* FANİ DUNYA FORUM HABERLER


Gönderen Konu: Allah’a Kulluk Nasıl Olmalı  (Okunma sayısı 376 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı anadolu

  • Administrator
  • *****
  • İleti: 813
    • www.fanidunya.net
Allah’a Kulluk Nasıl Olmalı
« : Ocak 15, 2024, 11:40:30 ÖS »


Allah’a Kulluk Nasıl Olmalı

Yaratılış gayemiz sadece ve sadece Allah'a ibâdet etmek, ona iyi kul olmak olduğuna göre ibâdet konusunu iyi bilmemiz gerekiyor.

Abd: Kulluk ve köle olmak. Her ikisinin de lügat manası itaat etmek, tevâzu göstermek, daha açık bir ifadeyle kişinin bir kimseye isyan etmeden, ondan yüz çevirmeksizin, itaati ve boyun eğmesidir. [1]

Arapça’da “abd” kelimesi değişik mânâlara gelir.

İbâdet eden, hükümlere râzı olarak itaat eden demektir. İslâmî ıstılahta “abd” kelimesi genellikle bu anlamda kullanılır.

“İnsanları ve cinleri ancak Bana ibâdet etmeleri için yarattım” [2] meâlindeki âyet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere, insanın yaratılış sebebi; sadece ve sadece Allah'a kulluktur. Hz. Âdem (a.s.)’dan Hz. Muhammed (s.a.s.)’e kadar bütün peygamberler; insanları Allah (c.c.)’a kulluğa davet etmişlerdir.

“Andolsun ki Biz her kavme Allah'a ibâdet edin, Tâğuta kulluk etmekten kaçının diye (tebliğat yapması için) bir peygamber göndermişizdir.” [3] Âyet-i kerime, insanların kulluk hususunda istisnasız uyarıldıklarını belirtmektedir. [4]

İnsan, sadece Allah'a kul olmalıdır. İnsanın insana kulluğu bir esaret, bir köleliktir, tüm özgürlüklerden yoksunluktur. Allah'a kulluk ise insanı başka hür türlü kulluktan kurtardığı için özgürlüktür. Bir şairin dediği gibi;

Allah'a kul olduk Kalu Belâ’da

Bu yolda verilmiş ikrarımız var.

Üç günlük ömür için bu fâni dünyada,

Kula kul olmamak kararımız var. [5]

Tâbiî ki, bu gerçekleri bilen mü’minler, kula kul olmak değil, Allah'a kulluğu esas alırlar. Allah’tan başkasına, paraya, mala, mülke, şana, şöhrete, kadına ve hiçbir şeye kulluk yapmazlar. Sadece Allah'a kulluk yaparlar.

“İman edenler Allah yolunda cihat edip savaş yaparlar, inkâr edenler de Tâğut yolunda savaşırlar (mücadele ederler).” [6]

“Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, Tâğutun önünde muhakeme olmayı istemektedirler. Oysa onlar Tâğutu reddetmekle emrolunmuşlardı.” [7]

Âyetlerden de açıkça anlaşıldığı gibi, sadece Allah'a kulluk yapılmasını, Tâğuta kulluk yapılmaması gerektiğini Rabbimiz emrediyor.

Öyleyse Tâğut nedir? Tâğut:

Allah’ın indirdiği hükümlere mukabil olmak ve onların yerine geçmek üzere hükümler ihdas eden her güç Tâğuttur. Bunun insan olması, put olması, şeytan olması veya bunların dışında herhangi bir şey olması, mâhiyeti değiştirmez. [8]

Allah'a kulluk Allah (c.c.)’ın emrettiklerini yapmak yasak ettiklerinden sakınmak, yani İslâm’a tâbi olmak, teslim olmakla mümkündür. Kulluk, kişinin Tevhid kelimesiyle teslim olduğu Allah’ın yüce emirlerine ve yasaklarına boyun eğmesi, isyan duygularından arınmasıdır. Allah’tan başkasına kulluk ise şirktir, küfürdür. “Kulluk görevi”, “ibâdet” dendiği zaman sadece namaz, oruç, zekât, hac görevlerini anlamak çok yanlıştır. Çünkü ibâdetin tanımında gördüğümüz gibi itaat, boyun eğme anlamı vardır. İbâdet Allah’ın rızasına götüren bütün işlerdir. Namaz, oruç, zekât,  hac gibi ibâdetler imandan sonra kulluk görevleridir. Bu dört büyük ibâdet görevi müslümanın, yaşantısının tamamını ibâdete çevirmenin başlangıcını teşkil eder. Bu dört büyük ibâdet görevini yerine getirmeye niyet etmemiş, namaz, kılmaya, oruç tutmaya devam etmeyen kişi, daha Allah'a kulluk görevini yapayım mı yapmayayım mı diye düşünmekte, daha karar veremediğini göstermektedir. Kulluk görevi, ergenlik çağına girmekle başlamış oluyor.

Yaşları ilerlediği halde hâlâ namaz kılmaya başlamamış kişiler toplumumuzda çoktur. Demek ki kulluğun önemini, gereğini kavramamışlar veya önemsemiyorlar. Rabbimiz şöyle uyarıyor:

“Cennettekiler sorarlar günahkârların (hallerini) ‘sizi cehenneme sokan nedir?’ Onlar; ‘biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula yedirmezdik (düşünmezdik), (bâtıla) dalanlarla birlikte biz de dalardık. Ceza (ve hesap) gününü de yalan sayardık (düşünmezdik). Nihayet ölüm bize geldi çattı.’ Artık, şefaat edenlerin şefaati onlara bir fayda sağlamaz. Buna rağmen, bunlara (günahkârlara) ne oluyor ki öğütten yüz çevirip duruyorlar? (kulluk görevlerini yerine getirmiyorlar)” [9] Neye güveniyorlar, âhirette Allah’tan başka kim yardım edebilir? “Allah’tan başka ilâh yoktur, insanlar sadece Allah'a güvensinler”[10] buyruluyor.

Allah’tan başka güvenilen mal, mülk, para, şan, şöhret, makam, mevki, rütbe hiçbir şey insanı âhirette cehennemden kurtaramaz, cennete de sokamaz. Ancak Allah'a iyi kulluk yapanlar cennete girerler ve kurtuluşa ererler. “İman edip yararlı işler yapanlara (Allah'a iyi kulluk yapmaya gayret edenlere) içinden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte en büyük kurtuluş odur.”  [11]

Yine Rabbimiz Allah şöyle buyurmaktadır:

“Bana kulluk yapmaya tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme girecektir.” [12]

Allah (c.c.)’a kulluk yamayanlar, buna gerek duymayanlar, Allah'a ibâdet yapmaya, kulluk yapmaya yönelmeyip başka şeylere yönelenler  “cehenneme girecektir.”

“Tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan kimse kurtuluşa erenlerden olabilir.” [13]

“Ancak tevbe edenler, (hatalarını) düzeltenler, (gerçeği) açıklayanlar başka. Onları bağışlarım, çünkü Ben tevbeyi çok kabul edenim, çok merhametliyim.” [14]

Yapılmış olan günahlardan dolayı pişman olup kendini düzeltip Allah’a kulluk görevlerini yerine getirmekte gayret sarf edenleri Rabbimiz bağışlayacağını bildiriyor.

Allah'a kulluk yapmaya çalışan kişi bütün yaşamında Allah’ın emir ve yasaklarına uymak İslâm’a tâbi, teslim olmak durumundadır. Rabbimiz Allah şöyle buyurmaktadır:

“De ki, şüphesiz benim namazım, ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” [15]

Görülüyor ki yaşadığımız sürece yapacağımız bütün her şeyin âlemlerin Rabbi Allah için, sadece O’nun rızası için olması emrediliyor. Bu şekilde olmaya gayret gösteren mü’minler Allah'a ibâdet halindedir.

Günümüzde Allah'a kulluğu bırakıp, şeytana ve nefsine kul olan bazı kişiler, hevâ ve heveslerine göre yaşayabilmeleri için lâzım olan para, mal, mülk,  şan, şöhret ve bunlara ulaşmak için haram-helâl demeden gayr-i meşrû arzularına kavuşmak adına her türlü haksızlık, hırsızlık, ahlâksızlık yapmaktan geri durmazlar.

Gerekirse bunlara ulaşmak için insanlara kul köle olurlar, boyun eğerler, şahsiyetlerini düşünmezler; onlar için varsa yoksa hevâ ve hevesleridir. Bunlara götüren bütün yollar onlar için meşrûdur. İşte bu düşünce ve yaşayışı, İslâm’a aykırı anlayışlar ortaya koyuyor.

Bu tür insanların yetişmesi, çoğalması gayr-i İslâmî uygulamalardan kaynaklanmaktadır.

Çünkü, bu bâtıl anlayışlar, vahye dayanan İslâmî yaşam biçimini dışlamıştır ve bunlar vahye dayanmayan, insanların hevâ ve hevesinden kaynaklanan cahiliyye görüşleridir.

Bunları emperyalist, müstekbir şeytanî, Tâğutî güçler ortaya koyuyor ve dayatıyor. İslâm topraklarını işgal etmiş, o ülkelerdeki sömürülerin devam etmesi için o gayr-i İslâmî ihraç ettikleri ideolojilerin, felsefelerin İslâm topraklarında devam etmesi için gayret sarf etmektedirler.

Çağdaşlık, ilericilik, kalkınma, yeni dünya düzeni, modernleşme ve batılılaşma, “en güzel yaşam tarzı budur” diyerek insanlara empoze ediliyor.

İslâm’a aykırı,  yanlış uygulamalar insanlara huzur, saâdet, mutluluk vermemektedir.

İslâm barış, esenlik, mutluluk vaat etmektedir. İslâmî yaşam tarzı her alanda uygulandığı zaman maddî kalkınma ve mânevî huzur, saâdet, adalet, güven ve mal, can, akıl, nesil, din emniyeti sağlanması mümkün olur. Allah'a kulluk yapanlar dünyada ve âhirette huzur ve mutluluğa erişir. Allah'a kulluk yapmayanlar dünyada ve âhirette huzur, saâdet bulamazlar. Allah'a en iyi kulluk yapanlar peygamberlerdir ve onlar bizlere en güzel örnektir. Allah'a iyi bir kul olabilmek için peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’i önder edinmeli, onun gösterdiği hak yoldan gidilmelidir.

“(Ey Resulüm) Bizi anmaktan (ve kulluk yapmaktan) yüz çeviren ve dünya hayatından başka bir şey istemeyen kimseden yüz çevir (aldırma). İşte onların ulaştıkları bilgi(nin seviyesini gösterir) budur.” [16]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Mevdudi, Kur'an’a Göre Dört Terim,  s. 81

[2] Zâriyât: 51/56

[3] Nahl: 16/36

[4] Yusuf Kerimoğlu, Kelimeler Kavramlar, 1. s. 27

[5] İsmail Özcan, İslâm Ansiklopedisi, s. 1

[6] Nisâ: 4/76.

[7] Nisâ: 4/60

[8] Muhammed İbn Cerir et-Taberi, Camiu’l-Beyan fi Tefsiri’l-Kur'an, Mısır, 1324, c. 3, s.13; Naklen: Yusuf Kerimoğlu Kelimeler Kavramlar, c. 1, s. 27-30.

[9] Müddessir: 74/39-51

[10] Teğâbün: 64/13

[11] Bürûc: 85/11

[12] Mü'min: 40/60

[13] Kasas: 28/67

[14] Bakara: 2/160

[15] En’âm: 6/16

[16] Necm: 53/29-30. Süleyman Gülek, İnsan Gerçeği Ve İslami Hayat, Rağbet Yayınları, İstanbul, 2005: 93-97.

Süleyman  Gülek