Anneler Her Zaman Hatırlanmalıdır
İnsanoğlunun önemli görevleri vardır. Bunların başında Allah’a kulluk ve ana-babayı sevmek, onara karşı sorumluluklarımnızı yerine getirmek gelmektedir. Bu yüzden dinimiz hassaten anneye ve anne sevgisine özel bir önem vermiş, bakınız Yüce Allah Ayetinde ana-babamıza nasıl davranmamız gerektiği konusunda ne buyuruyor.
“Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme. Onları azarlama.” (İsra, 17/23) Görüldüğü üzere Rabbimiz, anne-babamızı üzmek, kalplerini incitmek bir yana; ana-babamıza karşı en ufak bir hoşnutsuzluk göstermeyi, ana-babamıza “Öf!” bile demeyi yasaklamıştır.
Yüce Allah onlara karşı son derece saygılı, hoşgörülü davranmamızı ve onlar için dua etmemizi şöylece emretmiştir. “Onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu göster ve de ki: Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (İsra, 17/24) Hadis-i Şerifte de; “Cennet annelerin ayakları altındadır.” (Nesâî, Cihad, 6) buyurmuştur.
Demek ki hizmette, hürmette, saygı ve sevgide birinci sırada en başta annelerimizin olduğunu bilmeliyiz, Allah'ın rızasını kazanmanın, cennete ulaşmanın yollarından birinin, anneye hizmet edip gönlünü hoş etmekten geçtiğini hiçbir zaman unutmayacağız. Zira Peygamberimiz (s.a.s.) “Kim ömrünün uzamasını ve rızkının bollaşmasını istiyorsa, anne babasına iyilik etsin ve akrabalarına sılayı rahimde bulunsun” (Et-Terğîb ve’t-Terhîb C.3 s. 317) buyurarak onlara iyilik ve yardımda bulunmanın hem dünyevî hem de uhrevî ne denli önemli olduğunu vurgulamıştır.
Annelerimiz atasözlerimize de konu olur; “Ana başa tâc imiş, her derde ilâc imiş. Bir evlat pir olsa da, anaya muhtaç imiş” , “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.” , “Ana gibi yâr olmaz” gibi. Bir yerimiz acısa anam deriz. Çünkü anne deyince akla merhamet gelir. Annelerimize sevgimizi ifade etmek için her fırsatı iyi değerlendirmeliyiz.
Üzülerek ifade edelim ki, günümüzde, evlatları için her türlü fedakârlığı yaptığı halde yalnızlığa itilmiş, meşakkatlerin kucağına terk edilmiş, sahipsiz, gözü yaşlı anne-babalara sıkça şahit oluyoruz. Bazı evlatlar, anne-balarını sıcak aile ortamından, evlatlarından, torunlarından koparılıp “Huzur Evi” adı verilen “İtilmişler-Atılmışlar Evi”ne hapsediyorlar.
Anneler gününde, senenin bir günü kendilerine çiçek verilmekle, hediyeler takdim edilmekle, anne-bablarını mutlu edeceklerini zannedenler, ancak kendilerini kandıyorlar.
Onları gerçekten mutlu edecek şey, aile ortamının en müstesna yerinde, evlatlarıyla, torunlarıyla bir arada olması değil mi?
Annelerin sadece bir gün değil, her gün hatırlanması ve kıymetinin bilinmesi gerekiyor.
Annelik dünyanın en yüce, en kutsal vazifelerinden biri; anneler ise iyiliği en çok hak eden varlıklardır. Sadece anneler gününde hatırlamak, ondan sonra ilgilenmemek iyi bir müslümanın yapacağı iş değildir.
Ana-babamızı yılın bir gününde anmak yetmez. Onlar her gün anılmalı, her zaman gereken sevgi, saygı ve ilgi gösterilmelidir.
Cennete giden yollardan birinin de anne ve babamıza iyi muameleden geçtiğini ve onlara yapacağımız hizmetin, Allah'ın rızasını kazanmamıza vesile olacağını unutmamalıyız.
Onların kalbini kırmaktan, onlara ağır gelebilecek her türlü söz ve davranışlardan kaçınmalıyız. Hz Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur: “Allah’ın rızası ana-babanın rızasında, Allah’ın gazabı da ana-babanın gazabındadır.” (Tirmîzî, Birr 3)Ana babaya iyilik, dünyada huzur ve güzelliklerin kaynağı, âhirette cennetin sebebi olacaktır. Aksi ise, huzursuzluk ve azab...
Bu sebeple anne babayı üzecek davranışlardan sakınmak gerekir. Özellikle ihtiyarlık çağında kişinin enerjisinin, canlılığının, duygularını kullanma kabiliyetinin bazen de algılama gücünün azalmaya başlamasının, iletişim sorunu yaşanması gibi tezahürleri olabilir. Yaşlılarımızın daha nazik bir yapıya sahip oldukları bu dönemde duyguları rencide edilmemeli, onlara kızgın bakılmamalı, yanlarında sesler yükseltilmemeli, hizmet edip gönülleri alınmalıdır.
Anne-babalar bayramdan bayrama ziyaret edilen, yılda bir defa hatırlanan konumuna düşürülmemeli, insan sesine ve sıcaklığına hasret bırakılmamalıdır. Bilelim ki yaşlıları üzen, küstüren, ağlatan ve yalnızlığa terk eden fert ve toplumlar iflah olmazlar. Dolayısıyla yaşlılara gereken değeri verelim, onlara çok iyi davranalım ki yaşlılar gözü yaşlı olmasın!
Kendine has özellikleri olan bu dönemde takınılacak her tavır, söylenecek her söz, tabiatıyla özen gerektirmektedir. Bu bakımdan yaşlılara saygı göstermek, her şeyden önce dinî, insani ve vicdani bir görevdir. Anne-babanın çocuklarına en çok muhtaç olduğu dönem yaşlılık günleridir. Unutmayalım ki ana-babamıza nasıl davranıyorsak çocuklarımız da bize aynı şekilde davranacaklardır. Yaşlanıp kendi ihtiyaçlarını temin edemez hâle gelince ana-babaların bütün ihtiyaçlarını temin etmek çocukların görevidir.
Ancak bugün aile yapımızı tehdit eden pek çok unsurla karşı karşıyayız. Ahlâkî yozlaşma, rahata düşkünlük, kimlik bunalımı, özgürleşme ve bağımsız olma söylemlerinin kavramsal boyutunun doğru algılanamamasına bağlı olarak biz şuurunun yerini almakta olan ben (aşırı bireycilik eğilimleri) ve neticede gittikçe küçülen yapı, üzerinde önemle durulması gereken hususlardadır. Yukarıdaki âyetlerde ve hadislerde tarif edilen davranış biçimi ile ulaşılması gereken ruh hali, İslâm inancının ve İslâm ahlâkının gereğidir.
Anneler, her zaman sevgiye, saygıya, hizmete ve hürmete layık olan en yüce varlıklardır.
Annelerimiz sağken onları mutlaka razı etmeliyiz. Onlar sağken hiç ilgilenmeyip, hatta onları üzüp de, annemiz ölünce ağlamanın bir anlamı olmaz.
Anne ve babalarımıza karşı görev ve sorumluluklarımız, onlar vefat ettikten sonra da devam etmektedir. Şayet annemiz hayatta değilse, onun için dua etmeliyiz. "Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne babamı ve mü'minleri bağışla!" (İbrahim,14/41 demeliyiz.
Kabrini ziyaret etmeli ve onun için hayırlı işler yapıp, sadaka vermeliyiz. Çünkü vefatından sonra da anne ve babamıza karşı görev ve sorumluluğumuzun devam ettiğini unutmamalıyız.
Müslüman olarak bizlere düşen görev, anne ve babalarımıza iyi bir evlat olarak onların rızasını kazanmak ve hayır dualarını almaktır. Annelerin çocuklarından beklediği tek şey sevgi, saygı ve annelerine çocukların iyi davranmalrı, onları üzecek her türlü davranışlardan kaçınmalarıdır.
Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur: “Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, misafirin duası, anne-babanın evladına duası.” (İbn Mace, Dua, 11) Anneler, ömür boyu sevgiye, saygıya, hizmet ve hürmete layık en yüce varlıklardır. Bu nedenle geçici dünya telaşı ile anne-babalarımızı ihmal etmeyelim ki hem dünyamız hem ahiretimiz değer kazansın.
Ne mutlu, annelerini sağken layıkıyla sevip, layıkıyla hizmet edenlere, görevlerini yerine getirenlere, üzmemeye çalışanlara, iyi davrananlara. Ne mutlu, onları sadece anneler gününde değil, her zaman hatırlayanlara. Ne mutlu, annelerinin hayır dualarını alıp, dünya ve ahiret mutluluğuna erenlere!
Süleyman Gülek.