* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Şeytanın İnsanı Etkileme Gücünün Sınırı  (Okunma sayısı 127 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimiçi fanidunya NET

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 7241
Şeytanın İnsanı Etkileme Gücünün Sınırı
« : Ekim 11, 2021, 08:08:30 ÖÖ »
Şeytanın İnsanı Etkileme Gücünün Sınırı

Hakla bâtıl, müminle kâfir, mazlumla zalim, iyiyle kötünün mücadelesi çok eskidir.

Mücadelenin başlangıcı, ilk insanın yaratılışında şeytanın Allah’ın emrine karşı gelerek Hz. Adem’e saygı göstermemesi ve kâfirlerden olmasıyla başlamıştır. Mücadele, Hz. Adem ve eşinin yeryüzüne indirilmesiyle artarak devam etmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de insanın yaratılış aşamasında meleklerin teslimiyeti ile şeytanın isyanı şöyle anlatılmaktadır: “Hatırla ki, bir vakitler Rabbin meleklere, ‘Ben kuru çamurdan, şekillenmiş balçıktan bir insan yaratacağım! Onu düzelttiğim ve kendi ruhumdan ona üfürdüğüm vakit, siz hemen onun için secdeye kapanın!’ demişti. Bunun üzerine bütün melekler (eğilerek) toptan secde ettiler. Yalnız İblis müstesna! O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi. Rabbi ‘Ey İblis! Sen, niye secde edenlerle beraber olmadın?’ dedi. İblis, ‘Ben, senin kuru bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattığın insana secde edecek değilim!’ cevabını verdi.

Allah Teâlâ, ‘O halde, hemen cennetten çık! Çünkü kovulmuşsun! Ve bu lanet, kıyamet gününe kadar senin üzerindedir!’ buyurdu” (Hicr Sûresi, 28-35).

Şeytanın bu itirazdan sonra kâfirlerden olması ise şöyle bildirilmektedir: “Hani biz meleklere Adem’e secde edin (saygıyla eğilin) demiştik de bütün melekler secde etmişlerdi. Ancak İblis secde etmekten yüz çevirip kibirlendi ve kâfirlerden oldu” (Bakara Sûresi, 34).

Şeytan, kibir ve isyan ile kâfirlerden olduktan sonra Allah-u Teâlâ’dan mühlet istemiştir.

Şeytanın mühlet istemesi ve birinci sur üfürülünceye kadar mühlet verilmesi Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “İblis, ‘Ey Rabbim! Öyleyse, bana insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne kadar mühlet ver!’ dedi. Allah Teâlâ ‘Peki! Sen, malûm vaktin gününe (yani Birinci Sur üfürülünceye kadar) mühlet verilenlerdensin!’ buyurdu. İblis, ‘Ey Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki ben de muhakkak surette, yeryüzünde onlara (günahlardan) süslemeler yapacağım ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesna!’ dedi. Allah Teâlâ buyurdu ki: İşte bu (koruması) üzerime olan dosdoğru bir yoldur. Evet! Hakikaten benim kullarımın üzerinde senin hiçbir hükmün yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna! Şüphesiz cehennem de, o azgınların hepsine vaat olunan yerdir” (Hicr Sûresi, 36-43).

Şeytanın kibirlenerek, Allah-u Teâlâ’nın emrine karşı gelerek kâfirlerden olması (Bakara, 34) aslında hak ve bâtılın, iyiyle kötünün, müminle kâfirin, mazlumla zalimin arasındaki mücadelenin başlangıç noktasıdır ve şeytana verilen mühlet insanı da içine alacak şekilde genişletilmiştir.

Allah-u Teâlâ istese şeytanın isyanının cezasını hemen verebilirdi. Cezanın hemen verilmemesinin hikmetleri vardır. Birinci sebep, Allah-u Teâlâ’nın cezalandırma güç ve kuvvetine sahip olmasıdır. Bu güç ve kuvvetin zaman ve mekânla mukayyed olmaması, istediği zaman cezalandırabilme kudreti gereği mühlet vermektedir. İstediği zaman cezalandırabilme kudretini haiz olmak, büyüklüktür, sonsuz özgüvendir. Allah-u Teâlâ’nın şeytana mühlet vermesi, mühletin bitiminde hesabı görebilecek güce sahip olması demektir. “Dönüşünüz ancak Allah’adır.

O, her şeye hakkıyla gücü yetendir” (Hûd Sûresi, 4) ayeti buna işaret eder. İşte bu tam manasıyla güçtür, ilahlıktır.

İkinci sebep ise imtihan alanının kurgulanmasıyla alakalıdır. İmtihan zıtlıklarla kâimdir. Kur’an-ı Kerim’de bu gerçek “Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz/sınıyoruz.

Ancak bana döndürüleceksiniz” (Enbiya Sûresi, 35) ayetinde anlatılmaktadır.

Şeytan ve nefis imtihan alanında kötülüğün iki temel kaynağıdır. Gerek şeytan gerekse nefis sürekli kötülüğü emreder. Kur’an-ı Kerim’de Yusuf Aleyhisselam’ın dilinden nefis şöyle anlatılmaktadır: “Ben nefsimi temize de çıkarmıyorum. Çünkü nefis, gerçekten kötülüğü çok emreder. Ancak Rabbimin, esirgediği müstesna! Çünkü Rabbim, çok bağışlayıcı; çok merhametlidir” (Yusuf Sûresi, 53). Şeytan hakkında ise “Ey insanlar! Yerdeki şeylerden helâl ve temiz olmak şartıyla yiyin. Şeytanın izinden gitmeyin. Çünkü o size apaçık bir düşmandır” (Bakara Sûresi, 168), “O, size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder” (Bakara Sûresi, 169) buyrulmaktadır.

Gerek nefis gerekse şeytanın insanın iradesi üzerinde icbârî etkisi yoktur; sadece telkin ederler. Ancak şeytanın telkin ederken her türlü yalan ve yönlendirmeyi yaptığı gerçeği unutulmamalıdır. “Kur’an okuyacağın vakit, (evvelâ) o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın! (Eûzü çek!). Hakikat bu ki, iman edip de Rablerine gönül bağlayanlar üzerinde onun zorlayıcı gücü yoktur” (Nahl Sûresi, 99), “Allah’a iman edenler, Allah yolunda savaşırlar. Küfredenlerse şeytan yolunda cenk ederler. O halde siz, şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır” (Nisa Sûresi, 76) ve Sad Sûresi 82-83, Nahl Sûresi 99-100 gibi ayetlerde bu gerçek vurgulanmaktadır.

Hatta şeytanın ahiret gününde kendini temize çıkarmak için şöyle diyeceği bildirilmektedir:

“Şüphesiz Allah size gerçeği va’d etti. Ben de size va’d ettim. Ama size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım; siz de hemen bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kötülemeyin, kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaramam, siz de beni kurtaramazsınız. Doğrusu ben, sizin bundan önce beni Allah’a şerik koşmanızı tanımadım. Muhakkak ki, zalimlere acıklı bir azap vardır” (İbrahim Sûresi, 22).

Şeytan, insana kötülüğü telkin ederken her türlü argümanı kullanmaktadır. Bunun başında yalan ve yemin gelmektedir. Hz. Adem ve eşini aldatmak için yalan söylemiştir, yemin etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de şeytanın yalan ve yeminle verdiği telkin şöyle anlatılmaktadır:

“Derken şeytan, onların örtülü avret yerlerini, kendilerine göstermek için, onlara vesvese vererek ‘Rabbiniz size bu ağacı, ancak iki melek olacağınız yahut ebedi kalanlardan olacağınız için yasak etti’ dedi. Bir de onlara ‘Muhakkak, ben sizin hayrınızı isteyenlerdenim!’ diye yemin etti” (Araf Sûresi, 20-21).

Siyami Akyel.