İslâm’da Yasama ve Yürütme Yetkisi
Yasama Yetkisi:
İslâm’a göre yeryüzünde hâkimiyet ve yasama yetkisi Allah-u Teâlâ’ya aittir ve hayatın her alanını kontrol altına alan, her alanına müdahil olan, yaratılıştan tekâmüle eriş ve ölüme kadar her evreyi kontrol eden; sadece mükemmel yaratıcı değil mükemmel nizam ve intizam verici olması hükümranlığında tek olduğunu ve asla ortak kabul etmediğini göstermektedir.
Kur’an-ı Kerim’de, “Deki o Allah birdir…” (İhlâs, 1), “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki arşın Rabbi olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir” (Enbiya, 22), “Hükümranlık (mülk) elinde olan Allah yücedir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir” (Mülk, 1) ayetlerinde Allah-u Teâlâ’nın gücünün bütün âlemi (evreni) kuşattığı, sadece dünyanın değil bütün bir kâinatın tek hâkimi olduğu vurgulanır ve yeryüzünün nasıl yönetileceğine dair yasaları koyduğu, bu hükümlerin icrası için de insanlar içinden özel kullarını seçtiği vakidir.
Bu sebeple, Allah-u Teâlâ, hükümranlığını, kanunlarının üstünlüğünü uygulayarak gösterme görevini peygamberlere vermiştir. Rabbimizin emirlerini tebliğ, tebyin ve uygulayarak gösterme görevini üstlenmiş müstesna elçilerinden en önemlisi hiç şüphesiz Peygamber Efendimizdir (S.A.V.).
Sadece insanlara değil, cinlere ve varlıkların tamamına, sadece yeryüzüne değil bütün âlemlere rahmet olarak gönderilen (Enbiya, 107) bir Peygamberin yeryüzüne nizam verme, Allah’ın dininin bütün dinlerden üstün olduğunu gösterme, yeryüzünde Allah’ın hâkimiyetini tesis etme hedefi için çalışması ve bunu başarması Peygamberimize verilen bu yetki çerçevesinde gerçekleşmektedir. Yani Peygamber Efendimizin (S.A.V.) tebliğ göreviyle birlikte tebyin yani Kur’an-ı Kerim’i açıklama ve teşri yani hüküm koyarak uygulama görevi de vardır.
Kur’an-ı Kerim’deki, “O hevâdan (kendi nefsinden) konuşmaz. Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahiy iledir” (Necm, 3-4) ayeti Peygamber Efendimizin (S.A.V.) sadece Allah-u Teâlâ’nın emir ve hükümlerinden çıkmadığı anlatılmaktadır.
“Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın azabı çetindir” (Haşr, 7) emri, Peygamberin getirdiklerine uymayı emreder.
“Kim, Peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara koruyucu olarak göndermedik” (Nisa, 80), “Allah ve Resulü bu işte hüküm verdiği zaman, artık mümin bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur” (Ahzab, 36).
“Hayır, Rabbine yemin olsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da senin verdiğin hükme karşı içlerinde bir burukluk duymadan tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar” (Nisa, 65) ayetleri Peygamber Efendimizin (S.A.V.) Allah-u Teâlâ’dan aldığı yetkiyle O’nun emri çerçevesinde yasama yetkisinin olduğunu göstermektedir.
Yürütme Yetkisi:
Yeryüzünde Allah’ın (C.C.) hükümranlığını tanımayan Yahudi ve Hıristiyanlara İslâm’ın hükümlerine boyun eğdirmeye yönelik Kur’an-ı Kerim’deki, “O kendilerine kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah’ın ve Peygamberin haram ettiği şeyi haram tanımayan ve hak dinini (İslâm’ı) din edinmeyen kimselerle; onlar hor ve küçülmüş oldukları halde kendi elleriyle (boyun eğerek) cizye verinceye kadar savaşın” (Tevbe, 29) ayeti sadece Müslümanlar arasında değil, yeryüzünün tümünde Allah’ın hükümlerinin uygulanması gerektiğini belirtir. Bu tüm dünyada hâkimiyet kurma hedefidir ve kurulan medeniyetin tamamında Resulullah Aleyhisselam’ın yürütme yetkisini ifade eder.
Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Teâlâ’nın tüm insanlara İslam’ın mesajının ulaştırılması ve nihayetinde İslam’ın emirlerinin hüküm sürmesinin hedef gösterilmesi; beşeri ideolojilere karşı İslam’ın hâkim olmasını sağlamaya yönelik bir emirdir aslında.
Beşeri ideolojiler, kendi teorilerini hâkim kılmak için yüzyıllardır uğraşıp dururken, İslam neden kendi hâkimiyetini tesis için hedef koymasın ki.
Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimizin (S.A.V.) yürütme yetkisinden de öte, O’ndan sonra gelecek devlet başkanlarının Kur’an ve sünneti rehber ederek yürütme görevini ifa etmeleri emredilir. Bunu yapmayan yöneticiler şöyle uyarılmaktadır: “…Benim ayetlerimi menfaat karşılığında değişmeyin. Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir” (Maide, 44), “…zalimlerin ta kendileridir” (Maide, 45) buyrulmaktadır.
Siyami Akyel.