarınıza, çevrenizdeki Allah kul-larına bu sûreyi anlatıp duyurma konusunda zorlanı-yorsunuz, diyelim. Çocuklarınızı Müslümanca eğitme ko-nusunda zorlanıyorsunuz farz edelim. Veya kendiniz biz-zat Kitap ve Sünnetle tanışma konusunda zorlanıyor-sunuz. Bunlar birer zorluktur, bellidir, bunu biliyorsunuz. Bunun zorluğunu biliyorsunuz. Ama şunu da bilesiniz ki bu belli olan, eni boyu, çapı bilinen bu zorlukla beraber eni boyu bilinmeyen, ne kadar olduğu, nereden ve nasıl geleceğini bile hesap edemeyeceğiniz bir kolaylık, Al-lah'tan gelecektir. Allah, bu konuda bir değil, birden çok, bilemeyeceğiniz, hesap edemeyeceğiniz çapta kolay-lıklar gönderecektir. Ne büyük bir müjde değil mi? Prob-lem tektir ama çözüm yolları hesap edemeyeceğiniz bo-yuttadır. Dert birdir ama derman düşünemeyeceğiniz ka-dar çoktur.

            Zorlukla beraber sınırsız kolaylıklar vardır. Sen Allah'ın gönderdiği kolaylıklarla o zorluğu aşacaksın, o zorluğu yenecek ve başarıya, zafere ulaşacaksın ama o zorluğu Allah'ın izniyle yenince, zafere ulaşınca da “Tamam bitti, kurtuldum, yendim, başardım.” diye sakın miskinleşmeye kalkma. Sakın yatmaya kalkma.  O meşgalen sakın senin Allah'la münâsebetini kes-mesin. O işinin sıkıntısından dolayı sakın Allah'ı unut-mayasın.

            Yaşadığımız sıkıntılar, hattâ mağlûbiyetler; mora-limizi bozabilir, yıpranmamıza neden olabilir. Ama bunlar kesinlikle trajedilere, çaresizliklere dönüş-türülmemeli. Ne zorluk, ne de kolaylık mutlaktır. Zor-lukların aşılması, ancak doğrular üzerindeki ısrar ve sabırla mümkündür. Allah Teâlâ, bizi başardıkları-mızla değil; yapıp ettiklerimizle hesaba çekeceğine göre, zor zamanlarda üzerimize düşeni yerine getir-meli, bütün gücümüzle cehdetmeli ve Allah'a tevekkül etmeliyiz. Karanlığın en fazla koyulaştığı, ümitlerin yitirilmeye başladığı an, İlâhî yardımın yaklaştığı an-dır. Zorlukları aşmada gösterdiğimiz çaba, kolaylıkta da sürmeli, dinamizm süreklileştirilmelidir. İmtihan, her zaman belâ, sıkıntı ve zorlukla olmaz; bazen de ko-laylık ve nimetlerin bolluğu ile olur. Allah'a iman edenler için ümitsizliğe yer yoktur.

            Allahü Teâlâ, denemek için yarattığı insanoğlunun dünya imtihanında başarılı olması için ona pek çok kolaylıklar tanımış, sırtına taşıyamayacağı, altından kalkamayacağı ağır yükler yüklememiştir. (2 Bakara, 286) Dünyaya rahat bir şekilde gelebilmesi için do-ğum yolunun kolaylaştırılması (rahmin açılıp doğum kanalının genişletilmesi) (80 Abese, 20), bunlardan ilkidir. Zayıf bir yapıda yaratılan insana ilahî rahmetin gereği olarak sunulan kolaylıklar, onun daha iyi bir kul olabilmesini sağlamak içindir; Allah'ın muradı, insan-lara zorluk çıkarmak değil, kolaylık göstermektir. (2 Bakara, 185)

            İnsan yapısına en uygun bir din olan İslâm'ın bu özelliği, Hz. Peygamber tarafından şöyle dile geti-rilmektedir: "Şüphesiz ki bu din, kolaylıktır. Her kim, (kolay olan) bu dini zorlaştırırsa, altında kalır. Onun için orta bir yol tutun ve dini takribî bir surette tatbik edin." (Buhârî, İman 29)

            Allah insanların, kendilerinden istenmeyen so-rumlulukların (zorlukların), ibadet niyetiyle de olsa altına girmemelerini istemekte ve buna Hıristiyanlık-taki ruhbanlığı örnek vermektedir. (57 Hadid, 27)

            Peygamberimiz de, devam ettiremeyecekleri sıklık ve zorluktaki nafile ibadetlere başlamamaları için as-habını uyarmış, güçlerinin yeteceği kolaylıkta olanlara başlayıp devam ettirmelerini tavsiye etmiştir. İnce ele-yip sık dokuyarak gereğinden fazla zorlaştırma, özen-mecilik düşünceleri de Hz. Peygamber tarafından ya-saklanmış ve böyle yapanların helak olacağını bildir-miştir. (Müslim, İlim 7)

            Hz. Peygamber de; "Dininizin en hayırlı ameli, ko-lay olanıdır." demiş ve Hz. Âişe(r.anha)'nin belirttiğine göre, o, günah olmamak şartıyla iki şeyden birini ter-cihte muhayyer bırakıldığında, daima, kolay olanı ter-cih etmiştir. Bundan dolayıdır ki, İslâm hukukunda, kolayı tercih (el-amel bil-eyser) külli bir kaide olarak kabul edilmiştir. Ey Rabbîm! İşimi kolaylaştır, zorlaştır-ma ve hayırla sonuçlandır." duası da, dindeki kolaylığı çok güzel bir şekilde dile getirmektedir.

            “Öyleyse; bir işi bitirince diğerine giriş ve ümit edeceğini yalnızca Rabbinden iste.”(94 İnşirah, 7-8)

            Evet bir iş bitince, bir işi bitirip sonuca ulaşınca, bir konuda başarıya ulaşınca yatma. Hemen doğrulup bir başka işe başla. Hemen onun arkasından bir başka işle uğraş. Bir başka göreve daha doğrul, bir daha yürü, bir daha yorul. Bir işi bitirince bir başkasına yönel. Rab-bimiz bir insana din anlatıp onu hakka ulaştırınca “Ta-mam artık, benim görevim bitti.” deme, ikinci bir insa-na koş diyor. Bir savaştan döndüğün zaman ibadete yönelip cehd ve gayret et.

            Meselâ bir ada düşünün ki, o adada yaşayan altmış beş milyon insan var. Bu adada bir kısım hain insan-ların çıkardıkları bir yangın sonucunda bu altmış beş milyon insan yanmaya gidiyor. Hepsi de farkında ol-madan hızla cehenneme doğru gidiyor. Farz edin ki sizin de bir kayığınız var  ancak sizinle birlikte üç kişiyi alabiliyor. Ne yapacaksınız? Hemen süratle o adaya gidecek ve yangın konusunda, ateşe gittikleri konu-sunda ikna edebildiğiniz, kandırabildiğiniz, kurtulma-ya razı edebildiğiniz iki kişiyi alıp hemen karaya çıka-racaksınız. Sahil-i selâmete çıkaracaksınız. Şu anda böyle kurtardıklarınızı götürebileceğiniz bir selâmet yer var mı yok mu, onu da bilmiyorum. Tabii o iki kişiyi ka-yığa bindirirken elbette öbürlerine de bir şeyler anla-tacaksınız. Hazır olun az sonra gelip sizi de alacağım gibi…

            İki kişiyi karaya çıkardınız. Bundan sonra tamam bitti, benim görevim bitti, ben görevimi yaptım. Ne yapayım, kayığım iki kişiyi alabiliyordu, ben de onları alıp kurtardım deyip yan gelip yatmayın. Hemen bir ikinciye, arkasından bir üçüncüye daha koşun. İşte âyette anlatılan budur. Ama öyle bir koşma, öyle bir koşturma ki sonunda ne rütbe olmalı ne de mal. Sade-ce Allah'a rağbet etmeli, istediğimiz, umduğumuz, beklediğimiz, arzumuz, hedefimiz sadece Allah'ın güzel rızası olmalıdır.

            Allah için bir ömür koşturmalıyız. İslâm bizden Allah için sürekli bir gayret istemektedir. Varlığımızı, zamanımızı, imkânlarımızı Allah'a kullukta kullanarak değerlendirmeye çalışmalıyız. Bakın, İbni Abbas (r.a)'ın rivâyet ettikleri bir hadislerinde Rasûlullah Efendimiz şöyle buyurmaktadır:

            “İki nimet vardır ki insanların pek çoğu onların kadr u kıymetini bilme noktasında aldanıyorlar: Sağ-lık ve boş zaman.” (Buhâri, Rikâk 1)

            Elbette, sağlığın kıymetini bilip onu satacak veya paraya tahvil edecek değiliz. Boş vaktin kıymetini bilip de onu da kiraya verecek halimiz yoktur. Bu ikisini Allah'a kulluk için yatırım yapacağız. Allah adı-na cehd ü gayrette değerlendireceğiz. Bunun için de ilk olarak elbette farzlara sarılarak, sonra da arta kalan zamanı nafilelerle doldurarak Rabbimize yaklaşma imkânları arayacağız. Tabi boş vakitten ve sıhhatten kasıt, kişinin mecburen yapmak zorunda olduğu farz-lardan arta kalan zamandır.

            Onun içindir ki Rabbimiz bu ayetlerde bir şeyi yaptıktan, bir işten boşaldıktan sonra buyurmuştur. Yoksa bunun mânâsı; Allah bize boş zaman vermiştir de, bomboş bir hayat vermiştir de biz onu dolduraca-ğız değildir. Yani biz zamanı İslâm'a göre ayarlaya-cağız. Eğer bu konuda İslâm nazarı itibara alınmazsa, zaten insanların zamanı hep doludur. Eğer kendi ken-dine dolan şu bizim hayat programına göre düşüne-cek olursak, bir saniye bile boş vakit yoktur. Öyle değil mi? Meselâ para kazanmak, kahvede oturmak, maç seyretmek, haberlere bir göz atmak, bir dizi film ile beraber olmak… Eğer böyle İslâm'ın zaman anlayı-şından uzak bir hayatın adamıysak, kesinlikle söyle-yebilirim ki mümkün değil boş vakit bulamazsınız. Öyleyse programımızı İslâm'a göre yapmak zorun-dayız.

 Ali Küçük

 


* BENZER KONULAR

Çoban Deyip Geçmeyelim 2 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 08:04:55 ÖÖ]


Çoban Deyip Geçmeyelim 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:57:14 ÖÖ]


Yabancılaşmadan Değişmek ve Gelişmek Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:44:43 ÖÖ]


Suriye Olaylarının Perde Arkasında Neler Var 8 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:34:29 ÖÖ]


O insanı Yetiştiremezsek 1 Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:25:16 ÖÖ]


Mutluluğun Sırrı Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:12:56 ÖÖ]


Murada Ermek İçin Gönderen: fanidunya NET
[Bugün, 07:07:00 ÖÖ]


Bize Kalana Bakın Siz Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 06:02:09 ÖS]


Âlemler O’na Hayran Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:34:39 ÖS]


Dünya Nedir Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:25:53 ÖS]


Gönül Allah (CC) 'ta Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:22:44 ÖS]


İmani olgunluğun sırrı - Teslimiyet Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:15:04 ÖS]


İnsanın Manevi Yapısı (Ruh, Kalb, Akıl ve Nefs) İle İlgili Meseleler Gönderen: gurbetciyim
[Dün, 05:06:24 ÖS]


Esat Kabaklı - Sürgün - 320 KBPS Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 04:50:26 ÖS]


Ozanlardan Single Eserler - Karma 320 kbps Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:20:38 ÖS]


Esat Kabaklı - Oğul Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 12:07:15 ÖS]


Ehl-i Beyt ve Kerbelâ Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:49:31 ÖÖ]


Filistin’in Tarihçesi Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 10:42:17 ÖÖ]


Cennetlik Kadınlar 3 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:10:52 ÖÖ]


Cennetlik Kadınşar 2 Gönderen: fanidunya NET
[Dün, 09:06:00 ÖÖ]