Zor Zamanda Duruş Sahibi Olmak
Her insanın mutlaka, küçük ya da büyük, anlamlı ya da anlamsız, lüzumlu ya da lüzumsuz ulaşmak istediği hedefleri vardır. Herkesin kendi ölçeğinde, ama onu belki de ömür boyu peşinden koşturacak hedefleri…
Belli hedefleri olması, insanın tabiatının gereğidir. Herkesin kendi kapasitesi, ufku, bakış açısı ve kalbindeki duygular doğrultusunda önüne koyduğu hedefleri vardır mutlaka! Hiç bir hedefi olmayan, yarın ne yapacağı, ne olacağı ile ilgili bir endişesi olmayan insan ise anormal olarak değerlendirilir.
Bu nedenle hedeflerimizi geliştirmek, belirginleştirmek, yanlışlıkları varsa düzeltmek için teşvik ediliriz.
Çünkü peşinden koştuğumuz hedeflerdir bizi kamçılayan; hız katan, yön veren, enerji ve moral aşılayan.
Hedeflerimiz bizi sürükler. Türlü istasyonlara uğratıp yeni adreslere taşır. Bazen aşılması zor yokuşlara tırmandırır, bazen de hayaller bahçesinde oradan oraya savurur.
Koyulan hedeflerin yönü, içeriği, kişinin hangi istasyonlara uğrayacağını tayin eder. Arabası olmayan birisi kendine bir araba sahibi olmayı hedef seçmişse, araba sahibi olacak kadar para kazanmayı sağlayacak işlerin etrafında döner. Bir köye muhtar olmak isteyen ise, onu muhtar yapacak vesilelere sarılır. Köydeki herkesin işiyle ilgilenmeye çalışır, düşene babalık, üzülene yarenlik, sevinene ahbaplık yapmaya çalışır mesela.
Büyük hedeflere zor yollardan gidilir…
Uğranacak istasyonların ve orada karşılaşılacak olanların büyüklüğü ve ulviliği hedefin büyüklüğü ve ulviliği ile doğru orantılıdır. Zorluğu ve kolaylığı da yine hedefin zorluğu ya da kolaylığı ile doğru orantılıdır. Karşılaşılacak olayların hacmi ve etkisi de, hedefin hacmi ve etki alanı ile doğru orantılıdır.
Seçtiği hedef sadece kendisini ilgilendiren birisinin, uğraşlarının hacmi de kendi etrafındakilerle sınırlı kalacaktır. Hedeflerinin etki alanı genişledikçe ve etki alanındaki insanlar çoğaldıkça, muhatap olacağı insan sayısı da, ulaşması gereken alan da genişleyecek. Genişledikçe de daha çok insan, daha çok derdi, daha çok sorunu ve daha çok zorluğu karşısına çıkaracaktır.
Tarihin seyri içerisinde türlü zorluk ve mücadelelerden geçmiş bir milletiz. Her cepheden topraklarımızı istila etmek isteyen azgın canavarlara karşı zorlu bir mücadele verdik ve onları püskürtmeyi başardık. Ardından zihinlerimizi işgal etmek, cahiliyet şapkasını zihinlerimizi örtercesine başımıza geçirmek istediler; başımızı verdik de giymeyi kabul etmedik.
Camide bile Kur’an okumanın cezalandırıldığı günleri yırtıp nesillerimizin Kur’an’ı baş tacı olarak kucaklamaları için ahırları medrese olarak kullandık.
Yaptık, başardık derken; babalarımız, dedelerimiz yaptı ve başardı. Bazılarımız için büyük büyük hatta daha büyük babaları. Yaparken ve başarırken de tahammülü zor zahmetlerle karşı karşıya kaldılar.
Hakaret gördüler, horlandılar, bedenen yoruldular ama yine de yılmadılar. Çünkü hedefleri kendileriyle sınırlı değildi. Gelecek nesillerin canını, namusunu, imanını kurtarmayı hedef seçmişlerdi. Hedefleri büyüktü, zorlukları da büyük oldu.
Sonra hocalarımız, ağabeylerimiz geldi. Onlar da bir yandan üzerimizdeki kara bulutları dağıtmak için verdikleri mücadele nedeniyle türlü zahmetlere, mahrumiyetlere; darbelere, yasaklamalara maruz kaldılar ama buna rağmen yılmayıp üstüne, bütün dünyayı hedeflerine aldılar ve bizim önümüze de hedef olarak koydular. Zahmetli işlere girdiler. Çünkü hedefleri bunu gerektiriyordu. Bütün dünyadaki zulümlere son vermek, bütün dünyadaki mazlum ve mağdur milletlerin üzerlerindeki kara bulutları dağıtmak istiyorlardı. Evet horlandılar, itildiler ama vazgeçmediler. Etkisi dünyanın bütün coğrafyalarına yayılacak adımları atmayı başardılar. Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlara cesaret, mazlumlara ve mağdurlara ümit oldular.
Nöbeti devralma zamanı…
Peki ya bizler. Böyle bir geçmişi miras olarak devralan bizler, konumumuzun ve önümüze konulan hedeflerin farkında mıyız? Bütün ümmetin yeniden ayağa kalkması ve mazlumların imdadına koşmak için görevde olduğumuzun farkında mıyız? Nöbetimizin böyle büyük bir hedefi içerdiğinin idrakinde miyiz? İdrakindeysek, işimizin çok, zahmetimizin bol olacağının da farkında olmalıyız. Bu güne kadar aşılan engellerin sadece bir basamaktan ibaret olduğunu anlamalıyız.
Özellikle İslam coğrafyasında dökülen kan ve gözyaşı, önümüzde aşılacak nice engeller bulunduğunu ve bu engelleri aşmanın türlü zorlukları olacağını bize anlatıyor. Bu zorluklara göğüs germeye, bütün zorluklara karşı ayakta durmaya hazırlıklı mıyız?
O zorlukların başında nimeti kendimize, zahmeti başkasına uygun gören anlayışı ayaklarımızın altına almak var. Mümin kardeşlerimizle bağlarımızı zayıflatacak söz, eylem ve girişimlerden uzak durmak var.
Bizim hedefimiz hakkın sesini en ücra köşeye kadar yaymak için bütün Müslümanların bir çatının altında toplanmasını sağlamaya çalışmaktır bundan sonra. Zorlukları da hedefin büyüklüğü oranında olacaktır elbette.
Bu hedefe ulaşmak ve hedefin önümüze çıkaracağı zorluklara karşı ayakta durmak için yüreğimizle, emeğimizle, kendimizi hazırlamak varken, geçmişteki güzellerimizin yaptıklarıyla övünmeyle yetinemeyiz. Onların mirası olarak sahip olduklarımızı paylaşma yanlışına düşemeyiz.