HZ. MUHAMMED S.A.V İNANMANIN ANLAMI
Peygamber Efendimiz’e inanmanın ve O’na ümmet olmanın anlam ve kapsamı nedir? Kelime-i Şahâdet ile iman nimetine ulaşıp müslüman vasfını kazananlar öncelikle Yüce Rabbimize yönelerek üstlendikleri kulluğu şöylece dile getirmiş olurlar:
“Allah’ım, beni yarattın ve yaşatıyorsun. Ben ancak senin kulunum.
Muhakeme edecek, cezalandırılacak ve mükâfatlandıracak olan ancak sensin. Emirlerini ve yasaklarını bildiren Kur’an’ına inanıyorum.
Ben senin nimetlerinle ancak senin emirlerin ve yasakların doğrultusunda ve ancak senin rızan için yaşayacağım.
Senin yasalarına uymayan hiçbir ilkeyi benimsemeyeceğim.
Sana yönelmeyenlerle, senin buyruklarına tanımayanlarla dost olmayacağım.
Allah’ım! Hiç bir zararın ve hiçbir menfaatin senin takdirin olmadan gelmeyeceğine inanıyorum.
Hayatımın her anını bu inançla yaşamaya çalışacağım.”
İşte Kelime-i Şahâdet’in ilk bölümüyle Allah’a karşı bu sözleri veren müminler ikinci cümlesiyle de Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna inandıklarını ifade ederler ve Hz. Muhammed (s.a) ile mânevi bir andlaşma yapmış ve O’na şöylece bîat etmiş olurlar:
“Ya Resulallah! Senin peygamberliğine inanıyorum.
Dünya ve ahiret saadetinin ancak senin önderliğinle gerçekleşeceğine iman ediyorum.
Ancak senin izindeyim. Senden başkasına bağlanmayacağım.
Senden ilham almayanları tanımayacağım.” (A.Rıza Demircan, İslâm Nizamı, c. 1, s. 15-19)
Görüyoruz ki Kelime-i Şahadeti gönülden doğrulayarak iman şerefine erenler ilâh olarak Allah’ı; yaşam biçimi olarak O’nun belirlediği İslam Dini’ni ve bu yolun örnek ve önderi olarak ta Hz. Muhammed (s.a.v.)’i ve O’nun izinde hayat sürmeyi hür iradeleriyle seçmiş oluyorlar.
Hal böyle iken İslam’ın hükümlerine, ilke ve ölçülerine, emir ve yasaklarına “.. teslim olmayan, hakka ve hakikate karşı direnen kimseler Resûlullah’a ve dolayısıyla Allah’a karşı (Nisâ 4/80) direnmiş, başkaldırmış, müminlerin yolundan başka bir yola girmiş olmaktadırlar.” (Prof. Dr. Hayreddin Karaman ve Diğerleri, Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, c.2, s.145)
Bakınız Nisâ sûresinin 115. âyetinde şöyle buyrulmaktadır:
“Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber’e karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yönde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kötü bir yerdir”
Âyet-i celîledeki “Müminlerin yolundan ayrılma” ile kastedilenin “‘din ve dîni oluşturan inanç, hükümler ve davranışlar’ olduğu anlaşılmaktadır.” (a.e.)
Müminlerin yolu, “..itikad (inanç) ve amelde müminlerin tuttuğu tevhid yolu ve sağlam dindir ki, Allah’a, Allah’ın Resulü’ne ve ulu’l-emre [yani insanları Allah ve Resulü’nün direktifleri ışığında yöneten ve yönlendirenlere] itaat yoludur. Bundan başkasına tabi olmak da tevhid yolundan çıkmaktır..” (Elmalılı M.Hamdi Yazır, c.3, s.83, Azim)
Bu âyetin inmesine sebep olan şu olayı bir kez daha hatırlayalım:
Tu’me b. Übeyrık adındaki bir kişi hırsızlık yapmıştı. “..Peygamberimiz (s.a.) elinin kesilmesi şeklinde hüküm verince Tu’me Mekke’ye kaçmış, dininden dönmüş ve müşrik olarak ölmüştü. Bunun üzerine ‘Kim Rasul’e karşı gelirse...’ (Nisa, 4/115) ayeti nazil oldu.” (Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 3/235-236)
Burada şu dîni ilkeyi de unutmayalım ki âyet-i celîlerde “.. hüküm geneldir. Peygamberimize (salât ve selâm üzerine olsun) zıt düşmenin her çeşidine uygulanır ve hepsini de karşılar. Ona zıt düşmek küfürdür, şirktir, irtidattır. Bu hüküm, adı geçen eski olaya [yani Tu’me’nin hırsızlık olayına] uygulandığı gibi benzeri her duruma da uygulanır.” (Seyid Kutup, Fizılal-il Kur’an, c.3, s. 65)
O halde geliniz hep birlikte Hz Muhammed (s.a.v.)’e inanmanın bilgi ve bilincine ulaşalım. O’na ümmet olmanın gereklerine göre dünya yaşantımızı inşa etmenin çare ve yollarını arayalım. Kalan ömrümüzü de bu inanç üzere tamamlamanın dikkat ve gayreti içinde olalım. Ve şu çağrıyı bir kez daha seslendirelim:
Beri gel, serseri yol!
O’nun ümmetinden ol!
Sel sel kümelerle dol!
O’nun ümmetinden ol!
Sen, hiçliğe bakan yön!
Hep sıfır, arka ve ön!
Dosdoğru Kâbe’ye dön!
O’nun ümmetinden ol!
Gel dünya, mundar kafes!
Gel, gırtlakta son nefes!
Gel, arşı arayan ses!
O’nun ümmetinden ol!
Solmaz, solmaz; bu bir renk...
Ölmez, ölmez; bir ahenk...
İnsanlık; hevenk hevenk,
O’nun ümmetinden ol! (N.F.Kısakürek,1949, çile)
Sözlerimizi şu ilahi ikazları hatırlayarak noktalayalım:
“Şüphesiz ki, kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, arkalarına dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermiştir.
Bunun sebebi; onların, Allah’ın indirdiğinden hoşlanmayanlara: Bazı hususlarda size itaat edeceğiz, demeleridir. Oysa Allah, onların gizlediklerini biliyor.
Ya melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak!
Bunun sebebi, onların Allah’ı gazaplandıran şeylerin ardınca gitmeleri ve O’nu razı edecek şeylerden hoşlanmamalarıdır. Bu yüzden Allah onların işlerini boşa çıkarmıştır.”(Muhammed suresi, 25-28)
SÜLEYMAN ÖNSAY.