Beş Vakit Namaz Nasıl Farz Kılındı
Mübarek Miraç Gecesi’ni idrak ettik. Son yıllarda oryantalistlerden beslenen dinde reformistlerin İsra ve miraç hakkındaki “saçma” iddialarına birkaç yazıda cevap vereceğiz inşallah. Ancak, bugün, “Beş vakit namazın miraçta nasıl farz kılındığını” Peygamber Efendimizin (S.A.V.) ağzından nakledeceğiz. Böylece İsra ve miracın ne kadar önemli olduğunu; bu önemden dolayı İsra ve miraç olayının önemini azaltmak için saçma iddialarla Müslümanların kafasının bulandırılmaya çalışıldığını ortaya koyacağız.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.), İsra ve miraç yolculuğu ve namazın farz kılınışı hakkında şöyle buyurmaktadır: “Ben Kâbe’nin avlusundan Hatim kısmında yatıyordum (uyku ile uyanıklık arasında idim). Derken bana biri geldi, şuradan şuraya kadar (göğsümü) yardı, kalbimi çıkardı.
Sonra bana, içerisi imanla (ve hikmetle) dolu, altından bir kap getirildi. Kalbim (çıkarılıp su ve zemzem ile) yıkandı. Sonra içerisi (imanla) doldurulup tekrar yerine kondu.
Sonra merkepten büyük katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak’tı. Ön ayağını gözünün gittiği en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim.
Böylece Cibril (A.S.) beni götürdü. Dünya semasına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi.
“Gelen kim?” denildi. “Cibril!” dedi. “Beraberindeki kim?” denildi. “Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)!” dedi. “O’na miraç daveti gönderildi mi?” denildi. “Evet!” dedi. “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!” denildi. Derken kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hz. Adem’i (A.S.) gördüm. “Bu babanız Adem’dir! Selam ver O’na!” dendi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra bana: “Salih evlat, hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!” dedi.
Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti ve ikinci semaya geldik. Kapıyı çaldı. “Bu gelen kim?” denildi. “Ben Cibril’im!” dedi. “Beraberindeki kim?” denildi. “Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)!” dedi. “O’na miraç daveti gönderildi mi?” denildi. “Evet!” dedi. “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!” dediler. Derken bize kapı açıldı. İçeri girince, Hz. Yahya ve Hz. İsa (A.S.) ile karşılaştım. Onlar teyze oğullarıydı. Hz. Cebrail: “Bunlar Hz. Yahya ve Hz. İsa’dırlar, onlara selam ver!” dedi. Ben de selam verdim. Onlar da selamıma mukabelede bulundular. Sonra: “Hoş geldin salih kardeş, hoş geldin salih peygamber” dediler.
Sonra Cebrail beni üçüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı. “Bu gelen kim?” denildi. “Cibril’im!” dedi. “Yanındaki kim?” denildi. “Muhammed’dir” dedi. “O’na miraç daveti gitti mi?” denildi. “Evet!” dedi. “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!” denildi. Kapı bize açıldı. İçeri girince Hz. Yusuf’la (A.S.) karşılaştık. Cebrail: “Bu Yusuf’tur! O’na selam ver!” dedi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra: “Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!” dedi.
Sonra Cebrail beni dördüncü semaya çıkardı. Kapıyı çaldı. “Bu gelen kim?” denildi. “Cibril’im!” dedi. “Beraberindeki kim?” denildi. “Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)” dedi. “Ona miraç davetiyesi indi mi?” denildi. “Evet!” dedi. “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş” dediler. Kapı açıldı. İçeri girdiğimizde, Hz. İdris (A.S.) ile karşılaştık. Hz. Cebrail: “Bu İdris’tir, O’na selam ver!” dedi. Ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra bana: “Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!” dedi.
Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti. Beşinci semaya geldik. Kapıyı çaldı. “Kim bu gelen?” denildi. “Ben Cibril’im!” dedi. “Beraberindeki kim?” denildi. “Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)” dedi. “O’na miraç daveti indirildi mi?” denildi. “Evet!” dedi. “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!” denildi. Kapı açıldı. İçeri girince, Harun (A.S.) ile karşılaştık. Cebrail Aleyhisselam: “Bu Harun’dur (A.S.). O’na selam ver!” dedi. Ben selam verdim, o da selamıma mukabelede bulundu ve: “Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!” dedi.
Sonra, altıncı kat semada Musa’yla (A.S.) karşılaştık. “Salih kardeş hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!” dedi. Ben onu geçince ağladı. O’na: “Neden ağlıyorsun” denildi. “Çünkü benden sonra bir delikanlı peygamber oldu. O’nun ümmetinden cennete girecekler, benim ümmetimden gireceklerden daha çok” dedi (burada kıskanma değil, gıpta etmek var).
Sonra Cebrail beni yükseltti ve yedinci kat semaya geldik. Kapıyı çaldı. “Bu gelen kim?” denildi. “Ben Cibril!” dedi. “Beraberindeki kim?” denildi. “Muhammed!” dedi. “O’na miraç daveti indirildi mi?” denildi. “Evet!” dedi. “Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliş!” denildi. İçeri girince, Hz. İbrahim (A.S.) ile karşılaştık. Cebrail: “Bu baban İbrahim’dir, O’na selam ver!” dedi. Ben selam verdim. O da selamıma mukabele etti. Sonra: “Salih oğlum hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!” dedi.
Sonra Sidretü’l-Münteha’ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen’in) hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi. Cebrail Aleyhisselam bana: “İşte bu Sidretü’l-Münteha’dır!” dedi.
Burada dört nehir vardır: İkisi batınî nehir, ikisi zahirî nehir. “Bunlar nedir, ey Cibril?” diye sordum. Hz. Cebrail: “Şu iki batınî nehir cennetin iki nehridir. Zahirî olanların biri Nil, diğeri Fırat’tır!” dedi. Sonra bana el-Beytü’l-Ma’mur yükseltildi. Sonra bana bir kapta şarap, bir kapta süt, bir kapta da bal getirildi. Ben sütü aldım. Cebrail Aleyhisselam: “Bu (aldığın), fıtrat(a uygun olan)dır, sen ve ümmetin bu fıtrat (yaratılış) üzeresiniz!” dedi.
Resulullah devamla dedi ki: “Sonra bana, her günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı.
Oradan geri döndüm. Hz. Musa’ya (A.S.) uğradım. Bana: “Ne ile emrolundun?” dedi. “Gece ve gündüzde elli vakit namazla!” dedim.
“Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. Vallahi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Benî İsrail’e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!” dedi. Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa’ya (A.S.) tekrar uğradım. Yine: “Ne ile emrolundum?” dedi. “Benden on vakit namazı kaldırdı!” dedim. “Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!” dedi.
Ben döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa’ya uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa’ya uğradım. Yine: “Ne ile emredildin?” dedi. “Her gün beş vakit namazla!” dedim.
“Senin ümmetin her gün beş vakit namaza da takat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!” dedi. Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. Allah’ın emrine teslim oluyorum!” dedim. Musa’yı (A.S.) geçer geçmez bir münadi (Allah adına) nida etti: “Farzını kesinleştirdim, kullarımdan hafiflettim de!”.
Bir rivayette şu ziyade geldi: “Namazlar (günde) beştir. Ve onlar ellidir de. İndimde hüküm değişmez artık!”
(Buharî, Bed’ü’l- Halk: 6, Enbiya: 22, 43, Menâkıbu’l-Ensar: 42; Müslim, İman, 264 (164); ayrıca Tirmizî İnşirah Suresi tefsirinde, Nesai, Salat vd.)
Siyami Akyel.