* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Yaratıcının Kullarıyla İletişim Metodu  (Okunma sayısı 167 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

fanidunya

  • Ziyaretçi
Yaratıcının Kullarıyla İletişim Metodu
« : Aralık 14, 2020, 07:30:49 ÖÖ »
Yaratıcının Kullarıyla İletişim Metodu

Allah-u Teâlâ, “bezm-i elest”te yani ruhlar âleminde insandan aldığı misakı hatırlatmak için değişik zamanlarda vahye layık ve istidatlı özel kulları peygamberler olarak gönderir ve onlar vasıtasıyla da insanlarla iletişim kurar.

Peygamberlerin seçiminde tamamen yaratıcının tercihine bağlı olduğu Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: “İşte bu (peygamberlik), Allah’ın fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah çok büyük ihsan sahibidir” (Cuma, 4).

Allah-u Teâlâ’nın kullarıyla iletişim kurmak için seçtiği özel kulları olan peygamberlerin, İlâhî mesajı alması vahiyledir. Allah (C.C.), beşerle doğrudan konuşmaz. O’nun beşerle konuşması vahiy yoluyla, özel koşullarda ve özel kullarına mesajını iletmesiyle gerçekleşir. Peygamberlerin vahye muhatap olması bazen ilham yoluyla bazen de perde arkasından gerçekleşir.

Kur’an-ı Kerim’de Allah-u Teâlâ’nın insanla doğrudan iletişim kurmadığı ancak vahiy yoluyla peygamberleri aracılığıyla mesajını ilettiği şöyle anlatılmaktadır: “Allah, bir insanla (doğrudan) konuşmaz, ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Şura, 51).

Allah-u Teâlâ daha önce nice peygamberlere vahyettiği gibi Hâtemü’l-Enbiyâ Hz. Muhammed Aleyhisselam’a da Kur’an-ı Kerim’i vahyederek son ve değişmez kitabıyla bezm-i elestteki sözleşmemizi hatırlatmıştır. Kur’an-ı Kerim, Peygamber Efendimize (S.A.V.) hem lafız hem mana olarak vahyedilmiştir. Peygamberimizin (S.A.V.) Allah’la perde arkasından konuşması da Miraç’ta gerçekleşmiştir.

Kur’an-ı Kerim’in Peygamberimize (S.A.V.) vahyedildiği şöyle anlatılmaktadır: “(Ey Resulüm), işte sana böyle emrimizden bir ruh (Kur’an) vahyettik. (Halbuki daha önce) sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Fakat biz o kitabı bir nur yaptık. Onunla kullarımızdan dilediğimize hidayet vereceğiz ve muhakkak ki sen, doğru bir yola (İslâm’a) çağırıyorsun” (Şura, 52).

Allah-u Teâlâ’nın peygamberler vasıtasıyla mesajını insanlara iletmesine dün olduğu gibi bugün de itiraz edenler olmuştur. Dün müşrikler, bugün oryantalistler ve yerli işbirlikçileri Kur’an’ı “peygambere atfetme” girişiminde bulunmuştur.

Kur’an-ı Kerim’de bu girişim hakkında “Onu peygamberin kendisi uydurdu diyorlar, öyle mi? Hayır; O, senden önce peygamber gönderilmemiş olan bir milleti uyarman için sana Rabbinden gelen bir gerçektir. Belki artık doğru yolu bulurlar” (Secde, 3) denilerek bu gerçeğe işaret edilmektedir.

Allah-u Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’in lafzen ve mana olarak kendisine ait olduğu, Hz. Peygambere ait olmadığı, daha doğrusu böyle mükemmel bir kitabın bir beşer sözü olmadığını anlatmak için Hz. Peygamberin ümmi olduğuna (A’raf, 158), hevâ ve hevesinden konuşmadığına ‘konuştuğunun vahiy olduğuna’ (Necm, 3), yüksek bir ahlaka sahip olduğuna (Kalem, 4), kendisinden ayet uydurması halinde şah damarını keseceğine (Hakka, 44-46) işaret ettikten sonra meydan okuyarak Kur’an’ın benzeri bir söz (Tur, 34), benzeri bir sure (Bakara, 23), benzeri uydurulmuş on sure (Hud, 13) getirmelerini istemiştir. Daha sonra sadece insanlar değil cinlerle insanların birlikte bunda muvaffak olamayacaklarına işaret ederek meydan okuyarak, “De ki: “And olsun, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek için toplansalar ve birbirlerine destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler” (İsra, 88) buyrulmuştur. Bu meydan okuyuş, asırlar geçse de Kur’an-ı Kerim’in benzerinin getirilemeyeceğinin ilanı olduğu gibi bir beşer lafzı olmadığının da en büyük delilidir.

Allah-u Teâlâ’nın kullarıyla iletişimini, özel kulları peygamberler vasıtasıyla kurmasına şaşıran, kendisi uydurdu diyen müşrikler Peygamber Efendimizin (S.A.V.) melek değil de insan olarak gönderilmesine de itiraz etmiş ve bizim gibi birisi mi peygamber olacak demişlerdi. Bunun üzerine Kur’an-ı Kerim’de, “Yeryüzünde gezenler, melek olsaydı, biz de onlara peygamber olarak bir melek gönderirdik” (İsra, 95) denilerek muhataba ve onun yaratılış kodlarına uygun bir kitap; buna göre bir hitap öngörüldüğü vurgulanmıştır. (Devam edecek)

Siyami Akyel.