* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Kur’an-ı Kerim’de Demirin Sırrı 1  (Okunma sayısı 749 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Kur’an-ı Kerim’de Demirin Sırrı 1
« : Ekim 15, 2024, 07:26:27 ÖÖ »


Kur’an-ı Kerim’de Demirin Sırrı  1

Kur’an-ı Kerim’de “Andolsun, biz peygamberlerimizi açık mucizelerle gönderdik ve beraberlerinde kitabı ve mizanı (ölçüyü) indirdik ki, insanlar adaleti yerine getirsinler (ayakta tutsunlar). Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri de indirdik. Bu, Allah’ın dinine ve peygamberlerine görmeksizin yardım edenleri meydana çıkarması içindir.

Doğrusu Allah kuvvetlidir, güçlüdür” (Hadid Sûresi, 25) buyrulmaktadır.

Son devrin önemli İslâm/Ehl-i Sünnet âlimlerinden Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, “Hak Dini, Kur’an Dili” adlı tefsirinde bu ayet-i kerimedeki manayı şöyle tefsir etmektedir:

“Muhakkak beyyinelerle, yani açık ve kesin delil ve mucizelerle Resullerimizi gönderdik. Ve beraberlerinde kitap ve mizanı indirdik”. Ayette geçen kitaptan maksat, kitap cinsidir. Yazının ifade edilmesi de, bunun manası içerisindedir. Mizan da bilinen terazi demektir ki, âlemde mevcut olan denge kanununun bir delili ve ölçüsü olarak eşyanın dengesini tayin için kullanılır.

Bunun indirilmesi ise Allah tarafından beşerin bilgisine sunulması, ilham ile bildirilmesi çalıştırma ve kullanımının öğretilip emrolunmasıdır. Bu da dengeyi kavrayan bir aklî ve fikrî ölçü ile ilgilidir.

İşte böyle kitap ve mizan (terazi) da indirildi ki, insanlar insaf ve adaletle doğrulsun. Adî terazi tartabildiği şeylerde bir adalet, bir denkleştirme ölçüsü olmakla beraber, hukuki dengelerin hepsini ölçmek için yeterli değildir. Fakat adalet manasının en hususi bir örnek ve vasıtasını gösterdiği için mizan kelimesi mutlak adalet remzi olarak da kullanılır. Burada da mizanın hukukî, sosyal ve siyasî dengeyi tayin eden adalet ölçüsü manasına alınması uygundur.

Dengeyi bozan ve adaleti saptıranlara gelince: Bir de demiri indirdik, yani bolca yaratıp varlığını bildirdik, kullanılmasını öğrettik. Onda şiddetli bir be’s vardır.

Yani kuvvetli bir darbe, çetin bir azap vardır. Çelik silahlar ve harp âletleri ondan yapılır. Ve insanlar için çok faydaları vardır. İğneden ipliğe hiçbir sanat yoktur ki, onda demirin hizmet ve menfaati olmasın. Demir bütün sanayiin, hem belkemiği hem eli ve tırnağı gibidir. Mezarlar onunla kazılır, şehirler onunla yapılır. Yiyecek de onunla, giyecek de onunladır. Fahreddin-i Razi’nin dediği gibi demirin insanlığa hizmeti, altından çok fazladır. Denilebilir ki, altın bulunmasaydı dünya için büyük bir eksiklik olmazdı. Lakin demir bulunmasaydı hemen hemen bütün dünya işleri bozulurdu.

Zamanımızda makinecilikle demir sanayiinin ulaştığı derece ise hemen hemen her şeyi kuşatmıştır. Böylece hem gücü artırmış hem de faydaları çoğaltmıştır. Öyle ki devletler küçük bir kâğıt parçasını altının yerine koymak suretiyle, altının kıymetini değilse de tedavülünü (elden ele dolaşımını) hayli durdurmuş ve hatta altın ölçeğinin kaldırılmasını bile lakırdı sahasına atmış oldukları halde, demirin bir iğnesini eksiltmek şöyle dursun, demir ihtiyacının günden güne şiddetini artırdığını görmekten başka bir şey yapamamışlardır.

Şüphe yok ki insanlığın böyle her taraftan demir çemberleriyle kuşatılması, derelerin, tepelerin demir makinelerden savrulan dinamit ateşleriyle parça parça edilmesi, nice kalplere katılık vermekte, kitap ve mizanı düşünmeyip, yumuşak döşeklerde rahata alışmış olan veya engin cehalet ve tembellik derelerinde çalıp oynamak isteyen nice milletleri ‘Bir de onlar için demir kamçılar vardır’ (Hac, 21) ayetince demir kıskaçlar içinde cehennemî bir tazyik ile ezmektedir. Bu da, demirde mevcut olan şiddetli gücün ortaya çıkmış bulunmasındandır.

Fakat bu şiddetli gücü, bu kuvvetli tazyiki kırarak yüksek bir hürriyet havası teneffüs etmek için gök boşluğuna doğru uçan uçaklar da, demirdeki sayısız faydaları gözler önüne seren birer delildirler.

Kısacası, demirin insanlar için çok faydalı ve insanların demire olan ihtiyaçlarının altına olan ihtiyaçlarından daha fazla olmasından dolayı, Allah Teâlâ, demiri altından çok ve kolay bulunur bir surette yaratmış ve keşfini altından önce nasip etmiştir. Buna karşılık altını ihtiyacın azlığı sebebiyle az ve nâdir yaratmış, ayrıca zor bulunacak ve kirlenmez bir kıymet ölçüsü yapılacak şekilde ağırlık ve değeri ile yerin derinliklerine atmıştır.

Allah Teâlâ’nın cömertlik, hikmet, kullarına olan rahmet ve yardım izlerinden biri de, çok ihtiyaç duyulan şeyleri tabiatta daha fazla ve kolay bulunabilecek bir tarzda yaratmış olmasıdır.

Nitekim bilginler derler ki, insanın hayatta en çok ihtiyacı havayadır. Çünkü akciğerlere hava bir an ulaşmasa insan derhal ölür. İşte bu sebepledir ki, Allah Teâlâ onu en fazla ve en kolay bulunabilecek ve kolaylıkla teneffüs edilebilecek bir surette yaratmıştır. Öyle ki insan, hiçbir zorluk çekmeksizin onu tabii olarak teneffüs eder.

Suya ihtiyaç, havadan az olduğu için onu bulmak havaya göre biraz daha zor, yiyeceğe ihtiyaç, sudan da az olduğu için, onu bulmak da suyu bulmaktan daha güçtür. Aynı şekilde yiyeceklerin çeşitleri de ihtiyacın mertebesine göre farklılık arz etmektedir.

Bulunması en zor olana ihtiyaç daha az olur. Mücevherlere ihtiyaç daha az olduğu için onlar da cidden az ve çok zorlukla bulunurlar. Onun içindir ki kıymetlidirler. Bütün bunlardan şunu anlarız ki; tabii olarak bir şeye ihtiyaç ne kadar çoksa o da o nispette çok yaratılmıştır. O halde Allah’ın rahmetine ihtiyacımız hepsinden daha çok olduğu için Allah Teâlâ’nın bize rahmetini her şeyden kolay bulunan bir fazlı kılacağını da ümit ve niyaz ederiz”.

Siyami Akyel.

İNTERNET RADYOMUZ. 24 SAAT YAYINDADIR.

RADYO  FANİDUNYA FM
Yükleme linklerini görebilmek için üye olmanız gerekmektedir. Üye Ol veya Giriş Yap