* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Şeytanın Çocuklarının Planları 1  (Okunma sayısı 206 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Şeytanın Çocuklarının Planları 1
« : Nisan 05, 2021, 08:10:17 ÖÖ »
Şeytanın Çocuklarının Planları  1

İnsanın irade sahibi, şerefli ve en güzel biçimde yaratılması, meleklerin bulunduğu bir ortamda ilk insan ve ilk peygamber Adem aleyhisselam ve ondan yaratılan eşinin (Havva) tanıtılması; Allah-u Teâlâ’nın meleklerden saygı göstermelerini istemesi süreciyle birlikte melekler itaat etmiş, şeytan isyan etmiştir.

Şeytanın isyan ederek kâfirlerden olması, küfrün ve bâtılın simgesi haline gelişiyle başlayan hakk ve bâtıl mücadelesi Hz. Adem’in ve eşinin yeryüzüne indirilmesinden sonra şekil değiştirerek yeryüzünde devam etmektedir.

Şeytanın, Cennet’te Hz. Adem ve eşini vesvese yoluyla “yasak ağacın meyvesinden” yemeye ikna etmesinden sonra yeryüzündeki ilk başarısı Hz. Adem’in oğulları arasında kan döktürmesidir. Kâbil, kardeşi Hâbil’i öldürerek bâtılın yanında yer almış, hak ve bâtıl mücadelesi böylece başlamıştır.

Hak-batıl mücadelesinde Allah’ın hâkimiyetini kısıtlamak ve yok etmek için bâtılın yani şeytanın çocuklarının ilk çağlardan beri uyguladıkları planları şunlardır:

Putperestlik yoluyla şirk:

Putperestlik, aslında tek bir ilaha karşı yüzlerce sahte ilahın kabulünü muhtevi pagan kültürüdür. İmam Zemahşerî, putperesetliğin Hz. Nuh (a.s) döneminde başladığını söylese de Taberi Tarihi’nde anlatıldığına göre putperestlik ilk defa Hz. Adem’in oğlu ve batılın simgesi Kâbil ile başlamıştır.

Nuh aleyhisselam, putperest kavmini tevhit inancına çağırmıştır. Kur’an-ı Kerim’de “Andolsun, Nuh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik de, ‘Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum’ dedi” (Araf, 59) buyrulmaktadır. Hz. Nuh’un uyarılarına kulak asmayan putperest zümrenin helâk edildiğini Kur’an-ı Kerim haber vermektedir.

Hz. Nuh’tan sonra Hz. Hud, Salih ve Hz. İbrahim aleyhisselam, putperestlikle mücadele etmiştir. Hz. İbrahim putları kırmış, Nemrut’a şikâyet edilmiş ve ateşe atılmıştı. Ancak ateş O’nun için gül bahçesine dönüşmüştü. Kur’an-ı Kerim’de, “Ey ateş! İbrahim’e karşı serinlik ve selamet ol” (Enbiya, 69) denildiği anlatılmaktadır.

Hz. Yusuf, Mısır’da putperestlikle mücadele etti. Hz. Musa, Firavun’la mücadele etti. Sâmirî’nin yaptığı buzağıya tapan kavmini tevhit dinine çağırdı. Yunus aleyhisselam kavmini putlara tapmaktan men etti.

Peygamberimiz (s.a.v) Mekke’yi fethinde Kâbe-i Muazzama’nın içindeki putları asası ile birer birer işaret ederek, “Yine de ki: Hak geldi bâtıl zâil oldu. Şüphesiz ki bâtıl yok olmaya mahkûmdur” (İsra, 81) ayetini okuyarak taştan ve ağaçtan yapılan putları yıkmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.) aslında sadece putları değil, putperest ideolojiyi de yerle yeksan ederek tevhit inancını tahkim etmiştir.

Peygamberleri ilahlaştırma, yalanlama, iftira etme, öldürme:

Şeytanın çocuklarının yani bâtıl cephesinin, peygamberlerin İlahi öğretiyi insanlara ulaştırmasını engellemek için değişik yöntemler kullandığı görülmektedir. Bunlardan birisi peygamberleri ilahlaştırmaktır. Peygamberleri yalanlama, iftira etme ve öldürme gibi yöntemleri de kullandıkları görülmektedir.

Üç tanrı inancı ve asli günah gibi paganik öğeler, Yaratıcı’nın öğretilerini tahrife yönelik çabalardır. Benzer çabalardan birisi de Hz. İsa’ya “tanrı” yakıştırmasıydı. Kur’an’da, “Allah, Meryem’in oğlu (İsa) Mesih’tir diyenler elbette kâfir oldular” (Maide, 72) buyrulmaktadır. Hıristiyanlık pagan kültürle o kadar birleşmiştir ki Hz. İsa’ya bir taraftan “tanrı” yakıştırması yapılmakta bir yandan da, “Mesih (İsa), Allah’ın oğludur” (Tevbe, 30) denilmektedir. Bundan hareketle Batı entelijansiyasının ileride kendi ideolojisini tanrısal öğretilere karşı ilahlaştırmasının baştan beri var olan güdünün, imkânlar ele geçince farklı kurgularla hayata geçirildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yahudi kültürdeki din inancı da benzerdir. Hıristiyanların Hz. İsa’ya atfettikleri ilahlık vasfını Yahudiler Üzeyir’e atfetmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu gerçek şöyle anlatılmaktadır: “Yahudiler Üzeyr Allah’ın oğludur dediler, Hıristiyanlar da Mesih Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini), önceden kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl sapıyorlar!” (Tevbe, 30).

Yahudilerin Üzeyir aleyhisselama, “Allah’ın oğludur” (Tevbe, 30) demelerinden başka, peygamberleri öldürdükleri (Al-i İmran, 183), peygamberleri yalanladıkları ve zaman zaman İlahî zaman zaman sıradan insanî vasıflar yakıştırdıkları görülmektedir. Tahrif edilmiş Tevrat incelendiği zaman Allah-u Teâlâ’ya (c.c) insan vasıflarının yüklendiği, peygamberlere ise yer yer insanüstülük yer yer de küçük düşürücü vasıflar yüklendiği görülecektir.

Siyami Akyel.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Ynt: Şeytanın Çocuklarının Planları 1
« Yanıtla #1 : Nisan 09, 2021, 07:18:41 ÖÖ »
Şeytanın Çocuklarının Planları  2

Hak-batıl mücadelesinde şeytanın çocuklarının ilk çağlardan beri uyguladıkları gizli planlardan bahsetmiş ve “putperestlik yoluyla şirk” ile “peygamberleri ilahlaştırma, yalanlama, iftira etme, öldürme” planlarından bahsetmiştik. Şeytanın çocuklarının bir başka planı Allah-u Teâlâ’nın peygamberlere indirdiği “kutsal kitapları tahrif etme” planıdır.

İslâm’dan önce gelen Yahudi ve Hıristiyanlık gibi dinler “muharref dinlerdir”. Bu dinlerin tahrif edildiği Kur’an-ı Kerim’de anlatılmaktadır.

Hıristiyan kültürde kendine yer bulan İncil’in tahrif edilmesi ve miladi 325 yılında İznik Konsili’nde 2048 papazın yüzlerce tahrif edilmiş İncil arasından Matta, Markos, Luka, Yuhanna isimli kişiler tarafından yazılan dört İncil’i kabulleri, Reform Hareketleri’nden önce de Yaratıcı tarafından gönderilen kitabı tahrif konusunda mahir olduklarını göstermektedir.

Kur’an-ı Kerim’de Hıristiyanların kitaplarını değiştirmeleri hususunda, “Biz Hıristiyan’ız diyenlerden de kesin sözlerini almıştık ama onlar da kendilerine zikredilen (verilen öğütlerin veya kitabın) önemli bir bölümünü unuttular…” (Maide, 14) buyrulmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de Yahudilerin kitaplarını değiştirmeleri hususunda ise, “Yahudilerden bir kısmı (Allah’ın kitabındaki) kelimeleri esas manasından saptırırlar” (Nisa, 46) buyrulmaktadır.

Gerek Kur’an-ı Kerim’deki ayet-i kerimeler, gerek Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mübarek sözleri, gerekse elde bulunan Tevrat ve İncil’lerdeki ifadeler, Kur’an-ı Kerim’den önceki kitapların değiştirildiğine delalet eder. Yahudi ve Hıristiyanlar kendilerine inen kutsal kitapları değiştirmiş ve o kitapların hükmü kalmamıştır. Allah, son din, son peygamber ve son kitap Kur’an-ı Kerim’i indirmiş ve böylece tüm insanların son dine, son peygambere ve son kitap Kur’an’a tabi olmasını emretmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Bir toplum, kendi peygamberlerinin getirdiklerini bırakıp da başkalarının peygamberlerinin getirdiklerine veya kendi kitaplarının dışında başkalarının kitaplarına ilgi gösterirse, böyle bir davranış, onların sapıklıklarına kâfidir.”

Günümüzde Yahudi ve Hıristiyanların ellerindeki mevcut Tevrat ve İncil’de Allah’a (c.c.) ve peygamberlerine öyle iftiralar var ki, bunları gördükleri halde Tevrat ve İncil’in tahrif edilmediğini iddia etmek mümkün değildir.

Tevrat’ta Allah’ın (c.c.) kuvveti hakkında, “Allah onları (İsrailoğullarını) Mısır’dan çıkarıyor. Yaban öküzü gibi kuvveti var” (Tevrat, Sayılar 23, 22) denilmektedir. Bu sapkın ifadenin ilahi kaynaklı olması mümkün müdür? Yine başka bir ifadede ise Allah’ın (c.c.) kullarını aldattığı iddia edilerek, “Ya Rab, beni kandırdın, ben de kandım; benden kuvvetlisin ve beni yendin” (Tevrat, Yeramya, 20,7) denilmektedir. Tevrat’taki başka bir bahiste Allah’ın (c.c.) hâşâ unuttuğu iddia edilmektedir: “Niçin bizi hep unutuyorsun, neden bizi uzun süre terk ediyorsun” (Tevrat, Ağıtlar, 5, 20).

İncil’de hâşâ Allah’ın (c.c.) oğlu olduğundan bahisle, “Biz de onun onurunu, Baba’nın biricik oğlunun onuru olarak gördük” (İncil, Yuhanna 1, 14) denilmektedir. Tevrat ve İncil’den verdiğimiz bu örnekler şüphesiz en masum olanlarıdır.

Hz. Adem’in yeryüzüne nübüvvetle indirilişiyle başlayan hak-bâtıl mücadelesinde şeytanın çocukları sürekli hakkı gizlemek, yalanlamak, önüne engel çıkartmak ve itibarsızlaştırmak için her türlü yolu denemiş; peygamberlere ve getirdikleri ilahi kitaplara akla hayale gelmeyen yöntemlerle müdahale etmek için çaba sarf etmişlerdir.

Allah-u Teâlâ, şeytanın ve çocuklarının bu düşmanlıklarına müdahale etmemesi hem şeytana verdiği mühlet hem de imtihanın gereğidir. Şeytanın çocuklarının planlarına Allah-u Teâlâ hemen müdahale etmiş olsa, Adem’in çocuklarının imtihanının bir anlamı kalmaz. Kaldı ki Allah-u Teâlâ “kötülükleri bizim elimizle düzeltmek” (Tevbe, 14) istemekte; kötülüklere karşı mücadele karşılığında cennetle mükâfatlandıracağını bildirmektedir.

Her ne kadar İslâm’dan önceki kitaplar tahrif edilmiş olsa da son ve mükemmel din İslâm’ın kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’in asla değişmediği, değiştirilemeyeceği ve muhafazasının bizzat yaratıcı tarafından teminat altına alındığı, “Kur’an’ı biz indirdik, onu muhafaza edecek olan da biziz” (Hicr, 9) ayetinde belirtilmektedir.

Siyami Akyel.