Ayet ve Hadislerde İsrâ Mucizesi
İngiliz oryantalist Alfred Guillaume (1888-1965)’ın 1953 tarihinde yazdığı “Where was al-Masyid al-Aqsâ” makalesinde “Mescid-i Aksa’nın yeri ve İsrâ yolculuğunun Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya değil de Mekke yakınlarındaki Cirane’ye yapıldığı” iddiasının hiçbir ilmî dayanağı olmadığı gibi mezkûr makalenin Siyonist İsrail’in işgal ettiği Müslüman mülkünde devletleşme hengâmına denk gelmesi Müslümanların dikkatini Mescid-i Aksa ve Kudüs’ten başka yöne çekmek için sinsi bir plan olduğu görülecektir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v), bir gece Mescid-i Haram’dan, Mescid-i Aksa’ya yolculuk etmiştir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerdeki deliller nettir. Bu kutsal yolculuğun Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya gerçekleştiğinin delillerine gelince:
1- Kur’an-ı Kerim’de “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işiten ve hakkıyla görendir” (İsra, 1) buyrulmaktadır.
2- Peygamber Efendimiz (s.a.v), Mescid-i Aksa’nın Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî’den sonra yeryüzündeki en faziletli mescidi olduğunu bildirerek “(İbadet maksadıyla) şu üç mescidden başkasına yolculuk yapılmaz. Mescid-i Haram, Mescid-i Resul (Nebevî) ve Mescid-i Aksa” (Buhari, Müslim) buyurmuştur.
3- Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram’dan sonra yeryüzünde yapılan ikinci mabeddir. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in şöyle buyurduğunu Ebu Zerr (r.a) nakletmektedir:
“Ben, Rasulullah (a.s)’a yeryüzünde ilk mescidin hangisi olduğunu sordum. Mescid-i Haram buyurdu. Sonra hangisi dedim.
Mescid-i Aksa buyurdu. Ben yine ‘iki mescid arasında ne kadar zaman vardır’ dedim. ‘Kırk sene’ buyurdu” (Buhari, Enbiya 40; Müslim, Mesâcid 1-2 vd.).
4- Kur’an-ı Kerim’de “Bunun üzerine Rabbi, onu güzel bir kabul ile kabul buyurdu ve güzel bir şekilde yetiştirdi. Onu Zekeriya’nın himayesine verdi. Zekeriya ne zaman (Meryem’in yanına) mihraba girse, onun yanında yiyecek bulurdu. ‘Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?’ dedi. Meryem, ‘O, Allah tarafından geliyor. Şüphesiz ki Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır’ dedi” (Al-i İmran, 37) buyrulmaktadır. Zekeriya Aleyhisselam zamanında kubbeli bir mabedin var olduğu “Zekeriya ne zaman mihraba yönelirse” ifadesinden anlaşılmaktadır.
Zekeriya Aleyhisselam’ın, Hz. Meryem’in, Hz. İsa’nın ve Hz. Yahya’nın Kudüs ve Beytü’l-Makdis yani Mescid-i Aksa çevresinde yaşadığı bu olaylar, önemine binaen Kur’an-ı Kerim’de anlatıldığına göre, burası önemli bir mabettir.
5- Mescid-i Aksa ve harem bölgesinin (etrafının) mübarek olması, naklen ve aklen sabittir. Çünkü Mescid-i Aksa ve Kudüs, birçok peygambere ev sahipliği yapmıştır; İlâhî mesaj buradan yayılmıştır. Hz. Davud, Hz. Süleyman, Hz. Zekeriya, Hz. Yahya, Hz. İsa gibi birçok peygamber burada tebliğini ifa etmiştir. Burası peygamberler şehridir. Mescid-i Aksa’nın ve etrafının mübarek olması bu yönüyle sabittir. Mescid-i Aksa’nın Cirane vadisine göre daha mübarek olması aklen de daha uygundur.
6- Bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in emriyle Müslümanlar bir süre (16 ay) Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılmıştır. Yani bu mübarek mekân Müslümanların ilk kıblesidir.
7- Mescid-i Aksa ile Beytü’l-Makdis’in aynı olmadığı iddia edilirse bilinsin ki, Kur’an-ı Kerim’de bazen bir yer yahud isim maruf şekliyle tanıtılır bazen de yeni bir isim verilir.
Mescid-i Haram için Kur’an-ı Kerim’de “Mescid-i Haram (Bakara 144, 149, 150; Mâide 2; Tevbe 7, 19, 28), Kâbe (Mâide 2, 97), el-Beyt (Bakara 125, 127, 158; Âl-i İmrân 96, 97; Enfâl 35; Hac 26; Kureyş 3), el-Beytü’l-Atîk (Hac 29, 33), el-Beytü’l-Harâm (Mâide 2, 97), Beytüke’l-Muharrem (İbrâhîm 14/37), el-Beytü’l-Ma’mûr (Tûr 52/4) gibi isimler verildiği görülmektedir. Aynı şekilde Beytü’l-Makdis, Mescid-i Îliyâ, Beytü’s-Selâm, Urşelim, Yebûs, Beytü’l-Küds/el-Kudsü’ş-Şerîf” gibi isimlerle bilinen mabede “Mescid-i Aksa” ismi verilmiştir. Bununla kastedilen de Mescid-i Aksâ’nın merkeze alındığı Kudüs haremidir.
Kur’an-ı Kerim’in bazen maruf isimlerle ifadesi bazen de yeni bir isim ortaya koyması “Ebu Leheb” ve “Firavun” tiplemelerinde de görülmektedir. Kur’an, kimlikler üzerinde durmaz, oluşturduğu tiplemeyle İlâhî mesajın karşısında durmayı reddeder. Mesela, Ebu Leheb’in gerçek adı “Abdüluzza” olduğu halde daha bilinen yönüyle “Ebu Leheb” (ateşin babası) şeklinde hitap edilmiştir.
Aynı şekilde “Firavun” ifadesi de özel isimden ziyade İlâhî mesajın karşısında duran zihniyetin genel adıdır. Bu, Kur’an-ı Kerim’in yerel ve dönemsel değil; genel ve evrensel ilkeleri vaz ettiğini, buna uygun bir üslub benimsediğini göstermektedir. Firavun tiplemesi yüzyıllar geçse de aynıdır; Ebu Leheb tiplemesi de öyle. Bunların yerine II. Ramses (Menephtah vb.) ya da Abdüluzza denilse kişiselleştirilmiş olurdu. Böyle yapılmamış, kişilerle değil zihniyetle mücadele anlatılmıştır.
Bu bakımdan Mescid-i Aksa tabiri de Kur’an-ı Kerim’in ortaya koyduğu bir isimdir ve yeryüzünün ilk mabedi Mescid-i Haram’a “en uzak mescid” anlamında Mescid-i Aksa tabiriyle ifade edilmiştir. Zira, İsrâ ve Miraç mucizesinin yaşandığı tarih dikkate alındığında Mescid-i Haram’a en uzak mescidin “Mescid-i Aksa” olduğu görülecektir.
İslâm’ın henüz Mekke ve havalisinde hâkim olduğu bir zamanda Mescid-i Haram’a gerek bilinirlik gerekse büyüklük ve önem bakımından kayda değer ve kutsal nitelik taşıyabilecek en uzaktaki mabed Mescid-i Aksa’dır.
Siyami Akyel.